in

Oğlum Serseri Olmasın Diye!..

Evet, yanlış okumadınız.

Oğlu serseri olmasın diye bir babanın yaptığından söz edeceğim.

 

Kış mevsimindeyiz. Hava yağmurlu, anne çocuklarını okula göndermek zorunda. Elinden tuttuğu gibi köşedeki durağa getiriyor. Durak derken, kapalı bir yer düşünmeyin. Orası küçük bir kavşak. Otobüs gelirse eğer oradan dönüyor. Bekleme devam ediyor. Yağmurlu havalarda daha geç geliyor otobüs. Otobüs dediğime bakmayın şu küçük olanlarından. Hareket yok. Yağmur yağmaya devam ediyor.

 

Onlarla aynı sitede oturuyorum. Terasa çıktığımda yağmur ve rüzgârı daha iyi hissetim. Komşumuz çocuklarını almış köşede bekliyor. Gelen giden yok. Benim de çıkma zamanım geldi. Işık hızı ile garaja iniyor ve 2 dakika içinde köşeye varıyorum. Çocukları annesinden alıp doğruca okudukları okula gönderiyorum. Ne de olsa ben eski izciyim ve izciler her gün bir iyilik yapmak zorundadırlar. O günkü iyiliğim çocukların okula yetiştirmesini sağlamam oldu.

 

Henüz yeni taşındığım sitede insanlar ancak birbirlerini şahsen tanıyorlar. Karşılaştıklarında selamlaşıyorlar. Bugün çok aradığımız şeylerden biri. Anne çocuklarını bana emanet ediyor. Okula bırakıyorum. Yağmur devam ediyor.

 

Baba bir otomobil markasının tüm modelleri için servis hizmeti veriyor. Çocukların okula gidiş saatlerinden çok önce dükkânında oluyor. Çalışanları işe ortak ama mülk ve servis sahibiyim deyip asla geç gitmiyor. Oldukça yeni model olan aracını karlı havalarda kullanıyor. Ama bir gün o kadar yeni model olmasına rağmen aracı ile yolda kalıyor. Tesadüf, yanından geçerken onu kendi aracıma alıyorum. Bu defa çocukların babası ile eve çıkıyoruz. Sohbet ediyoruz. Şehir içi trafiğinden nefret ettiğimi söylüyorum. Motosiklet alacağımı söylüyorum.

 

Aradan yıllar geçti. Çocukların büyüdüğünü yazmama gerek yok. Hayat devam ediyor. Ama biz başka bir yere taşındık. Sabahları görüşemez olduk doğal olarak. Arada onu ziyaret etmeyi düşünsem de bir türlü fırsat olmadı. Geçen zaman içinde ben ikinci motorumu aldım. Bir yaz günü İzmit’in değil bence Türkiye’nin en iyi dondurmacısı olan arkadaşımı ziyarete gittim.

 

Orada fotoğraf, arkeoloji ve müzikten konuşuyoruz. Arkadaşım aynı zamanda eski bir hentbol oyuncusu. Kanatlardan attığı golleri bugün bile hatırlıyorum. O kadar işinin yanında şimdi Mimar Sinan’da fotoğraf okuyor diyemeyeceğim, fotoğrafı yaşıyor. Maçka’da Ara Güler ile tavla oynuyor. Geçenlerde Birleşik Devletlere gitti. Katıldığı bir yarışmanın ödülünü almak için. Sergiler açmaya başladı. Motorum üzerine konuşuyoruz bu defa. Tam bu sırada bir başka arkadaşım geldi motoru ile… Benimki Japon, onunkisi Amerikan…

 

Ama ortak özelliğimiz motosiklet kullanıcısı oluşumuz. O bir işletmeci ve Karate sporu yapıyor. Haldun Alagaş en yakın arkadaşı. Sohbet koyulaştı derken birden eski komşum Kemal Ustanın otomobilinden çıkıp dondurma almak üzere aynı mekâna geldiğini görüyorum. Selamlaşıyoruz ve hemen ardından bana şu sözleri aktarıyor: “Hocam, ne yapıyorum biliyor musun?” Merakla bekledim ne yaptığını ya da yapacağını…

 

Şimdi dikkatle okuyun, onun ne dediğini: “Oğlum serseri olmasın diye ona bir kros motosiklet alıyorum!” Yorumları size bırakıyorum…

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Nerede Yarışacağız?

Okullara Motosiklet Dersi

REKLAM