MOTED’in 2013 yılı satış verileri elimize ulaştı. Bu verilere bakarak senelik bazda en çok satan modeller üzerinden sektörün durumunu incelemeye çalıştık…
Motosiklet sektörünün önde gelenlerine satışlarla ilgili soru sorduğunuzda hala “2006 ÖTV darbesi” öncesi yapılan o müthiş 400.000 adetlik yıllık satışı “aahh, ahh…” diye iç çekerek hatırladıkları cevabını almanız kaçınılmaz. Gelgelelim, “hobi sınıfı” olarak adlandırılan ve diğer bütün ülkelerde motosiklet satışı denilince söz konusu olan büyük hacimli motorların satış adetlerine bakıldığında, 2006 satışlarının üzerine çıkıldığı görülüyor. Hem de ÖTV’ye rağmen… Gelin biraz daha derinlemesine bakalım.
ÖTV öncesi dönem olan 2006 yılını, Türkiye’de daha önce hiç motosiklet ve scooter kullanmayanların “motosiklet ile tanışma yılı” olarak da sayabiliriz. Bir çok markanın ve serbest girişimin Çin menşeili motosikletleri keşfetmesi ile pazara çok fazla motosiklet sürülmüştü. Her köşe başında su satan dükkan misali motosiklet satan dükkanlar açılmıştı. Geleneksel motosiklet mağazaları dışında satılan bu motosikletler, çok fazla kişiye ulaşır hale gelmişti. TÜİK verilerine göre 2006 yılında 389.503 adet toplam motosiklet satış rakamına ulaşılmıştı.
Ucuzluğu sebebiyle pek çok kişinin motora başlaması, pek çok aceminin de trafiğe çıkması demekti. Gerçekten de kazalar arttı. Bu ülkenin trafiği “hobi motorcuları” ile “becerikli kurye”lere alışıktı, ancak bunlardan çok daha fazlası trafiğe çıkmıştı ve çoğu acemiydi. Diğer iki sınıf vahşi trafikte bir nebze olsun kendisini kurtarabiliyordu, gelgelelim acemiler yüzünden kazalar artınca, çeşitli dernek ve kuruluşlar “motosikletleri farkedin” kampanyalarına giriştiler.
Bu kampanyalar sonucunda trafikteki sürücülerden çok, devlet motosikletleri “farketti”! O güne kadar motosikletten yıllık taşıt vergisi alınmıyordu, satıştaki KDV haricinde de ekstra bir yük söz konusu değildi. O dönemde, hem motosikletlere yıllık MTV konuldu, hem de satışta %37 ÖTV yükü getirildi (çok sonra 250cc altı için bu oran %8’e indirildi). Bu yetmiyormuş gibi -dünya tarihinde belki bir ilk değildir ama- verginin de vergisi ödeniyordu; %18 KDV hesaplanırken %37 ÖTV’li fiyat üzerinden hesaplama yapılıyordu. Durum böyle olunca motosiklet ithalatı geriledi, sonucunda birçok yeni açılan mağaza daha birinci yılını dolduramadan kapandı. 2007 yılında sektör neredeyse %50 gibi bir düşüş yaşadı. 2010 yılında sektör dip noktasını gördü ve 135.000 adetlik bir satış adedine kadar düştü. 2011 yılında artış başladı ve satış rakamı 199.060’e tırmandı. Bir sonraki sene hafif bir düşüş yapayıp 179.221 adette kalsa da 2013’de açıklanması beklenen TÜİK rakamı ise 200.000 adet +- 20.000 olarak bekleniyor.
Bu rakamlar Türkiye’ye ithal edilen veya burada üretilen, hacim gözetmeksizin plaka çıkan bütün iki tekerleklileri kapsadığı için önce sizlere yüksek gelebilir. Motosikleti hala “hobi” olarak gören genel zihniyet, büyük hacimli motorları “lüks”, bunları kullananları da “hobi motorcusu” saydığından bu sınıflara uygulanan aşırı ÖTV yükü sebebiyle, aşağıda da göreceğiniz üzere 250cc ve üzeri motosikletler, değil bin haneli, yüz haneli satışları zor görüyor.
Sektörün en önemli derneği MOTED verileri, bizim için motosiklet pazarındaki en önemli verileri oluşturuyor. Bu verilere göre 2006 yılında MOTED üyelerinin toplam satışı 45.337 adet iken, 2007’de 34.659, 2008’de 35.274, 2009’da ise 15.871 adet olarak gerçekleşmiş. 2010 yılına gelindiğinde ise satış rakamı tekrar 34.750 adete çıkmış. 2011’de ise neredeyse satış rakımı ikiye katlanmış ve 60.803’e ulaşmış. 2012’de 51.425, 2013’ ilk dokuz ayında 50.660 adet sene sonu bu rakamın 60.000 adet olarak hesaplanıyor.
