Motoron
2016’da 90 adet getirilen bu motor sunduğu özelliklere baktığımızda rakiplerine göre daha üstün, fiyat/performans oranı yüksek bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. 2017 planlamasında 100-120 adet geleceği ön görülen MT-09 daha şimdiden karaborsa olmuş durumda.
2017 kasayı merakla beklerken, lansmana da gitme şansı bulamayınca, fotoğrafçımız Eren’e bir motor aldırıp onu test ettirdik. Eren bir Tracer 900, bir XSR 900 eskittikten sonra kendince doğru olan yolu yine Yamaha’nın 3 silindirlisi MT-09’da buldu.
Malumunuz motosiklete binen kitle yaşlandıkça, şehirler kalabalıklaştıkça, öncelikler değiştikçe ve ayrılabilen kaynak azaldıkça, her ne kadar gerek ve yeterli motosiklet sayısı sahip olunandan bir fazla da olsa eziyet severler azaldı, spor motosiklet satışları düştü, ulaşım amaçlı olanlar gerçekten daha az yakar oldu, artık daha da heyecan vermeyen bir hal aldı…
İhtiyaçlara ve yeni şartlara yönelik nazaran uzun bacaklı, her yere giderim her işi yaparım motosikletleri farklı soslarla bezeli şekilde, birbirlerinin peşi sıra ortaya çıktı ve yeni pazarlar oluşturdu. Yamaha da herkesin daha eğlenceli partilere gitmek için kapıyı kestiği bu sıkıcı partiye deli dolu egzantrik kişiliğiyle heyecan kattı… 2014 yılı için genci yaşlısı herkesin her yerde kullanabileceği, cross plane kranklı, kalpleri çarptıracak yeni MT serisini duyurdu.
MT09, ürün yöneticisi tarafından çıplak motard olarak sınıflandırılıyor, Yamaha web sitesinde de hyper naked olarak diğer MT serisi ile bir arada listeleniyor.
Hedef kitle yediden yetmişe olunca da 250cc ve 125cc küçük kardeşler de dahil edilebilir, tüm modeller insanı kışkırtan, tanıtım filmlerinde de gördüğümüz şekilde Japonyanın karanlık tarafına çağıran motosikletler. Karanlık tarafın karşısında ise Avrupalı ve Japon diğer iki, üç, dört silindirli, farklı sınıflardan bilimum orta sınıf tüm Japon çıplakları, fiyat aralığı ve donanım olarak aynı seviyede olmasalar da Triumph’un üç silindirli çıplak Street ve Speed modelleri, diğer üç silindirli egzotik MV Agusta’lar var diyebiliriz.
Eski günler
1955’de, kurulduğu yılda hem tırmanış hem de yol endurans yarışlarını domine eden bir marka için rekabetçi yenilikçi diyebiliriz elbette. Sektör için farklı zamanlarda farklı yol ayrımlarında daha çok uzmanlığa ve performansa yönelinmiş.
Son on yıla bakarsak, en çok rekabetin ve teknoloji yarışının olduğu spor motosiklet sınıfında R1, R6 uzun süre çok dramatik değişiklikler olmadan, versiyonlarla geliştirerek Crossplane’li R1’e kadar gelinmiş. Çok satılan dört silindirli standart motorlarda FZ ve Fazer serisinde de bir sıçrama olmayınca yenilikçilikte; yeni sınıflar üreten, sürüş modlarını, IMUları, elektronik süspansiyonları, viraj ABS’lerini, TFT ekranları, türlü elektronik zamazingoyu motosikletlere taşıyan Avrupalılara göre geride kalınmış.
İşte bu yeni üç silindirli CP3 motorlu seri, yanına da eklenen CP2 motorlu paralel çift silindirli seri Yamahanın o eski rekabetçi yenilikçi köklerini tekrar yeşertmek için lanse edilmiş.
Lansman
Duyurulurken iki slogan ile beraber duyurulmuştu, “Monster of Torque / Tork canavarı” ve “Dark side of Japan / Japonya’nın öteki/karanlık yüzü”. “Eğer birilerini heyecanlandıracaksak bunu en iyi tork ile yaparız zaten” demiş olmalılar. Karanlık taraf için reklam filminde gece Tokyo’ya akan grubu hatırlayın. Hem motosikletin karanlık tarafını, hem de sizin karanlık tarafınızı tarif ediyor. Lansman filminde kullanılan müziğin adına bakarsak taşlar biraz daha yerine oturacaktır. “Rise of The Kaiju / Acayip canavarın doğuşu”… Kaiju, Japonların çok sevdiği bir film türünün de adı aslında, şehre saldıran yerle bir eden kocaman canavarlara verilen ad. İşte motosiklet tork canavarı olunca, sizi ve kendini de dönüştürebildiği için şehre saldırıyorsunuz. Ürün yöneticisi Avrupa Yamaha’da çalışan sinema eğitimi almış Japon olunca lansman da böyle güzel detaylara sahip oluyor… Aradan çok zaman geçmedi ama MT serisi hızlı gelişti, güncellemeler yeni üyeler edindi. İlk yılında yumuşak süspansiyonlarından ve aç kapa gaz tepkisinin aşırılığından şikayetçi olanlar kadar seveni de vardı. Sonraki yıllarda eklenen aynı motora sahip motorlarla gaz tepkisi biraz daha yumuşatıldı, daha rafine hale geldi. Tracer’ın çekiş kontrolü ile gelmesiyle çekiş kontrole kavuştu, XSR 900 gelmesiyle kaydırmalı debriyajı edindi. Bu CP3 motorlu farklı her model ile gaz tepkisi biraz daha uysallaştı ama hala içerde aynı canavar olduğunu söylemek gerek.
