Yazar: Alişan Fidan
Uzatmalı sevgili; Bir ayrılıp bir barıştığınız sevgili çeşidine deniyor. Neden mi bu başlığı attım? Bunu anlamanızı sağlamak için hemen hikayeme başlıyorum.
İlk buluşmamız bir arkadaşımın 690 Duke’u test etmek istemesiyle başladı. Hadi dedim beraber gidelim de bende şu 1190’a bir bakayım. Uzun lafın kısası motosikleti kısa bir sürüş için Spormoto’dan aldım ve beraber Şile yolunda çok güzel bir sürüşün ardından birbirimize aşık olmuş biçimde ayrıldık. Yani en azından ben ona aşık oldum ondan eminim ama egzozundan çıkan sesleri “seni seviyorum” olarak algılamam çok normal!!!
Bunun tadı daha damağımdan çıkmamıştı ki, yeni kazandığım üniversiteye kayıt olmak için Mersin’de bulunan üniversitemden kaydımı silmem gerekiyordu ve gidiş geliş 2000KM’lik bu yolu otobüsle gitmek istemiyordum. Uçakla veya otobüsle gitsem de orada şehir içindeki işlerimi toplu taşıma ile yeterince hızlı halledemeyecektim. E ben de motosikletle gideyim bari dedim ve bu kadar yolu nispeten rahat yapmaya uygun modelleri kurcalamaya başladım. Bakınırken birden aklıma 1190 Adventure geldi ve arayıp böyle bir test için kullanıp kullanamayacağımı sordum.
Daha aynı günün akşamı motosiklet hazırlanmıştı bile. KTM’in orijinal arka çantası ile ne kadar güzel duruyordu öyle. Gelmeden önce hazırladığım ufak sırt çantamı bagaja koydum ve artık yola hazırdım. Aslında önce eve gidip biraz uyuduktan sonra yola gitmeyi planlıyordum fakat 2 silindirli V düzeninde LC8 motor bloğunun homurtusu ve Ankara tabelası beni baştan çıkarttı ve sağa sinyalimi vererek dönüşten Ankara yönüne doğru devam etmeye başladım.
Depoda Dizel Yakıtla Geri Dönüyoruz!
Her şey tertemiz ilerliyordu. Konfor modundaki süspansiyonlar çukurları bana hissettirmiyor ve biraz daha yakıt ekonomisi yapmak amacıyla aldığım yağmur modunun yumuşacık gaz tepkileri beni acayip rahat ettiriyordu. Bolu Tüneli’ne kadar sağ salim sakin bir biçimde gelmiştim bile. Tünelden sonra yakıtımın iki diş kalmasıyla beraber yakıt almak için bir benzinlikte duruyorum. Ödeme faslından sonra motosikleti çalıştırıyorum ve daha 50 metre gitmeden öksürmeler ve tıksırmaların ardından motor stop ediyor.
Acaba o kadar yolda pürüz bile yapmayan motosiklette ne değişmiş olabilir derken az önce yakıt aldığımı hatırlayıp fişe bakıyorum ve bingo! Fişte MOTORİN yazıyor. Koyulan yanlış yakıt yüzünden taa Bolu’dan gecenin üçünde İstanbul’a çekici ile gelip motoru Spormoto’ya bırakıyorum. En azından akaryakıt firmasının hatasını kabul ederek tüm masrafları sigortalarından karşılaması rahatlatıcı bir hareketti tabii. Aklınızda olsun eğer yanlış yakıt alımı gibi bir durum başınıza gelirse, akaryakıt firmalarının bununla ilgili özel sigortaları var ve masrafınız buradan karşılanıyor. Ertesi gün, sabahtan beri uğraşan Sabri Usta’nın sayesinde motosiklet öğleden sonra yeniden çalışır durumdaydı fakat deli gibi yağmur yağdığından dolayı kaderime küsüp otobüsle yola çıktım.
