TMF’nin motosiklet kullanımının yaygınlaştırılması konusu kapsamında
başlattığı yarışmada “Aklın Yolu İki Teker” isimli projeleriyle birincilik
kazanan Nil Çokluk Cömert ve Özlem Mine Ceylan ile söyleşi yaptık.
Türkiye Motosiklet Federasyonu’nun başlattığı yarışmada birincilik kazanan Nil ve Özlem yüksek lisans öğrencileri. Bu yarışmaya katılmaya da gördükleri bir ilan üzerine karar veriyorlar ve hemen projeleri üzerinde çalışmaya başlıyorlar. İşin ilginç yanı ne Nil ne de Özlem motosiklet kullanıcıları. Durum böyle olunca projenin araştırma süreci daha objektif şekilde yürütülüyor. Aklın Yolu İki Teker isimli proje ile motosiklete olan bakış ve motosikletin yaygınlaştırılması için olan çözüm yolları incelenmiş. Toplumda yer alan motosiklet ve motosiklet kullanıcısı algısını araştırmak için sosyal medya analizi, internet taraması, online anket, mülakat ve focus grup teknikleri uygulayan Nil ve Özlem’in araştırmaları sonucunda ortaya çıkan tabloya göre motosiklete olan bakış açısı, yaygınlaşması anlamında pek de iç açıcı değil.
Yapılan ankette “Motosiklet Size Ne İfade Ediyor?” sorusuna katılımcıların %60’a yakını “heyecan” olarak cevap vermiş. Bunu tutku, ardından eğlence ve mutluluk takip ediyor. Açık uçlu yorum kısmında ise korku ve risk ifadeleri de bulunuyor. Yine katılımcılara yöneltilen “Ulaşımda Motosikleti Tercih Eder Misiniz?” sorusuna ise hayır cevabı verenlerin oranı %65. Bu cevabı verenlerse gerekçe olarak motosikletin güvensiz ve tehlikeli olduğu, trafikte otomobiller tarafından sıkıştırılıp rahatsız edildikleri belirtiyorlar. Soruya evet cevabı veren %35’lik kesim ise motosikletin trafik ve park sorununu ortadan kaldırdığını, çevre dostu, ekonomik ve daha eğlenceli olduğunu söylüyor.
Motosiklete karşı olan bakışın ardından bir de motosiklet kullanıcılarının toplum gözündeki imajını görmek için yöneltilen sorular sonucunda ise insanların çoğunun motosiklet kullanıcılarının sportif, genç ve dinamik bir kişiliğe sahip olduğunu düşündüğü görülmüş olsa da %10’luk bir kesim bu bireylerin anti-sosyal olduğunu düşünüyor. Ayrıca “Motosiklet Sizce Kime Hitap Ediyor” sorusuna verilen cevaplarda en yüksek oranı “her yaş grubuna” cevabı almış ki bu bilgi motosikletin yaygınlaşması konusunda şüphesiz bir umut kaynağı. Motosikletin yaygınlaştırmasının yaratacağı faydalar sorulduğunda ise verilen cevaplar: çevreyi koruyor, gürültü kirliliği azalır, trafik azalır, stresli insan sayısında önemli bir azalış, hızlı ulaşım, hava kirliliği azalır, yakıt tasarrufu, park sorununun bitmesi. Aynı zamanda motosikletin belli bir sosyo-ekonomik gruba hitap edip etmediği sorusunda ise insanların %95’i her fiyata motosiklet bulmanın mümkün olduğu gerekçesiyle tüm sosyo-ekonomik statüdeki kişiler için uygun olduğu cevabını veriyor. Bu verilerin elde edildiği anket çalışmasının yanında yapılan mülakat analizlerinde de motosiklet ve sürücüsüne karşı olan tutum incelenmiş. 4’ü anne 3’ü baba olan toplam 7 ebeveynle yapılan mülakat sonucunda ailelerin motosikleti çok tehlikeli bulduğu ve motosiklete binmeye cesaretlerinin olmadığı ortaya çıktığı gibi aynı zamanda çocuklarının da motosiklet kullanmalarına kesinlikle izin vermiyorlar. Bu konuda özellikle televizyonda gördükleri motosiklet kazalarından ötürü olumsuz bir tutum içinde olduklarını belirtiyorlar. 5’i kız 3’ü erkek toplam 8 üniversite öğrencisiyle yapılan mülakatın analizindeyse bu öğrencilerden yalnızca 2 tanesi motosiklete karşı olumsuz tutum sergilerken diğer 6’sı motosiklete oldukça olumlu yaklaştığı görülüyor.