Son versiyonda diğer modellerin standart olarak sahip olmadığı tam ayarlı ön amortisörler ve quickshifter, MT09’u CP3’lü modeller arasında en gelişmişi yaptı. MT serisindeki her motosikleti Tracer’ı 14 bin kilometre, XSR900’ü de 2 bin kilometre kullanmış biri olarak ayrı ayrı aradığım tüm özellikler 2017 model yılı içinde MT09’da birleşmiş oldu.
Önceki yıllara göre değişiklikler
Süspansiyonlar
Önde full ayarlı amortisörlere geçildi, ilk yıl modellerinin yumuşak yaylarından kompresyon karakterinden şikayetçi olanlar süspansiyonlarını upgrade etmişlerdi. Yamaha Öhlins süspansiyon yükseltme seçeneklerini ülkemize de getirdi, sürüş karakterinin ve yol tutuşunun ne kadar değişebileceği başka bir yazının konusu ama farkın gece gündüz gibi olduğu çokça okudum çokça duydum. Yine olay bütçe meselesi…
Sele
Teknik özellikler listesinden gördüğüm selenin 5mm kadar yükseltildiği, daha önce MT09 kullanmış arkadaşlardan da teyit ettiğim üzere sele dolgusu değişmiş, konturu biraz değişmiş ve daha konforlu olmuş.
Farlar
Artık her motosiklet LED far olmalı, hem daha az enerji harcıyor hem de daha çok iş yapıyor. Önceki model yıllarının farlarını çok estetik bulmuyordum, bu sefer daha bir agresif ve sevilebilir tasarıma geçilmiş. Selektör yapınca uzun farların güçlü projektörleri ile önünüzdeki kaportaya delik açabilecek gibisiniz. Işık şekli, aydınlattığı bölge ve rengi güzel, Tracerın en çok özlediğim özelliği led farlarıydı aynı derece memnun edecek şekilde bir değişiklik yapılmış.
Cam alternatifleri
Farlar değişince far bölgesinin tamamı değişmiş dolayısıyla eski camlar bu modele uymuyor, Yamaha bu model içinde yakışıklı camlar tasarlamış üretmiş ama fiyatları biraz tuzlu. Camı ayrı tutucu aparatları ayrı ayrı sipariş etmeniz gerekiyor hatırlatalım.
Ağırlık
Kaydırmalı debriyaj, quickshifter, yeni plaka tutucu, yeni projektörlü LED farlar derken MT09 beş kilo alıyor. Hali hazırda ıslak ağırlığı bu kadar hafifken beş kiloluk farkı hissetmek çok zor.
Renkler
Lansman yılında ortası şeritli parlak boyalı temalar, sonraki yılların grisi bu yıl mat/ metalik siyah, Yamaha mavisi ve gece yeşili olarak değiştirilmiş. Mavinin tonu herkese hitap etmeyebilir ama diğer temalar oldukça hoş, motosikletin karakterine uygun.
Gösterge
İlk model yılından bu zamana çekiş kontrolü ve quickshifter eklendi. Göster form olarak değişmese de çerçevede yer alan ikaz ışıkları her eklenen özellik ile bir üye daha kazanıyor.
Quickshifter
Daha önce orijinal aksesuar olarak sunulan debriyajsız hızlı vites değiştirme işine yarayan quickshifter şimdi standart. Göstergede ayrıca sürekli yanan bir uyarı ışığı da var.
Çekiş Kontrolü ve Kaydırmalı Debriyaj
Bir önceki yıl çekiş kontrolü gelmişti, XSR 900 e eklenen kaydırmalı debriyaj MT09 a da gelmiş oldu.
