Yazar: Burak Yıldız
Yanlış yazmadık. Zaten siz de bazı detaylarından karşımızdaki motosikletin bir Ducati olmadığını anlamışsınızdır. İsim babası onu marjinal kılan şeylerden sadece biri olan kuyruğu. Geri kalanı ise tamamıyla sanatsallık ve kaliteli işçilik.
2000’li yıllarda popülerleşen ve son yıllarda ömrünün en parlak zamanlarını yaşayan Custom pazarında neredeyse her hafta üst düzey işçilik içeren ve sanatsallık işlenen motosikletler ortaya çıkıyor. Hatta bazen öyle motosikletler ile karşılaşıyoruz ki, ne olduğu bile anlaşılmıyor, adeta “devşirme” oluyor. Bu motosikletlerden biri de şu anda karşımızda. Görüntüsü ve kuyruk tasarımı nedeniyle Ducati’leri andıran motosiklet orijinaline hiçbir şekilde benzemiyor.
Bu motosiklet 1998 yılında doğmuştu ve ismi Buell X1 Lighning idi. Eski de olsa zamanının en hızlı motosikletlerinden biriydi; yaklaşık 125 Mph(200 Km üzeri) hıza ulaşabiliyordu ve zamanına göre tasarımı da yenilikçiydi. Fakat 10 yıl sonra da aynı şekilde kalmayacağı belliydi, günümüzde tasarımı sıradan bulunmaya başlamıştı(Bize göre değil). Yıldırım lakaplı motosiklet, tam da bu sıralarda inşa edebileceği uygun bir motosiklet arayan Santiago Chopper’s in sahibi Bernard’a uygun bir modeldi, bu sayede yaşlı Buell baştan aşağı yenileneceği bir dönüşüme girmiş oldu. Bernard bu konuda oldukça deneyimli, Santiago Chopper’s ismi altında bir çok Custom ve Trike yapmış birisi. Bu nedenle ortaya bu kadar marjinal bir motosiklet çıkarması zor olmamış olsa gerek.
Bu motosikleti çok özel yapan nokta Ducati 1098’den alınan kuyruğu. Bu sayede hem adı Bucati olmuş, hem de muadillerinden oldukça farklı bir tasarıma kavuşmuş. Bu kuyruk sadece tasarım olarak bulunmuyor, aynı zamanda üzerine Ducati şasisi de mevcut. Bu kuyruğun hemen önünde bulunan spor tip ince sele de motosikletin sporcu havasına katkıda bulunuyor. Üzerinde Ducati’nin yazı stilini taşıyan Bucati amblemini taşıyan ve yan tarafları mat renk olan depo, tasarım olarak küçük dokunuşlar dışında orijinaliyle aynı. Fakat uygulanan parlak ve mat siyah boya çok yakışmış.
Motosikletin üzerinde bulunan motor bloğu da orijinal. Fakat sonradan takılan performans hava filtresi ve yeni yağ tankı hem görsel olarak hem de performans olarak katkı sağlamış. Gözümüze çarpan detaylardan biri de arka maşa. Orijinal maşa sökülüp yerine özel yapım maşanın getirildiği motosiklette aynı zamanda salıncaklar da yenileriyle değiştirilmiş.
Ön kısımda ilk göze çarpan şey farları. İki adet LED’li ufak far motosiklete oldukça hırçın bir görüntü katıyor fakat performansı da görüntüsü kadar iyi mi, bilemiyoruz. Ducati’den devşirilen kuyrukta da LED kullanılmış. Sizin de ilk baktığınız şeylerden biri ön taraftaki fren diski değil mi? Boyut ve şekil itibarıyla göz alıcı görünen fren diskleri papatya şeklinde ve 2 pistonlu kaliper tarafından dişleniyorlar. Bernard, Bucati’nin ıslak yolda gitmemesi gerektiğini düşünmüş olacak ki motosikletin önünde de arkasında da çamurluk mevcut değil. Hatta şöyle söyleyebiliriz, bu motosiklet gereksiz olarak görülen her şeyden sıyrılmış. Hatta gösterge bile son anda zorunluluktan takılmış gibi bir hava içerisinde; üzerinde 9 adet ışık var ve motosikletin hızı bu ışıklar sayesinde takip edilebiliyor. Ama böyle bir motosiklete bundan başka bir gösterge yakışmazdı diye düşünmeden edemiyoruz.
Yorumlar
Loading…