Katılımcılar motosiklet kullanmayı pratik ve ulaşılabilir bulduğunu ancak ailelerinin olumsuz duruşu sebebiyle motosiklet kullanamadıklarını söylerken iş sahibi olduğu zaman 6 kişiden 4’ü motosiklet alacağını belirtiyor. Yani görünen o ki, aile sofrasında motosiklet konusunun gündeme gelmesi hala ebeveynler tarafından hoş karşılanan bir durum değil. 1’i kadın 4’ü erkek ve yılın neredeyse tamamında motosiklete binen toplamda 5 kişiyle yapılan mülakatta ise bu kişiler toplumda hoş karşılanmadıklarını, “hep serseri ve uçarı gibi” algılandıklarını ve trafikteki en büyük sorunun diğer araçlar tarafından sürekli taciz edilmek olduğunu söylüyorlar. Ayrıca mülakata katılan kadın kullanıcı toplumda kadınların motosiklet kullanmasına karşı çok ciddi ön yargılar olduğunu belirtiyor ve “motosiklet kadının işi değil, kadının yerini mutfak” algısının değişmediğinden yakınıyor.
Yapılan sosyal medya analizinde, sözlüklerde “motosiklet” ve “motosiklet kullanma” içeriklerinin tümünün incelenmesi sonucunda ortaya çıkan genel tabloda motosiklet:
• Hızın sembolü.
• Kimi gruplarca belirli bir sosyo-ekonomik durumun kullanabileceği araç.
• Park sorunu olmayan, ucuz, fonksiyonel bir araç.
• Bazı insanların içlerindeki ilgi ve sevgiye rağmen çevre baskısından ötürü kullanamdıkları bir araç
• Çok farklı duygular yaratan bir araç
• Çoğu kişi tarafından yok sayılmayı kabul etmek
• Bazı kişilerce doğru kullanıldığı takdirde tehlikesiz bulunmasına rağmen ciddi oranda da “tehlikeli ve ölümcül” algısı yaratan araç olarak ortaya çıkıyor.
Bir yönetici tarafından yönlendirilen 4’ü kız, 4’ü erkek toplam 8 kişilik gruba çeşitli soruların sorulduğu ve verilen spontane cavapların bir yazıcı tarafından not edildiği focus grup analizinde alınan yanıtlara göre: motosiklet kullanımı ülkemizde pek yaygın değildir ve arabaya sahip olmak kişisel tatmin açısından daha önemli, motosikleti tercih eden kişiler topluma aykırı, kurallara uymayan ve toplum tarafından dışlanan kişler. Gruptaki 8 kişiden hiçbiri, çocukken korkutulmuş olmak ve ailelerinin izin vermemiş olmaları sebebiyle motosiklet kullanmamış olmasına rağmen 7’si kendilerine daha güven duyacakları ve daha havalı olacakları gerekçesiyle motosiklet kullanmayı istemekte. Bu kişiler her gün okula ya da işe giderken yolda çok vakit kaybettiklerini ve bu soruna çözüm olarak bisiklet ya da motosiklete olumlu baktıklarını belirtiyorlar. Kişilere iş sahibi olduklarında araba mı yoksa motosiklet mi alacakları sorulduğunda 8 kişiden 7’si gerekli imkanlara sahip olduklarında araba alacaklarını söylemişler, sebep olaraksa arabanın daha prestijli, daha iyi bir yatırım ve daha güvenli oluşunu gösteriyorlar.
Aklın Yolu İki Teker çalışmasının bizlere gösterdiği kadarıyla motosikletin yaygınlaştırılmasına giden yol henüz apaçık bir otoban olmaktan uzak, virajlı ve aşılması gereken pek çok sorunla dolu. Yine de özellikle gençlerin, hayatına motosikleti sokmamış ailelerin sert tutumuna rağmen duruma sıcak ve ilgili şekilde bakıyor olması iyiye işaret. Verilerden elde edilen genel analiz sonuçlarında motosikletin hız ve tehlikeyle özdeşleşmesi, motosiklet kullanan kişilere serseri, topluma aykırı, asi gözüyle bakılması, devletin motosiklet için ÖTV’yi arttırması ve motosikletin trafikte hor görülmesi sebepleri motosikletin yaygınlaşma hızını önemli ölçüde düşürdüğünü ortaya çıkarıyor olsa da çoğu insanın içinde motosiklete karşı bir istek ve hayranlık yarattığının, daha ekonomik bir araç olduğunun, çevreyi daha az kirlettiğinin ve trafik sorunu için önemli bir çözüm olacağının çoğu kişi tarafından farkedildiğini görüyoruz.
Batuhan Emrem: Öncelikle bu projeyi hazırlayan sizleri tanıyabilir ve projenin çıkış noktasını öğrenebilir miyiz?
Özlem Mine Ceylan: Geçen sene Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi halkla ilişkiler bölümünden mezun olduk ve bu sene de yüksek lisansa başladık. Ben 25 yaşındayım, Nil’se 27 yaşında. Nil ile bu projeye başladığımızda birinci sınıftaydık, daha önce de birkaç proje daha yapmıştık, yarışmanın ilanına internette rastladık ve buna da katılmak istedik. Zaten bir sosyal sorumluluk projesiydi, ben de daha önce bu tarz çalışmalar yapmıştım. Böylece hem bir sosyal sorumluluk projesi olması hem de konunun motosiklet gibi gençlerin ilgisini çeken ve eğlenceli bir konu olması sebebiyle yarışmaya katılmaya karar verdik.
