in

Geçmişin İzlerinde On Gün

Yazar: Turgay Avcı

O ‘aitlik hissini’ uyandıran
Türk kokusu, hala bu
topraklarda. Dağlık, sulak,
hüzünlü, yeşil ve bizden…

Motosiklet tutkusunu, geçmişten getirdiği izlerle birleştirmiş bir motosiklet sever, Turgay Avcı. Yıllar önce ailesinin ardlarında bırakıp Türkiye’ye göçtüğü toprakları iki tekerlek üzerinde gezme hayalini 2008 Mayıs’ında gerçekleştirdi ve adım adım tarih kokan bu geziyi keyifli bir söyleşiyle bizlerle paylaştı.

 

 Geçmişin İzlerinde On Gün 1. İçerik Fotoğrafı

 

Geziniz için özellikle Balkanlar’ı seçmenizin bir sebebi var mıydı?

Yoksa yalnızca bir merak mı? Aslında bu sıradan bir meraktan öte kalıtsal bir durum. Anne tarafım Selânik göçmeni. Bu da ister istemez, algıda seçicilik durumu doğuruyor. Babam ilkokul öğretmeniydi. Annem ise bulduğu her şeyi okuma alışkanlığına sahip birisi. Çocukken coğrafyaya çok ilgim vardı.

Annem de babam da bu merakımı hep desteklemişledir. Balkan toprakları ise o günlerden beri kitaplarda, evdeki konuşmalarda pek çok isimle aklımda yer etmişti. Varna, Silistre, Plevne, Debre, Drama, Manastır, Üsküp, Vidin, Belgrad, Selânik, İşkodra, Dedeağaç, Saraybosna gibi şehirler meselâ… Tüm bu şehirlerin tarihimizde de çok önemli yerleri var. Ben de 2000 senesinde buraları gezmeye karar vermiştim fakat kısmet 2008’in Mayıs ayınaymış.

 

Bu yolculuğu tek başınıza mı yaptınız?

Hayır yalnız değildim. Eşim Banu’yla birlikte çıktık bu yolculuğa.

Geçmişin İzlerinde On Gün 2. İçerik Fotoğrafı

 

 

Nasıl bir rota çizdiniz kendinze?

Bu on günlük bir tur olacaktı. Sırbistan oldukça zor bir vize işlemi uyguluyor. Bu yüzden Sırbistan’ı rota dışı bıraktık. Schengen vizeniz varsa Bulgaristan beş güne kadar transite izin veriyor. Hal böyle olunca Bulgaristan’ı da kapsayan ama gidişte Yunanistan’dan geçen bir rota çizdik. Başlarda kimi nedenlerle zaman kaybedince dönüşte Bulgaristan’ı tamamıyla çıkardık rotamızdan. Zaten diğer 6 ülke Türkiye’den vize istemiyor. Böylelikle gezimiz ‘Batı Balkanlar Gezisi’ne dönüştü. Giderken Mostar’ı (Bosna-Hersek) sobeleyelim demiştik. Gidişte Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Hırvatistan, Bosna şeklinde bir rota izledik. Dönüşteyse Bosna, Karadağ, Kosova, Makedonya ve Yunanistan.

 

Yolculuk sırasında “unutulmaz” olarak nitelediğiniz bir bölüm oldu mu?

Her biri ayrı ayrı güzeldi aslında. Ama Prizren (Kosova) ve İşkodra (Arnavutluk) arasını torunlarıma bile anlatırım herhalde. Yalnız bir ülkenin yalnız coğrafyası, diyelim. Zaten Prizren’den az sonrası sınır. Arnavutluk’da yollar ya yok ya da çok kötü bir durumda. Ama öte yandan manzara eşsiz. Öğleden sonra saat 16:00’da geçtik sınırdan. 200 km.lik bir yol var önümüzde. Haritalarda da ana yol görünüyor. Ne kadar uzun olabilir ki dedik? Ama sadece fotoğraf molalarıyla ancak 6 saatte varabildik İşkodra’ya.

Geçmişin İzlerinde On Gün 3. İçerik Fotoğrafı

 

Peki ya o meşhur Dalmaçya Kıyıları?

Kotor Fiyordu boyunca aşarak, Karadağ’dan Hırvatistan’a girdik. Dubrovnik başta olmak üzere Adriyatik Kıyıları çok çok güzeldi. Ama yazın gitmek istemem. Muhteşem güzellikte yerler olmasına rağmen yazın oldukça kalabalık olacağı muhakkak. Mayıs başında çok güzeldi doğrusu… O bölgenin genel görünümü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Yunanistan’ı geçtikten sonra hemen her yer hâlâ Osmanlı kokuyor. Osmanlı’dan kalan bir çok şeyi korumuş ve yaşatmışlar. Yunanistan güzel.

