Bazen hiç bir şey olmadan her şey olur.Sebepsiz, nedensiz. Okul çağında, bir dersin ortasında çıkıp gidesin gelir.Gidemezsin, yok yazarlar.
Evden çıkıp gidesin gelir, annen ağlar.
Baban sıvazlasa da sırtını o da istemez gitmeni.
Uzaklardaysan eğer, hep bir “Canı mantı çekmiştir” palavrasıyla hüzünlenirler.
Oysa sen bir kuru pizzayla mutlu olacaksındır, olamazsın.
“Mantı istiyorum” diye dönersin sahte coşkuyla.
Olur a, evlenir gidersen, kimse çekmez elini üzerinden.
Masayı bile nereye koyacağına heyetler karar verir.
Sevgilin mi var, kocan mı, karın mı; bir çekip gitmeye kalk bakalım birazcık, komşu bile karışır duygularına.
Arka odaya bile çekip gidemezsin özgürce.
Erken uyuduğunda depresyon teşhisi fısıldanır akrabalara.
Bir öğlen, açık ofiste ayağa kalkıp, “Ben bugün yokum, bahar geldi, gezeceğim” diyemezsin, kovarlar.
Pizza için o lanet paraya ihtiyacın vardır.
Oysa çekip gitmeye daha çok.
Hasta olur en ölümcülünden bir büyüğün, çekip gitmek ister gidemez.Gitmesin diye çabalar herkes başucunda, gitmesin ki acı çekse de biz onu daha çok burada, yanımızda tutalım.
Geri zekalı bir toplantıda şapşal yöneticiye, “Uydurma” diyemezsin.“Çek git, beyinsiz” diyemezsin, gitmez.
Sen çekip gitsen, o beyinsizden her yerde olduğunu bildiğin için gidemezsin.
Dinlersin öylece, önündeki kağıda anlamsız çizgiler çekerek.
Motorun kapıda duruyordur, aklına getirmek istemezsin.Çünkü hatırladığında binip gitmen gerekir, gidemezsin.
Okul, iş, eş, patron, kedi, sevgili, baba herkes seni bekler.
Bir gitmeye gör; alkış yerine gözyaşı, takdir yerine sitem yağar peşinden.
İstemeden dönmek, istediğinde gidebilmek güzelliğinden daha ağırdır.Dönmemek için gitmezsin, gidemezsin.
Kaçsan Nepal’in tepesine oradan da gidesin gelir.
Döndüğün yer yola çıktığın yerdir, en çaresizinden, gidemezsin.
Hep gidenler de var. Meczup, kafa kırık lisanslı.
Bu kadar dışlanmak kırdırmaz mı ruhu?
Keşke herkes hep gidebilse.İster sevdiğini alıp, ister tek başına. Kimse kırılmasa.
Kırılmasınlar diye gidemezsin.
Kötü örnek, kıra kıra gidenlerdir çünkü.
Bahar geldi ve ben hayatımın talip olduğum yoğunluklarından çekip gidemiyorum.Bildiğim halde, gidebilecek yaşta, istediğim halde.
Yüzüm istediğim tarafa dönük, eteklerimde sorumluluklarım, sözlerim, vadeli planlarım.Oysa bir çekip gitsem ne güzel olacak.
Laci’yle Asker garajda, üzerlerinde toz toprak, aküler boş.Ben bazen yakında bazen kilometrelerce uzakta, onlar kapıda.
Geçen hafta çiçekler açmış, bülbüller gelmiş, ben ceketim ve gömleğimle cehennemin dibinde, toplantıda.
Binip de gidesim var en insan halimle.
Kimseyi kırmadan, herkes el sallarken.
Belki gitmişlere doğru bir sabah serçeler uyanırken.
Gitmek anlaşması bencilce olmamalı elbette, isteyen gitmeli.
Yüreğin, gidene kırılmamalı.
“Gitmem, gitme” yerine, “Giderim, sen de gidersin” olmalı.
Böyle olmalı ki “Gideyim, gideriz”i bulabilesin.
Tüm fiiller içerisindeki hem en naifi, hem de en haini gitmek.
Hem istersin, hem gidemezsin.
Bazen de gitmesin istersin.
Bu baharlar insanı böyle yapıyor işte.
Binip de gidesin mi var. Mümkün mü? Gerçekten mi? Durma!
Gittiğin yeri söyle, belki ben de uğrarım sana, sonra yeniden gitmek için.
Anlamadın değil mi?
Bence sen kalmalısın.
Bırak biz gidelim!
Yorumlar
Loading…