Yazar: Alişan Fidan
Sektörün nabzını tutmak amacıyla yaptığımız bayi röportajlarında bu sayı, Türkiye’nin en çok Yamahasatan bayisi Tuna’ya konuk olduk. Ömer Gürbüz ile yaptığımız röportaj hayli keyifli geçti. Lafı çok uzatmadan hemen sorulara geçelim…
Motoron: Tuna motor kimdir?
Ömer Gürbüz: Tuna motor aslında 30 senelik bir firma. 2012 tarihine kadar otomotiv ile uğraşıyorduk. Hyundai ve sonradan aldığımız Suzuki bayiliğimiz vardı fakat daha sonra şirket sahibi Turan Kahraman’ın ve benim hobim olan motosiklete yönelerek Ekim 2012’de Yamaha bayiliğini aldık. Dört yıl gibi kısa bir süre içinde Yamaha’nın Türkiye satış birincisi olduk. 2016 yılında Yamaha’nın kendi pazarından %4.9, Türkiye çapında tüm motosiklet satışlarında ise %1 pazar payımız var. Biz bu sektöre gönülsel bir bağ kurduk. Kendi imkânlarımız ile motosiklet sektörüne katabileceğimiz ne var ise yapmaya çalışıyoruz.
Bunun dışında Filo araç kiralama ve inşaat sektöründe de faaliyet göstermekteyiz. Yaklaşık 1.000 araçlık bir filo ile Türkiye’nin en prestijli şirketlerine hizmet vermekteyiz. İnşaat sektöründe ise Kentsel dönüşüm ile ilgili projelerimiz devam etmekte ayrıca Datça yarım adasında turistlik faaliyetlerimizde devam etmektedir.
M.: Bu kendi imkanlarınızla yaptığınız çalışmalara örnek verebilir misiniz?
Ö.G.: İki yıldır dur durak olmadan çalışıyoruz. Önce showroom kısmımızı yeniledik. Otomobil showroomunu motosiklete çevirdik ve ardından geçen sene ise tüm servis bölümümüzü olduğu gibi yeniledik. Burada amaç gelen müşterinin kendini farklı hissedebilmesini sağlamaktır. Servise gelen müşterinin gerçek anlamda burasının bir servis olduğunu anlaması ve hissetmesi gerekir. Şimdi kimseyi yargılamayalım ama motosiklet sektöründe 5-10 sene evveline kadar karşısında konuşabileceği bir muhatap bulmak isteyen gidip BMW marka motosiklet alıyordu çünkü otomotivden gelen bir bilgi ile müşteriye en fazla değeri bu marka veriyordu. Diğer servislerde genelde durum bir usta ve bir çırak ile yürüyordu. Bizim artık isteğimiz BMW’nin motosiklet ve hatta otomobil servisinin kalitesi ile rekabet edebilecek seviyede olmaktır. Motosiklet sektörü, şu an itibari ile otomobil sektörünün 20 yıl evvel yaşadığı evrimsel süreci geçiriyor. Doğal seleksiyon yöntemiyle kötü servislerin ve firmaların zaman içerisinde eleneceğini düşünüyorum.
Sektörün devamı için bizim gibi bu işe gönül vermiş kişilerin olması gerekiyor. Bugün, Türkiye’de motosiklet sektörünün en büyük problemi eğitimdir. Biz ticari bir amaç gütmeden bu sene çok güzel bir pist kuracağız. Motocross, enduro, kapalı pist eğitimleri ve sıfır başlangıç eğitimleri verilecek. Bu kurs alanını 2018 yılında açmayı planlıyoruz. Şile yolu üzerinde arazimizi aldık ve ruhsat çalışmaları için uğraşıyoruz. Pistimizin hemen arkasında denize bir kıyımız olarak ve insanlar eşleriyle gelip çoluğu çocuğu denize girerken kendileri motor eğitimi alabilecekler. Ticari bir beklentimiz yok ancak sadece eğitmen, bina, asfaltlama gibi şeylerin maliyetlerini çıkartmak için olabildiğince cüzi bir ücret isteyeceğiz. İnsanları bilinçlendirmemiz gerekiyor. Buradan motosiklet alıp çıkan bir kardeşimizin kaza yaptığını duymak ve hatta kaza yapabileceğini düşünmek bile bizim için manevi yıkım oluyor. Bu manevi yükü bir şekilde azaltmalıyız…
M.: 2017 yılında döviz kurundaki oynaklıklar sizi nasıl etkiledi?
