Yaz aylarının başı Tracer ile balayı formatında geçti. Önce İstanbul Park’a çıktık, pistte kamyon trafiği yarattık, sonrasında pistten çıktık, Yunanistan’a gidip geldik. Daha önce Caponord ile yaptığımız bu seyahatte bakalım Tracer nasıl bir performans gösterecekti?
Bu performansı görmek üzere bir hafta sonu koyulduk İpsala yoluna… Marmara Ereğlisi’ne gelene kadar depoda azalan benzini tamamlamak üzere bir defa durdum. Batıya doğru gidiyordum ve güneş sabah vakti arkamdaydı. Tracer’ın devasa göstergesinde güneş öylesine parıldıyor ki, bir ara göstergenin üzerine bez atmayı dahi düşündüm. Neyse, Tekirdağ’ı geçtiğimde yol döndü, bu problem de ortadan kalktı. Motorla ilgili diğer kullanıcılardan en çok gelen şikayet 200 kilometre/ saat hızlarda iken ön tarafın havalanması. Bunu ne zaman yapıyor, tam çakozlayamıyorum. Evet, önceden farketmiyordum ama, bende de zaman zaman bu durum gerçekleşiyor. Bu durumda gaz vermekte ısrar etmemek lazım, çünkü bu sallantı o esnada hızı arttırdıkça artıyor.
Oraya doğru giderken lastiklerin havası düşüktü, bir iki defa sallantı yaptı. Dönerken lastiklere hava bastım, rüzgar da sanırım farklı esiyordu; karşıdan ve sert, hiç sallamadı. Ben de bunu lastiklere şişirmeye yordum. Ancak farklı bir zamanda şişik lastikle de başıma geldi. Anladım ki, konu bununla pek de ilgili değil. Galiba elciklerdeki yelken formatındaki korumalar rüzgarın durumuna göre adeta uçağın kanatlarında olduğu gibi gidonu belli bir hızdan sonra havalandırıyor. Bu tür durumlarda da fazla ısrarcı olmamak gerekiyor. Lastik havaları deyince; biz iki arkadaş iki farklı Tracer ile piste çıktık. Ayarları 30-30 olacak biçimde yaptık. Hava sıcak olduğu için sonrasında ayarları değiştirmeden inik devam ettik, her iki Tracer’ın da konforu belirgin derecede iyiydi.
Elbette bu söylediklerim mevcut Dunlop’lar için denenmiş durumda.Yunanistan’da son durak Serres ve o şehirdeki yarış pisti olacaktı. Tekirdağ, Malkara ve Keşan’ı da geçtikten sonra İpsala’ya ulaştım. Yeşil sigorta yaptırmamıştım, buradaki Turing’in kapısına dayandığımda beni bir sürpriz bekliyordu; motosiklet için yurtdışı zorunlu trafik sigortası bedelleri oldukça ucuzlamıştı. Oleydi! Hemen iki aylık yaptırdım. Gerçi yine çok para oldu, ama bir daha gidebilme olasılığını sevdim.
Yunanistan Yolları’nda Kırmızı Tracer
Yunanistan’a İpsala’nın karşısındaki Kipi kapısından girince boş otoyolda çevrenizde hissettiğiniz alabildiğine uzanan yeşil-sarı topraklar ve o keskin kekik kokusu… Ahh o koku! İnsan duyabilmek için orada gidip gidip gelmek istiyor. Yunan’lıların neden dara düştükleri belli. O denli kaliteli asfaltlar yapmışlar ki, kimbilir kaç para harcamışlardır bunlara… Buraya kadar standart modda gelmiştim, modu A’ya alıp hızı biraz arttırıyorum. Uzun yolda gaz kolunda kullandığım bileği destekleyen Throttle Rocker (bir nevi hız sabitleyici küçük levye) bir harika. Benzinle ilgili aldığım notlar var. 173 kilometrede tekrar sıfırlamışım, 10 litre almış. Bu esnada ortalama tüketim 5,9 litre göstermesine rağmen matematiksel olarak 5,78 litre/100km tüketmişim.
Benzin göstergesinin ilk ve en büyük dijital parçası neredeyse 150 kilometre boyunca hiç inmiyor. Sonrasında ise diğer küçük parçalar, özellikle birinci büyükten sonraki küçük, çok çabuk siliniyor. Yunan otobanında hiç benzinci yok, ilk benzini bir benzin işareti görünen Gümülcine yakınlarında otoyoldan çıkarak alıyorum; 181 kilometrede 9,93 litre tüketmişim. Buraya kadar 140-150km/ s civarı geldim, 5,5 litre ortalama hiç fena değil. Buradan sonra gazlıyorum, Tracer şahlanıyor, 167 kilometrede 12,76 litre yakıt tüketiyorum. Hızdan bahsetmeyeyim, 7,5 litre tüketim şahane. Buradan anlıyorum ki, 200 kilometre/ saat hıza çıkınca ister 850, ister 1200cc motor olsun, hepsi çok tüketiyor. Kavala civarında virajlar bir harika, artık iyice ısınan Dunlop’larım muhteşem yol tutuyorlar. Arka yanak neredeyse sıfır noktasına kadar iniyor. Tracer gerçekten bu konuda çok başarılı. Sele, evet sert, süspansiyonlar; ne çok sert, ne süper konforlu, ama genel olarak iyiler. Buna rağmen üzerimdeki deri tulumun da konforu ile benzin haricinde durmaya ihtiyaç hiç duymadım.