Yollarımız burada KTM 1190 Adventure ile ayrılmıştı. Bir ay sonra tekrardan barıştık ve ilişkimize kaldığımız yerden devam etme kararı aldık. Bu barışmanın şerefine, kendime Silivri’den Çatalca’ya giden müthiş güzel virajları olan bir rota belirledim. Bu rota hem evimin yakınından geçiyor hem de yeni yapılmış daha simsiyah olan bir asfalta sahipti.
Şimdi bu rotada 1190 Adventure gibi “Dünya’nın en güvenilir seyahat motosikleti” ünvanı ile satılan bir makinenin ne yapacağını çok merak ediyordum çünkü Bosch’un yeni MSC (Motosiklet Stabilite Kontrolü) ünitesi ilk defa bir motosiklette kullanılmıştı. Bu ünite hali hazırda zaten mevcut olan yatış açısına duyarlı çekiş kontrol ve kombine ABS sisteminin yanına bir şey daha eklemişti; Dünya’nın ilk yatış açısına duyarlı viraj ABS’si… Tüm ABS ve çekiş kontrol sistemlerinin de kapandığını belirtmekte fayda görüyorum zira bunları sevmeyip kapatan kişiler için önemli bir kalem.
Ride by wire sistemi kullanılan 1190’da SPORT, STREET ve RAIN yani yağmur sürüş modu mevcut. Tamamen elektronik KTM’in kendi markası White Power tarafından üretilmiş süspansiyonlarda ise kişiye göre ve hatta kişi + çanta durumuna göre ön yükleme ayarı yapmak mümkün. Bunların yanında bu süspansiyon sisteminin de yine üç modu mevcut; SPORT, STREET ve COMFORT. Bu arada yağmur moduna alırsanız eğer motorun gücü 150 değilde 100 beygir oluyor. Buna rağmen yine “sapık” gibi gittiğini de belirtmek gerek.
1190’ın 150 beygirlik LC8 motor bloğu, 9.8 kiloluk aşırı hafif denebilecek, müthiş az töleransları yakalamak için lazer ile kesilmiş trellis şasi üzerine oturtulmuş. Motosikletin yağı, balı, suyu ve yakıtı dolu halde ağırlığı yine bir KTM klasiği olarak sınıfının en hafifi 230 KG. Ön gidonun stabilitesini artırmak amacıyla bir gidon amortisörü koyulmuş ve yolu beklediğimden çok daha iyi tutan Michelin Anakee III lastikler tubeless tipte telli jantlara takılmış. Bu arada önde 320mm arkada ise 268mm’lik Brembo disk frenler kullanılmış.
Neyse bu kadar teknik bilgi yeter. Gelelim nasıl hissettirdiğine… Normal sürüşlerimde konfor modunda kullandığımda motosiklet aşırı rahat. Geçtiğim çukur ve tümsekleri güzel şekilde sönümleyerek benim ve artçımın konforlu şekilde yolculuk yapmasını sağladı. İki parçalı olan sele 15mm kadar alçalıp yükselme ayarına sahip. 3D süngerli bu sele, uzun süreli yolculuklarımda da kalça ağrısı yapmadı. Artçımdan gelen tek şikayet ise yüksek hızlara çıktığmda sol arka yolcu tutamacından gelen titreşim oldu.
1.77m boya sahip bir insan olarak motosikleti İstanbul’un aşırı trafiğinde çok rahat oynatabiliyordum. Özellikle motosikleti Spormoto’ya teslim edeceğim son gün giderken o kadar alışmıştım ki sanki 230KG’luk bir makineyi değil de 250cc’lik hafif bir Dual Sport sürüyorcasına rahattım. Durduğumda yere ayağımın ucuyla basmam gerekse de bu benim için pek problem olmadı.