İnsanlar hâlâ Anadolu insanı özellikleri gösteriyorlar. Makedonya ise yemyeşil, cıvıl cıvıl bir ülke. Hatta Üsküp’te isimleri; Evliya Çelebi, Baş Çarşı, Bit Pazarı olan yerler bile var. Kosova 19 Şubat’ta bağımsız olmasıyla Avrupa’daki en yeni ülke. Her taraf BM Barış Gücü askerleriyle dolu. Arnavutluk çok dağlık ve vahşi bir coğrafyaya sahip. İnsanları çok farklılar, kültürleri de öyle. Karadağ turizmin parlayan yıldızlarından, birçok otel inşaatı var. Kotor’da dünyanın en büyük fiyordlarından birisi bulunuyor. Hırvatistan, turizmde epey yol almış. Dubrovnik başta olmak üzere, kıyılar ve yüzlerce irili ufaklı ada ile bir kaç yıla kalmaz turizmde bize rakip olur. Bosna, bende en fazla “aitlik” duygusunu yaratan yerlerden. Hele Mostar ve Mostar Köprüsü… Onlarca savaşlar olmuş hala birlikte yaşamaya devam ediyorlar. Özetle Balkanlar’ı beş kelimeye sığdıracak olursam; dağlık, sulak, hüzünlü, bizden ve yeşil…

 

Geçmişin İzlerinde On Gün 4. İçerik Fotoğrafı

 

Böyle bir gezide; Karadağ’da uyanıp Kosova’da öğle yemeğinizi yiyip Makedonya’da ikindi kahvenizi içebilir, Yunanistan’da da akşam yemeğine oturabilirsiniz

 

Savaşın izleri çok mu belli?

Aslında savaşın izlerini silmeye çalışmışlar. Ancak Mostar’da bir çok yıkıntı var, duvarlarında mermi delikleri… Çok mezar var. Mostar’da nehrin bir yanında Hırvatlar bir yanında Müslümanlar yoğunlukta. Sanki çok fazla birbirlerine sokulmuyor gibiler. Savaşmış olduklarını hissediyorsunuz yani. Zaten haritada Bosna’nın yarısı Republiska Sirpska diye geçiyor. Yol boyu yaşadığınız en büyük zorluk neydi? Yunanistan’daki grev yüzünden hiçbir yerde benzin bulamadık. Sonra işi Türk usulü hallettik. Ben Yunanistan’a 28 kez gittim. Gide gele birçok tanıdığım oldu oralarda. Birisinin aracılığıyla “Beyfendi yakınımdır, benzin verilmesi.” yazılı bir kartla grev kapsamındaki bir istasyondan benzin aldık.

 

Anlaşmakta güçlük çektiniz mi?

Ben İngilizce ve biraz da Yunanca biliyorum. Yunanistan’da İngilizce konuşma oranı yüksek sayılır. Makedonya’da halen 77.000 kadar Türk yaşıyor. 100 yıl öncesine kadar hâkim unsur olunca da Türkçe hâlen geçer akçe. Yani Türkçe bilen çok fazla. Kosova’daki Türk sayısı 55.000 civarında. Prizren civarında çok yaygın. Mamuşa ve Zümrüt köyleri tamamen Türkler’den oluşuyor. Oralı Türkler buldular bizi. Çok güzel sohbetler ettik. Arnavutluk’ta da Türkçe konuştuk başta. Arnavutça’da Türkçe’yle ortak çok kelime varmış. Ama oradaki en yaygın ikinci dil Yunanca.

 

Geçmişin İzlerinde On Gün 5. İçerik Fotoğrafı

 

 

10 günlük Balkan Gezisi yaptınız. İki kişilik gezinizin bütçesi ne oldu?

1000 Avro kadar. Fakat bunun içine pasaport, vize ve triptik ücretleri dahil değil. O harcamalar yıllık veya 6 aylık olabildiğinden tek gezinin bütçesinde göstermek doğru olmaz. Bütçenin bu düzeyde olmasını sağlayan en büyük etken tabiiki benzin fiyatları. Bütün bu geçtiğimiz ülkelerde benzinin litre fiyatı 1.13 Avro ile 1.20 Avro civarında. Böyle bir gezi yapmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz? Gezi sırasında daha esnek olabilmek için coğrafyaya hakim olmak gerekli. Yani herhangi bir durumda rota değiştirmek istediğiniz anda nereye sapmanız gerektiğini bilmeniz gerekir. Bunun bir diğer nedeni de rota içinde çok fazla ülke olması. Yani Karadağ’da uyanıp Kosova’da öğle yemeğinizi yiyip, Makedonya’da da ikindi kahvenizi içebilir, Yunanistan’da akşam yemeğine oturabilirsiniz. Her ülke yeni bir sınır kapısı ve yeni kontrol noktaları demek. Ayrıntılı haritalar edinip, gezi öncesinde de bol bol harita okumak lazım. Geçeceğiniz yerlerin tarihini, para birimini hatta belki de müziğini bile biraz biraz öğrenmek lazım. O zaman çok daha güzel, çok daha tadına vararak geziliyor. Sezon olarak Mayıs’ın ikinci yarısı ile Eylül ortasına kadarki dönemi öneririm. Mesela biz yağmurlarla çok uğraştık, yol boyunca sıcaklık farkları inanılmazdı. Manastır, Resne, Ohrid arasındaki yolda sıcaklık 6 dereceye kadar düşerken, dönüşte Selânik civarlarında 32 dereceyi bulmuştu.

 

Son olarak, sizce bir kez daha Balkanlar’a gitmeye değer mi peki?

Tabi ki değer. Bu bizim gözümüzde ilk gidiş oldu. Mutlaka bir daha gideriz. Hatta üç haftalık; Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan’ı da içine alan bir rota hiç fena olmaz.

 

Geçmişin İzlerinde On Gün 6. İçerik Fotoğrafı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Küçük Motosikletle, Büyük Hayallere Yolculuk

Pers Medeniyeti’nin İzinde

REKLAM