MOTED’in verdiği rakamlara bakınca motosikletin altın yılı olan 2006’daki satış rekoru, bu sene yerini yeni bir rekora bırakmış görünüyor. Burada hesaba katılması gereken önemli konu 2006 yılından bu yana MOTED’e küçük hacimli motosiklet ithal edenüreten başka firmaların da olduğu konusudur. Bu konu sebebiyle MOTED’in 2006 verisi ile bugünün verisi arasında fark olması doğal karşılanabilir. Bu karşılaştırmayı daha doğru yapabilmek için sadece 250 cc üstü ithal motosiklet satışlarına bakmak, belki daha doğru olacaktır.
2006 yılında 5.949 adet olan 250 cc üstü motosiklet satışları, 2007’de 4.135 adet, 2008’de 3.178 adet iken, 2009’da 2.007 adet ile dip noktaya ulaşmış. Bu düşüşteki en önemli nedenlerden başlıcaları; dünyadaki ekonomik kriz, motosiklet satışındaki ÖTV yükü ve de bu belirsizliklerden çekinen sektörün motosiklet getirmemesi. Özellikle Suzuki, Kawasaki ve Yamaha’nın neredeyse hiç büyük motor satmamasının bu sonucun doğmasına yol açtığını düşünüyoruz.
2010 yılında motosikletler adeta bulunmaz bir nimetti, verilere göre toplamda 2.240 adet satış gerçekleşmiş. 2011’de satışlar 3.778 adete yükselmiş. 2012’de 2.864 adet olan motosiklet satışı 2013’ün ilk dokuz ayında 4.012 adete fırlamış. 2013 sene sonu itibarı ile 5000 adet civarında gerçekleşmiş olması bekleniyor. 2013 yılının ilk dokuz ayında 750 cc kademesindeki 1.797 adetlik motosiklet satışının, 2006’daki 1.985 adet satışı yakaladığını görüyoruz. 2013 yılı sonu satışı ise muhtemelen 2006’nın rekorunu geçmiş bulunmaktadır. Yine 2013 yılının ilk dokuz ayında 808 adet olan 250 – 500 cc arası motosiklet ve scooter satışların da 715 adet satış olan 2006 yılını geçtiğini söyleyebiliriz.
Tüm bu sayılara baktığımızda, dünya genelindeki tutumun ülkemizde de anlaşılmakta olduğunu görüyoruz. Dünyada neler oluyor? Daralan Avrupa Pazarının markaları, kar oranları yüksek, mali olarak güçlü Asyalılar tarafından ele geçiriliyor (bkz. Çinlilerin Avrupa’dan markaları satın almaya başlamaları, Hintli Bajaj’ın KTM’nin sermayedarı haline gelmesi). “Üretim kalitesi yüksek, ancak çok ucuza maledilen motosiklet” fikri, önde gelen markalar tarafından uygulanarak tüketiciye kaliteli mal öncesine göre uygun fiyatla ama maksimum kar ile ulaştırılıyor. Bunun bizdeki yansıması da çok benzer; Çin menşeili motosiklet ithalatçıları, üst segmente yönelik olarak bu sektörde kendisini kanıtlamış Hintli üreticilerle ortaklıklar kuruyor veya Uğur Firması’nın yaptığı üzere Alpinestars gibi aksesuar markasına yatırım kararı veriyor. Alpinestars da genel trende uymuş; çok iyi bir ismi, çok kaliteli ürünleri var. Bunu aynen devam ettiriyor, ama üretimi burnundan kıl aldırmayan İtalyanlar yerine, uzakdoğuda çok daha düşük ücretle çalışan yerde yaptırıyor. Sonuç olarak kalite aynı, tasarım güzel, Alpinestars yeniden Türkiye’de, ve de üretim ellerinden alınan İtalyan Abiler sıkıntıda. Bugün Türkiye’de gelinen noktada anlıyoruz ki, artık tüketici düşük kaliteli ürün istemiyor ve üst segmente yöneliyor. Üst segmentten kasıt yüksek hacim olarak düşünülmemeli.
250’lik ucuz bir Çinli motosiklete 5 bin lira verecek adam, bunun yerine iki katı para verip KTM’nin125, 200 cc’lik kaliteli, ABS’li motorlarını tercih edebiliyor. Bunun dışında BMW ve Triumph’ın yeni, düşük hacimli ürünler geliştirdiklerini biliyoruz. Önümüzdeki senelerde bu ürünlerin de piyasaya sürülmesi sonrasında satışların toplamda rahatlıkla 400.000’lere çıkacağını düşünüyorduk ki; Euro 3,2TL civarına çıktı. Şu an ne diyeceğimizi biz de bilemiyoruz. Son söz olarak; tüketici artık kaliteli ürünler görmek ve kullanmak istiyor, çoğu bilinçli, banka kredileri de pek çok şeye imkan veriyor. Satışlar daha da yükselebilir, yeter ki doğru ve etkin bir iletişim stratejisi uygulanabilsin.
Yorumlar
Loading…