Ö.G.: Biz distribütör değiliz yani sonuçta Yamaha’nın vermiş olduğu fiyat listesi üzerinden satış yapabiliyoruz. Fiyatlar genel olarak yükseldi yani olay sadece Yamaha’ya mahsus değil. Ancak bundan hepimiz kötü etkilendik. Geçen seneki satışların %20 -%30 aşağısı adetlerde gidiyoruz. Motosiklet sektöründe de otomobil sektöründe de böyle seneler mutlaka olur. Bir yıl satışlar pik yapar ertesi yıl düşer. İnsanlar motosikletlerini yenileyeceği zaman ise tekrardan pik yapar. Şu sıralar ekonomik yönden yaşanan sıkıntılar dolayısı ile insanlar motosiklet almak yerine paralarını nakit tutmayı veya borca girmemeyi tercih ediyorlar. Toplamda 10 yıllık rakamlara baktığınızda çok bir fark yok yani bu yıl satamadığınız motosikletleri ertesi yıl yine satacaksınız. Önemli olan Türkiye’nin ekonomisinin güçlenmesi yani insanlar para kazanacak ki hobilerine bütçe ayırıp ona harcama yapsınlar. Yoksa kimse hiçbir şeye yatırım yatıramaz. İnşallah her şey daha iyi olur.
M.: Yamaha’nın servislere getirdiği yeni standartlar var. Bunlarla ilgili neler söylemek istiyorsunuz?
Ömer Bey: Güzel bir soru fakat bu başlı başına bir strateji. Daha öncede söylediğim gibi motosiklet sektörü otomobil sektörünü 15-20 yıl geriden takip ediyor. Yamaha servis standartlarını artırmak istemekte doğru uygulama yapıyor ancak motosiklet araba gibi değil onun için bu konunun tam oturabilmesi biraz zaman alacaktır. (*gülüyor*).
M.: Peki o zaman hemen yine bir servis sorusu ile karşılık vereyim. Bir çok insan servislerin lakayıtlığından ve ilgisizliğinden şikayetçi. Bu konuda söyleyeceğiniz şeyler var mı?
Ö.G.: Servise gelen kişi sorunlu olarak geliyor. O müşteri zaten sorunu olduğu için mutsuz demektir. Burada bizim yapmamız gereken o mutsuz müşteriyi mutlu müşteri olarak kapıdan çıkartabilmektir. Dediğim gibi 30 yıllık bir otomotiv tecrübemiz var ve bu tecrübeyi motosiklete adapte ediyoruz. Kurumsallığımız son derece ilerlemiş durumda ve sistemlerimizi buna göre yeniliyoruz. Biz de motosikletçiliği yeni öğrendik fakat herkesi bir şekilde mutlu etmeye çalışıyoruz. Otomotivde olan kalite standardını motosiklete taşımaya çalıştığımızı okurlarınız fotoğraflarda da görecek ve hak vereceklerdir. Bizim servisimize bakım için gelip yedek parça sıkıntısı yaşayacak bir insan dahi bulamazsınız. Her motosikletin bütün parçalarını stoğumuzda tutmaya çalışıyoruz. Kaporta parçaları haricinde bulunabilirlik oranımız bizim servisimizde %92’dir. İki ustamız şu anda Yamaha’nın bronz sertifikasını almış durumda ve üçüncüsü ise alma yolunda. Diğer iki ustamız ise Yamaha’nın gümüş sertifikası için uğraş vermekte. Önemli olan kişileri doğru eğiterek motosikletleri doğru tamir etmektir. Aynı zamanda siz emek veren ustanızı da mutlu etmek zorundasınız. Çünkü iyi usta neredeyse motosiklet sürücüsü de orada olacaktır. Eğer sürekli usta değiştirirseniz belli bir müşteri memnuniyetini ve müşteri temelini yakalamanız zor olacaktır. Burayı kim ile kurduysam aynı kadro ile hala devam ediyorum.
Ayrıca yeni bir müşteri memnuniyeti uygulamasına başladık. Her gelen müşterimizi hizmet aldıktan 3-4 gün sonra arayarak memnuniyet veşikâyetlerini soruyoruz ve bu sayede bir problem varsa direkt olarak müşteriden dinleyip onun çözümlemesine hareket ediyoruz. Yani normalde siz buraya geliyorsunuz serviste bir hizmet aldıktan sonra memnun kalmadıysanız bile bize söylemeden gidiyorsunuz veya geçen problemli konuşmalar bize ulaşamayıp servis kısmında kalıyor. Bu yeni uygulama sayesinde birebir müşteri ile diyaloğa geçerek o problemlerin şirketin en yukarısına gelmesini sağlıyoruz. Böylece problemlerin çözümüne hep beraber odaklanarak her gün kendimizi yeniliyoruz. Eğer kendinizi yenilemezseniz geriye doğru gidip sonunda yok olursunuz. %100 müşteri memnuniyeti yakalanması çok zor olan bir oran. Tüm çalışmamızı bunun için yapıyor ve ileriye bu amaçla yürüyoruz…