Uzak yola gitmek bakımından, özellikle yalnızsanız, Tracer benden geçer not aldı. Hoş, bizden iki arkadaş; bu yazı yazılırken Tracer’ları ile Fas’ta turlayan Savaş Balaban ile Norveç’te şelale seyretmeye giden Burak Öztürkoğlu bu uzun yol testini çoktan yapmış ve bize sosyal medya aracılığı ile göstermiş durumdalar. Kavala’da bir hatıra fotoğrafı çekip devam ediyorum. Yunan otobanı gerçekten şiir gibi. Selanik’e varmadan bir 60-70 kilometre evvel yol yukarı kuzeye, Serres’e dönüyor. Buradan saptıktan 30-40 dakika sonra Serres’e, piste varıyorum. Toplam seyahat süresi 580 kilometre, 6 saati biraz aşan süre oluyor. Benzin için 3 kere durmuşum. Her ne kadar 1200cc’lik bir motorun homurtusuna sahip olmasa da, Tracer’ın sonu gelmez enerjiye sahip motorunu her geçen gün biraz daha seviyorum. Bu motora sadece iki vites koysalar da olurmuş; 1-2-3 ilk vites, 4-5-6 2. vites. Böyle vites ne tip motorlarda var diye düşünüyorum, evet, elektrik motorlarında (bazılarında vites bile yok)…
Özellikle 4 ve 5. viteslerde Tracer bir acayip; 50 ile 200 kilometre hız arasında hiç vites değiştirmeden gelip gidebiliyor. Böylesine esneklik, harika bir şey. Motorun homurtusu da bir başka güzel. Yüksek devirdeki bağırtısını bilmiyorum ama (burada daha çok rüzgar sesi geliyor) ilk çalıştırma ve düşük devirlerdeki derin hırıltısı sürücüyü kendisini sevdirecek cinsten. Uzun yolda cam çok iyi değil. Geçen sayıda test ettiğimiz MT-09’un çıplak motor-rüzgar performansı bundan çok daha iyiydi. Camın ayarlanıyor oluşu pek farketmiyor, çünkü en üst poziyonda dahi rüzgar uğultusu kulağa geliyor. Bir iki yanında aşırı büyük oyuklar oluşu sebebiyle sağdan soldan rüzgar tokatlaması var. Tokatlara yapacak bir şey yok ama üzerinden gelen uğultuyu camın üzerine taktığım Touretech Universal kelebek camı ile kendimce çözdüm. Cam, üzerindeki ağırlık sebebiyle biraz daha fazla sallanıyor ama ses kesildi.
Serres Pisti’nde Kamyon Var
Serres’teki pist bir harika. Yaklaşık 3.2 kilometre uzunluğu var, seyirci olarak bir yerlere oturup ya da kafeye çıkıp bir iki nokta dışında her yerini görmek mümkün. Günlük bedel hafta içi Pazartesi- Perşembe 40 euro günlük, Cuma-Pazar 50 euro günlük, şayet önceden belirlenmiş bir aktivite sebebiyle kapalı değilse. Bu sebeple gelmeden önce arayıp sormakta veya aktivite takvimini kontrol etmekte fayda var. Şayet isterseniz cüzi fiyatlarla pit-box da kiralayabiliyorsunuz. Piste girmek istiyorsanız elbette giyim kuşam tam olmalı ve üzerindeki çantaları çıkartmalısınız. Ben o tarihte çanta takmadığım için yoldan geldiğim gibi arkadaki ufak sosis çantayı çıkarttım, kayıt yaptırarak piste girdim. Serres pisti oldukça teknik, insanı biraz yoran, ama bir o kadar eğlenceli bir pist.
Bir sağa bir sola yatarak, aralar vererek, kafede buzlu frapeler içerek gün batımına kadar pistte vakit geçirdim. Benzinim tükenmedi çünkü hem motoru zorlamadım, hem de araları biraz uzun tuttum. Amacım virajlardaki tekniğimi geliştirmekti, düzlükte gazı insaflı açtım. 2. gün orada spor motorla takılan arkadaşların ekibe kaynayıp Tracer’ı bir gün dinlendirdim. Motorun en güzel taraflarından bir tanesi de neredeyse hiç yağ eksiltmemesi. Yağı kontrol ettim, küçük çantamı yükledim, aynı yollardan ve kekik kokularından geçerek İstanbul’a döndüm. 1300 kilometre süren Serres gezisini tamamladığımda Tracer 3.000 kilometreye gelmişti.
