Ne yazık ki 200 km gibi mesafelere bile artık “Uzun yola
gidiyorum”diyenler var. Abartma sevdası ve
poh pohlanmak için olduğumuzdan farklı görünme arzusu gibi nedenlerle çarpıtmalar
çoğalmaktadır. Reklamı ve şak şakı seven bir milletiz, yapacak bir şey yok, keşke yine
de bazı dengeleri muhafaza etmeyi bilsek.Kısa sürüşlere uzun yol dersek, 1.000
km, 2.000 km ve üzeri gezilere ne diyeceğiz? “Ultra uzun yol” mu diyeceğiz? Hangi
km hangi tip gezidir diye belirten bir skala veya bir veri tablosu yok tabii ki,
gerek de yok, ama bunun bir dengesi olmalı bence. Nabız yoklamak için yakın
zamanda 2.600 km lik gezimden bahsederken “2.600 km lik kısa gezim” diyerek mahsus
“kısa gezi” olarak belirttim, beklediğim yadırgama tepkisini de aldım. Bunun tek
nedeni 200 km lik gibi gezilerin artık uzun yol kategorisine konmuş olmasıdır, o
bakış açısıyla tabii ki benim gezi ultra uzun ötesi. Ancak 2.600 kmlik yolbir gezgin
motosikletçi için orta ayarda normal bir yoldur, uzun gezi diyebiliriz, şart da
değil. Belki de benim bakış açımda bir sorun vardır, 20 yıl zarfında yaptığım
total km’nin haddi hesabı yok ve yollar bana büsbütün kısa geliyor belki.
Yoksa sadece motora sahip olmak yeterli mi motorcu olmak
için? O zaman tabii ki hiç sürüş yapmayan biri için 200 km lik bir mesafeye
uzun yol olarak görmesi gayet normal, yadırgamamak lazım,
kusuruma bakmayın.
Motora başladığım o eski dönemleri özlediğimi fark ettim,
kadın motosiklet montu bulamadığım o zamanlarda her şey çok daha sade idi. Aşırı
reklam ve aşırı şak şak yüzünden yorucu ortamlar yoktu. İstanbul zaten çok gergin
bir şehir, son dönem hatta insanlar ve trafik fark edilir şekilde daha da
acımasızlaştı. Bir agresiflik var ki anlatılamaz, sadece trafik değil, insanlar
trafiğin dışında da gittikçe kötüye doğru değişiyor. Anadolu Hisarındaydım,
hava güzeldi, Ebru adında çok değerli bir kız arkadaşımla buluşmuştum, motorumu
park ettim, yürüyüş yaptık. Önümüzde kaldırıma bir gelin arabası çıktı, içinden
bağra bağra bir gelin fırladı, öyle geçimsiz bir hali vardı ki, aileye üzüldük,
tabii ki bize yorum yapmak düşmez. Damat “Ne bağrıyon lan!” diye geri bağırdığında
tablonun rengi değişmişti…Trafik ağır ağır akıyordu,hatta duruyordu. Bir
araba park yerinden çıkmak istiyordu, yolun ilerisi de tıkalı olduğu halde uzun
süre ısrarla kimse yol vermedi. Yürüyerek de ilerleyemedik, park halindeki araç
çıkamadığı için kaldırım kitlenmişti. Trafiği izledim, inat gibi hiç bir araç
yol vermedi, insanlar neyin peşinde diye yüzlerce kez sorduysam da yine sordum ve
yine cevabı bulamadım.Yol tıkalı, bir arabanın çıkmasına müsaade etmeyince
nereye kadar gidebileceksin ki? Daha fazla dayanamadım, yol vermeyen bir aracın
önünü kestim, durması için elimi kaldırdım, motosikletçi kıyafetim nedeniyle
belki polis sandı, hemen durdu. Sürücü bir kadındı, durduğu için teşekkür etmeye
çalıştım, ama anlamsız tribe girdi, bana bakmamak için elinden geleni yaptı.
Park halindeki araca çıkması için işaret ettim, sonra duran arabaya sürücü bana bakmıyorsa
da teşekkür edip önünden çekildim, yolu açtım. Teşekkür adrese gitmezse bile güzellik
bende kalsın dedim. Bu olay çok sıradan çok ufak bir olaydı, çok daha vahim yüzlerce hikayeler var.En
basitiyle bile başlasak adım atmış oluruz. Herkes bir yerden tutsa keşke,insanlığımıza
sahip çıkalım, en ufak olaylarda bile güzellik var. Her konuda doğru olalım ve
doğruları konuşalım.Özellikle motor sürücüleri doğru ve olumlu davrandığında çok
daha etkili oluyor, fazlasıyla saygı kazanır manevi yollardan bile başarıyla
geçmiş oluruz.