Sinyaller, kanatçıklar ve farlar
Daha önce ön sinyaller far seviyesinde hemen far tutucusunun yanındaydı, far tasarımı değişince sinyaller yeni eklenen radyatör kanatçıklarının yanına ve arkasına alındı. Eski far ve sinyaller bu kadar şık görünmüyordu, yeni hali motosikletin genel çizgilerine ve karakterine bir hayli uymuş. Plaka tutucu da çamurlukla beraber aşağı inince arka sinyaller kuyruk altına bağlanacak şekilde öne kaydırılmış. Önceki yıllarda stop lambası Tracer’da kullanılan ile aynıydı, stop lambası da kuyrukla entegre ve daha keskin hatlı olarak revize edilmiş.
Debriyaj kapağı ek koruma
Kaydırmalı debriyaj ile beraber XSR900’de de kullanılan ek bir kapak motosikletin sağ tarafına eklenmiş. Eklenen kapak sağ tarafta biraz daha dışa doğru açıldığı için büyük botlarınız varsa biraz daha araya girebiliyor orda olduğunu hissettiriyor. Egzoz ucu Önceki yıllarda Tracer’la aynı olan egzoz ucu bu yıl daha farklı, metalikten görüntüsü gitmiş siyah boyalı bir parçaya dönüşmüş, geometrisi de değişmiş. Ayrıca aksesuar olarak satılan GP ucu da bu alanın özelleştirilebilen bir parçaya dönüştüğünü gösteriyor.
Egzoz ucu
demişken katalitik konvertor ve manifoltlar tek parça olduğundan headers değiştirilmeden dekat yapıp slip-on egzoz takılamıyor. Yanı gerçekten her şey boğazdan değişiyor.
Plaka Tutucu
Önceki yıllarda çamurlukların kısa olmasından, ıslanmaktan şikayet ediliyordu. Yeni plaka tutucu kozmetik olduğu gibi aynı zamanda fonksiyonel olarak da işe yarıyor. Motosikletin daha sportif, kısa ve kaslı görünmesi sağlayan yeni tutucu, bağlantı noktasının yapısı ve bu parçanın sonradan tasarlanması eklenmesi nedeniyle biraz daha iyileştirmeye ihtiyaç duyuyor.
Sürüş
Tüm bu teraneyi bırakıp sürüşü nasıl değişmiş gelişmiş onu anlatalım. Tracer’da yaptığım 14k km nin son iki üç binini Pirelli Rosso 3’ler ile yapmıştım ve motosikleti inanılmaz değiştirmişlerdi. Fren performansı haricinde tutuşu güven hissi sürüşünüzü çok olumlu etkiliyordu. Daha üç yüz km lik rodaj içindeki sürüşümüzden lastikleri tam değerlendiremiyorum ama Rosso 3 ile aralarında fark olduğunu anlıyorsunuz.
Gaz tepkisi ilk model yılına göre dramatik olarak iyileştirilmiş, Tracer ile gelen ilk iyileştirme sonrası XSR 900 ile de bir iyileştirme yakalanmıştı CP3 motorları için, 2017 MT09 da bu birikimi edinip gelmiş. Farklı seviyelerdeki gaz tepkisi için sürüş modları kullanılabiliyor, standart modun güzel bir denge tutturduğunu farkediliyor.
Sele ve süspansiyon konforu açısından ciddi bir iyileştirme olduğu gözlenebiliyor. Yumuşak amortisörlere göre yolu daha iyi tutan daha doğru sönümleme ve sekme hızlarıyla daha iyi iş çıkarıyor. Sele yükseltilerek oturma pozisyonu motosikletin içinden biraz daha üstüne doğru kaydırılmış, konturu değiştirilmiş. Hali hazırda güzel olan geniş gidonla her şeye hakim rahat dik oturuş pozisyonu daha da iyi hale gelmiş.
Far değişikliği ve güvenliğe sürüşe etkisi inanılmaz. Trafikteki diğer araçları uyarmak istediğinizde led farlar size epey yardımcı oluyor, anlık tepki veren LED farlar neredeyse polis çakarı gibi bir etki yaratıyor. Hep istemiştim şöyle trafiği yara yara gidenler ışıl ışıl arkadaşlar gibi yol açmayı. Ekstra çaba harcamadan bu farlar ile isteğime ulaştım neredeyse.
Quickshifter’ın sürüşe etkisi sanırım rodaj sonrası daha iyi anlaşılabilir gibi geliyor, sonuçta debriyajsız vites değiştirmeyi kim istemez… Gerçekten de üst devirlerde sürekli gaz açık konumda yarışır gibi hızlısınız, şehir içinde değil ama hafta sonu virajlı eğlenceli yollarda keyfinize keyif katacak bir eklenti olarak düşünebilirsiniz.
Fiyat
İlk yılında 24000TL fiyatı ile o paraya bir hayli çok motosiklet alınıyordu, hala daha alınabiliyor fakat aradan geçen zamanda 38.900TL’lik yeni fiyatı ile bir hayli yol katetmişe benziyor.
Yorumlar
Loading…