Biraz önce bahsettiğim virajlı yollara geldiğimizde sürüş ve süspansiyon modunu SPORT moduna alıyorum. Gaz tepkisine çok belirgin bir neşter keskinliği geliyor ve yerdeki şerit boyalarını bile hissettiren bir süspansiyon cevabı almaya başlıyorum. COMFORT modunda yerde seke seke ilerleyen o ceylan yavrusu gitmiş yerine bir aslan gelmişti. İlk baştan yavaş yavaş girmeye başladığım virajlarda motosikletin tepkilerine alıştıkça gittikçe cüretkarlaşıyorum ve artık 100’ün üstünde hızlarda açılı virajlara girip çıkmaya başlıyorum. LC8 bloğunu SPORT moda alınca içindeki canavar ortaya çıkıyor ve viraj çıkışı gazı biraz sert açarsanız ön tekerin yerden kesilmesi mümkün. E bu hızlanmayı durduracak güç de lazım tabi ki…
Brembo frenler görevini çok iyi yerine getiriyor. Keskin ve net tepkiler veren frenlerin ABS’si de öyle herşeyden nem kapmıyor. Otoyolda yüksek hızda ilerlerken bir anda yavaşlamam gerekti ve ABS sistemini sadece orada devreye soktum beni çok hızlı ve ondan da önemlisi dengeli bir şekilde yavaşlattı. Neyse virajlı yollara dönelim. Virajlı yolların ilk 10 dakikasından sonra hem ben hem de lastikler iyice ısınıyor ve inanılmaz güzel cevap veren süspansiyonlarında sayesinde ANAKEE III lastiklerin neredeyse sonuna kadar yatırmaya başlıyorum. Burada yatma açısı sensörlü çekiş kontrol sisteminin faydalarını unutmamak gerek. 230KG ağırlığa ve 150 beygir güce sahip bir motosikleti yatırdığınızda emin olun virajda gazı fazla vermek istemezsiniz. Arkanın kaymasını engelleyen çekiş kontrol sisteminin sayesinde gazı açarken daha fazla güven duyuyorsunuz.
Şimdi “Hiç mi eksisi yok kardeşim bunun?” dediğinizi duyar gibiyim. Var fakat öyle halledilmeyecek cinsten birşey değil. Ön camın ayarını en yukarıya aldığımda bile tüm rüzgarı başıma veriyor. Biraz eğilince tam boyuma uygun şekildeydi. Tamam o zaman aşağı indireyim bari tam vursun diye düşünüyorsunuz ama bu sefer yarattığı rüzgar türbülansı tam suratınıza çarpıyor. Çözümü ise ön cam eklentisi veya Powerparts’ta satılan daha uzun ön cam olabilir.
Peki bu kadar gazlamanın benzinlikteki sonucu ne oldu? Böyle bir sürüşü nispeten akıcı şekilde sürdürdüğüm için yakıt tüketimim 6.7LT/100KM oldu. Normal bir günde arkamda artçı ile biraz ekonomi düşüncesi ile 100-110 arası hızlarda akıcı şekilde seyrettiğimde 4.9LT/100KM gibi çok iyi bir rakamı yakaladım fakat biraz trafik başladığı anda ortalamam hemen 5.1-5.2 gibi rakamlara çıktı. 4.9’un biraz fazla optimist olduğunu söylemek gerek.
Sonuç olarak Bolu’ya kadar olan gezimiz haricinde haftasonu 700KM civarı yol yaptığım 1190 Adventure’ı Spormoto’ya geri teslim ederken içim titredi. Hani eski Türk filmlerinde olur ya; Çocuk aldığı şeyi tam sahibine verirken birden kaçar gider… İşte aynen o şekilde anahtarı alıp sonra Meksika’dan kart atasım geldi. Şaka bir yana gerek “deli fişek” performansı, gerek “Abi bak biz Ready To Race’iz merak etme” diyen süspansiyonları, gerekse evinizin koltuğu rahatlığında ve şehir içindeki kıvraklığıyla gönlümü feth eden bu motosikleti bu sınıf için kesinlikle öneriyorum. Spormoto’da test motoru mevcut. Gidin bir deneyin derim. Uzatmalı sevgilim ile bir sonraki buluşmamızın “nikah” için olmasını temenni ederek motosiklet keyfinizin hep on olması dileğiyle yazımı sonlandırıyorum.
Yorumlar
Loading…