B.E: Peki projeye başlamadan ne tarz ön yargılarınız vardı, nasıl bir şey ortaya çıkacağını düşünüyordunuz?
Nil Çokluk Cömert: Aslında başlamadan önce herhangi bir önyargımız yoktu, sadece motosiklete karşı tahmin ettiğimiz gibi bir bakış açısı vardı toplumda. Sosyal medya ve sözlüklerde çok detaylı bir içerik analizi yaptık çünkü bu alanlar çok önemli hale geldi. Tahmin ettiğimiz gibi motosiklet kullanana karşı hızlı, serseri, tehlikeli gibi bir önyargı var.
B.E: Neden böyle düşünüyor sizce insanlar?
Ö.M.C: Bence bu, devletin, derneklerin veya sivil toplum kuruluşlarının bir çalışması olmamasından kaynaklanıyor. İnsanlar bu işe daha çok spor olarak bakıyor ya da motosiklet hız ve cesaretle özdeşleşiyor, özellikle de kazalarla. Aslında genele yayılacak bir çalışma yapılsa -zaten konu da motosikletin yaygınlaştırılmasıydı… ama bununla ilgili hiçbir çalışma yok, sadece spor alanında kalmış bir araç aslında motosiklet. Bu tür ön yargılar bence bu sebepten doğuyor, yoksa motosiklet gençler arasında çok seviliyor, hepsi de istiyor aslında. İstanbul gibi metropoller dışında daha da sık kullanılan bir araç ama yaygınlaştırılması için metropollerde daha çok kullanılması lazım.
B.E: Gençler binmek isteyince de aileleri engel mi engel oluyor?
N.Ç.C: Aslında yaptığımız mülakatlarda gördük ki gençlerde de bir korku var ama korku öğretilebilen psikolojik bir şey, evet çok istiyorlar, çok hevesliler, çok özeniyorlar ama o korkuyla yetiştiği için motosiklete binecek cesareti kendilerinde bulamıyorlar. Ne kadar havalı, sportif, eğlenceli bulsalar da korkularını yenemiyorlar bir türlü.
B.E: Projenizde yer alan bir bölümde, mülakata katılan bir kadın motosiklet kullanıcısı kadın ve motosiket birlikteliğinin toplumda hoş karşılanmadığından yakınmış. Siz kadın olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
N.Ç.C: Bence çok saçma bir fikir, kadının artık toplumsal yaşamda her alanda yer aldığını düşünürsek bunun da çok normal karşılanması gerekir. Kadınlar da erkekler gibi işe, okula vs. gidiyorlar ve onların da bir ulaşım aracına ihtiyçları var ve bu neden motosiklet olmasın. Mülakata katılan arkadaşımız kendi ağzından “motosiklet kadının neyine, kadının yeri mutfaktır.” düşüncesinin toplumda hala yer aldığını söyledi. Bu elbette toplumsal bir kalıptan başka bir şey değil, mesela ben de evli bir insan olarak söylüyorum, benim yerim mutfak değildir, eşim yemekleri gayet güzel yapar.
B.E: Motosikletin yaygınlaştırılması amacında reklam filmleri, afişler ve sosyal medyada konunun gündeme getirilmesi gibi çözüm önerileri de belirtmişsiniz. Bunlardan en etkilisi sizce hangisi olur?
N.Ç.C: Evet sosyal medya gençler arasında çok etkili ama eğer profesyonel iletişim açısından bakacak olursak tümünün koordine şekilde kullanılması gerekiyor. Bütünleşik pazarlama dediğimiz bir şey var, bunun üzerinden düşünürek hepsi bir arada ve birbiriyle uyumlu şekilde kullanılarak çalışmalar yürütülmeli. Mesela TMF üzerinden veya diğer dernekler üzerinden düşünürsek, açıkcası sosyal medyada bu kurumların çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Halbuki özellikle gençler için bu ortamda çeşitli uygulamalar veya oyunlar yapılmalı. Bu tür şeyler basit gibi görünse de insanların algılarını ve hayata bakışını ciddi oranda etkileyen şeyler. Çünkü her şey çocukluktan başlıyor, belli bir yaşa gelindiğinde ise bu kemikleşmiş düşünceyi kırmak çok daha zor hale geliyor.
Ö.M.C: Bir de hayatın içinde de görünmesi lazım. Biz motosikleti hep yarışlarda veya kaza haberlerinde görüyoruz ama insanlar onu biraz daha farklı alanlarda görmeye başladıkça o bilinç de değişecektir diye düşünüyorum. Bence şu an asıl sorun ailelerde, onların bilinçlendirilmesi gerekiyor, bu işi yapacak olan da devlet, sivil toplum kuruşları ya da federasyondur.
B.E: Pekala, röportajımıza katıldığınız için teşekkür ediyor ve projenizle elde ettiğiniz birincilikten ötürü sizi kutluyoruz.
Ö.M.C: Biz de çok teşekkür ederiz.?
Yorumlar
Loading…