Sonuç
Piyasadaki rakipleri arasında Tracer gerçekten de fiyat/performans oranı kendi kategorisinde en yüksek motor.
Borusan’ın önünde bir kuyruk, S1000XR, herkes bu motoru yüksek amortisör grubu takılmış dik oturulan S1000RR olarak gördüğü için performansı hakkında merak içindeler. Her nedense Türkiye için bu sene bir avuç ayrılmış, gelen veya gelecek olan daha Türkiye’ye ayak basmadan satılmış. Test edebilen de hemen BMW Satış’ın kapısına dayanıyor, gelgelelim motor yok. Burada umduğunu bulamayanlar, bu sene yenilenen Multi’nin kapısına, Korlas’a dayanıyor (bakınız aşağıdaki Ducati kutucuğu). Fakir Multi’si Tracer ise bütün bu canavarlara karşı kahramanca direniyor. Koltuğu biraz sert, cam çok tatmin edici koruma sağlamıyor, son hız kısıtlaması ve bazı durumlarda ön kafa sallaması şikayetlere sebep oluyorsa da, geneline bakıldığında Tracer her açıdan tatmin edici. Özellikle hafifliğine bir kez alışan, zor vazgeçer. İngiltere’de bu sene bütün yılların değişmez rekortmeni 1200GS’i bile satışta alteden Tracer, kendinden büyük rakiplerinin yarı fiyatına -gerçi bu ay zamlandı- 35.200 TL’ye satılıyor. Kendinize bir değişiklik yapmak ve spor motor tadında bir alet kullanmak için Tracer biçilmiş kaftan.
Fakir Multi’si Tracer Şile Yolunda Yeni Multistrada’ya Karşı
Değişken egzantrikli motoru ile 150 beygirden 160 beygire çıkan, üstüne üstlük tamamen yenilenen Ducati Multistrada için Korlas’ın kapısına dayandık. Dostlarımız için üç tane aldık. Bir de bizim Tracy, çıktık İstanbul’un motorcu ve kamyoncu dünyası Şile Yolu’na… Tracy Şile Yolu’nda fena değil. Ancak hız arttıkça, Dunlop lastiklerin zaten orta karar olan performansı gitgide düşüyor. Otoban inşaatları yüzünden kamyon cennetine dönen yol aşırı tozlu olunca, artan hızla beraber lastiklerin kayması da tırmanışa geçiyor.
Bu aşamada çekiş kontrol pek bir varlık gösteremiyor, çünkü her iki tekerlek birlikte kaydığından, çekiş kontrolü çalıştıran “ön-arka tekerlek arası dönüş farklılığı” durumu oluşamıyor. Frene pek basmadığımız için ABS ve fren testini pek denemedik burada. Tracer’dan sonra yeni Multi’ye geçiyorum. Eskisini de kullanmıştım, yenisi hem motor, hem ekran, hem de davranış olarak oldukça “yenilenmiş” hissi veriyor. Motor öncelikle epeyce Audi gibi olmuş. Etrafı ışıklı ve her biri yaradığı işi kontrol eden düğmeler, gece-gündüz ve viraj farları, bluetoothlu her türlü alet ile bağlanılabilen ana ekran, herşey son derece teknolojik. Motor eskisine göre son derece yumuşak ve güçlü. Elektronik çekiş kontrol sistemleri gerçekten de işe yarıyor ve motor sanki adeta bir ray üzerinde gidiyor.
Virajlara Tracer ile yapmadığım şekilde acayip hızlarla yaklaşıyorum, biraz elektronik destek, çoça da Scorpion Trail II lastiklerin sayesinde pat diye dönüyorum. Tracer’da bunu yapmak için daha çok uğraşmak ve hızı doğru ayarlamak gerekiyor. Benim tahminim şu ki, yakında bunun ekranına navigasyonu, hatta viraj dönüş hızlarını da yüklerler, dolayısıyla elektronik destekli modda gidiyorsanız, viraja yaklaşma hızınız ne olursa olsun, orasında burasında ışıklar çakarak önünüzdeki virajı dönersiniz. Önümüzdeki sayılarda yeni Multi’ye sokakta daha ayrıntılı binip yazmayı düşünüyoruz (Lansman testi ve izlenimleri için yazarımız MOE’nin Nisan 2015’teki sayıda yazdıklarına göz atabilirsiniz) Tracer’a dönmek ise kolay değil.
Açıkçası Multi’den dönünce Tracer biraz telmaşa geliyor. Bu hissiyat biraz hafifliğinden, biraz lastikten, biraz da, eeehm, ucuz olmasından kaynaklanıyor elbette. Maddi olarak bakacak olursak, 2 Tracer parasına 1 Multi alınamıyor bile. Önümüzdeki ay Tracy’nin lastiklerini taze birer Metzeler M7RR ile değiştirip, daha iyi lastikle motor nasıl oluyor ona bakacağız, ondan sonra bu ucuz hissiyatı yeniden ele alabiliriz.
Yorumlar
Loading…