Yaşam biçiminin bir parçası olarak motosiklet kullananların ortak özelliklerinden birisi de bağımsızlıklarına düşkün olmalarıdır. Bunaldıklarında ilk akıllarına motosikletlerine binip şöyle bir tur atmak gelir. Nereye gideceklerinin hiç önemi yoktur.
Motosikletlerinin sesiyle hipnotize olur, yol aldıkça kendilerini özgür hissedip sakinleşirler. Bir başka deyişle kurtlarını döküp kuzu gibi başladıkları yere dönerler. İstedikleri belirli bir süre için bile olsa bağımsız olabilmektir. Bu bağımsızlık talebi bireysel bir tavırdır; “hanım çoluk çocuğu topla, pikniğe gidiyoruz” türünden farklıdır; “kafama esti gidiyorum” en yaygın ruh halidir. Bu ruh halinde olup da bağımsızlık peşinde koşanların bir araya gelip kurtlarını dökerken bir kurt sürü gibi davrandıkları da yaygın görülen bir durumdur. Her kurt sürüsünde olduğu gibi motosiklet gruplarının da mutlaka görece deneyimli alfa özellikleri olan bir liderleri vardır. Onların dilinden de “haydi gidiyoruz” cümlesi hiç eksik olmaz. Sürekli bir kopup gitme hali söz konusudur. Motosiklet sahibi olunduğunda mahalle arasına başlayan kısa süreli kopup gitmeler, zamanla uzun süreli motosiklet turlarına dönüşür.Bağımsız olabilmenin verdiği mutluluk duygusunu kaybetmemek için kullanıcı, motosiklete binme süresini her geçen gün uzatılır.Önce mahallesini terk eder, şehrin bir ucundan diğerine gider. Bu doza alışmaya başladığında ise şehir dışına çıkma planları yapar ve kendisini bu konuda yüreklendirecek yol arkadaşları arar. Aradığını motosiklet gruplarında kolayca bulur ve ilk tatilini uzun yol yapılan bir motosiklet turuna ayırır. Artık tüm tatil planları, motosiklet turları için yapılır olur. Araştırılır en iyi motosiklet rotaları çıkarılır. Günlerce haftalarca bu tur için planlar yapılır. Motosikletin bakımı aksatılmaz, zincir elden geçirilir, fren ve debriyaj balataları yenilenir, lastikler “idare eder mi” diye bakılır, “egzoz orjinal mi kalsın, değiştirmeli mi” konusunda günlerce tartışılır, alfa motorcuların fikirleri alınır. Motosiklet kullanmanın verdiği hazzı artıracağı düşünülen aksesuarlar, eksik edilmez. Aile bütçesinde motosiklet kalemi önemli bir yer işgal etmeye başlar. Artık motosikletle yatılır, onunla kalkılır. Motosiklet üzerinde geçirilen süre artmasına karşın, mevcut doz yeterli gelmemeye başladığı an “acaba motosikleti değiştirsem mi” düşüncesi akla düşer. Kendisini bir üst marka veya model motosikletin üzerinde gördüğü halüsinasyonlar başlar. Teşhis koymak gerekirse, bu nokta bağımlılığın kronikleşme noktasıdır. Motosiklete duyulan önlenemez istekten geri dönüş çok zordur. Bağımsızlık peşinde koşarken farkına varmadan bağımlı olunmuştur artık. Motosiklet kullanmayı böyle “bağımlılık metaforu” üzerinden anlatmamın bir nedeni var elbet. Önce motosiklet aksesuarlarına ardından motosikletlere gelen yüklü vergilerin sebebini ve mantığını anlamak için empati kurmaya çalışıyorum. Sanıyorum ki vergilerle sektörü daratmak isteyenler, motosikleti alkol ve sigara gibi gençleri zehirleyen bağımlılık yapıcı zararlı bir madde sanıyorlar. Buna karşı bildikleri yoldan kendilerince önlem alıyorlar. Zamları açıklayacak başka bir neden benim aklıma gelmiyor doğrusu. Başka bir fikri olan varsa söylesin. Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…
Yorumlar
Loading…