Bazen, geriye dönüp bakınca, her şeyin bir sebeple olduğunu, bir şekilde sıraya girdiğini görür insan. İçindeyken farkında olmadığınız pek çok şey aslında birbirine bağlıdır.
Bence, her taze sürücünün, birlikte süreceği, göreceği, feyz alacağı insanlara ihtiyacı vardır. Her taze sürücü, kendisi için en doğru sürüşü seçebileceği kadar çok ve düzgün sürücüyle, dostla, eğitmenle sürmelidir. Bazılarına bakar, kendi için yanlış olanları ya da uygun olmayanları görür, bazılarına bakar kendini geliştirecekleri görür.
Ben her zaman, sportif konularda görerek öğrenen bir insan oldum. Önümde iyi bir yarışçı kayak yapıyorsa, onla aynı frekansta tepeyi inerken, iyi bir eğitmen varsa iyi bir eğitmen gibi tepeyi indim hep. Ve bunca yıl kayak yapıp vücudumdaki kasların neredeyse hepsini kullanıp, yer çekimiyle uğraştıktan sonra, aslında kayağın motosiklet sporu için ne kadar mükemmel bir altyapı teşkil ettiğini gördüm, özellikle chicane’lerde.
Her neyse, konuyu saptırmayayım. bu da başka bir yazının konusu olsun 🙂
İşte, yıldızlar nasıl sıraya girmiş ise, taaa ne zamandan itibaren, çok nadide insanlarla kesişti yolum, farklı zamanlarda paylaştığımız okul sıraları sayesinde. Ve on yüzbinlerce kilometre ve eğitim tecrübesi olan ve bana yol gösteren çok değerli insanlarla hem sürme hem sohbet etme şansım oldu.
Biri, benden zannedersem 10 yaş büyük olmasına ve ben kendisine hep abi dememe rağmen, senelerdir, bana Pınar hanım diye hitap etmekten asla vazgeçmedi “Pınar hanım, çok kabiliyetli olabilirsiniz ama…,” diye başladı ilk cümlesi, ve o günden beri, gözlemleri, düzeltmeleri, uyarıları, katkıları şükür ki hiç bitmedi.
“Pınar hanım bakışınız mı düşüyor sanki? biraz geç giriyorsunuz galiba viraja… :)”
Fuat abi(Fuat Domaniç), birlikte sürme keyfine eriştiğim, tanıdığım en nadide sürücülerden ve katkısını asla esirgemeyen bir hoca benim gözümde. Önümde ok gibi giderken ooofff yetişemiiceem diye kaç defa peşini bırakmışımdır, hele ilk zamanlarda! hep de bırakacağım sanırım:)
Ve kaç defa “Siz kendi temponuzda gidin Pınar hanım, biz sizi bekleriz” demiştir ve her sapakta beklemiştir. Sadece sürmek değil, iyi insanlarla sürmek, iyi dostlarla sürmek ve durmaksızın öğrenmek önemli.
Hele bir de Turgan Abi (T.Gürmen), Devrim abi (D.Sirmen) ve Metehan (M.Yılmaz) da varsa o sürüşte, yetişmek imkansız, ama izlemek çok eğlenceli.
Turgan abi de Fuat abi gibi farklı zamanlarda aynı sıralarda okuduğum çok acayip bir sürücü. Her zaman desteklemiş, cesaretimi asla kırmamış, hep yol göstermiştir. Tüm bu ekibin peşpeşe gidişlerini izlemek, hakikaten orkestra izlemek gibi. Ama o kadar akıcı gidip, o kadar süratli alabiliyorlar ki virajları, insan anlayamıyor nasıl yaptıklarını.
Metehan, pekçoğunuzun bildiği gibi, Türkiye’deki en büyük motosiklet markalarından birinin akademi eğitmeni ve eğitmen eğiten seviyede bir hoca.
Kapalı alanda bana öğrettiklerinin, yolda izlerken öğrendiklerimin, arkadaşlığının dostluğunun kıymeti çok büyük. Ve Devrim abi kadar mütevazı bir sürücü az bulunur. Ne kadar översek övelim asla o gözle bakmaz kendisine ve hiçbir zaman isteği, cesareti kırmaz.
” Yaparsın tabii, biz yapıyoruz sen mi yapamayacaksın?! “.
Tıpkı Turgan abi gibi, hem sürüşte hem sohbette her zaman katkısı olan, bana doğruyu gösteren,yeri geldiğinde uyaran ama aynı zamanda cesaretlendiren, asla korkutmayan akıl hocaları bunlar. Ve bir de Armağan(A.Adal) “karşim” var ki, meslektaşım, aynı sıralarda farklı zamanlarda okuduğum, ablam diye sarılan, herşeyime koşan, birlikte sürüp, birlikte patates yediğimiz, canım kardeşim, aynı akıl hocalarıyla sürdüğümüz, sürmemize vesile olan. İşte onun yeri başka.
İyi ki hikayemde varlar.
Onlarla ilk kez yola çıkışımı hatırlıyorum. Kocam ve minik Repsolümle. Gittiğimiz yolu ilk defa gitmiş, ilk defa onlarla sürmüş ve yutabileceğimden çok büyük bir lokmayı ısırdığımı, çook ama çokkk geç fark etmiştim.
“Allahım bu adamlar nasıl gidiyor böyleee!?%*& “
Şile köylerinin virajlarında, “Allahım bu adamlar nasıl gidiyor böyleee!?%*& ” diye şaşkınlık içinde, müthiş bir yorgunlukla bir şekilde yetişmeye çalışıyordum. Ama tabii ne mümkün! Hatta imkansız!
Gün bitip nihayet eve vardığımızda, motoru resmen yolun ortasında terkettim, merdivenlere oturdum, eldiven, buff, kask ne varsa attım kenara, o kadar yorulmuştum ki sinirlerim bozulmuştu. “Allaahımmm bu adamlar nasıl gidiyor böyleee!!!?!” diye söyleniyordum. Ama ne kadar yorulursam yorulayım, yaratabildiğim her fırsatta onlarla sürmeye devam ettim. Ve tabii bir yandan eğitimlere.
İşte o adamlardan o kadar çok şey öğrendim ki farkında olmadan. Zaman içinde, izleye izleye izleye. Süre, süre, süre. Tıpkı kayakta önümdeki yarışçıyı izlerken öğrendiğim gibi, motorla da çok iyi sürücüleri takip ettim, etmeye de devam edeceğim. Ve bana kattıkları için müteşekkirim.
Size zamanını gönülden ayıran insanlarla sürün.İyi dostlar, iyi sürücülerle, iyi sürüşler peşinde olmalı insan. Kendini geliştirecek, hırsla değil teknikle öğreneceği, hoş sohbetler edeceği ve kendi olacağı, yemeğini paylaşacağı insanlarla.İşte o zaman, kasılan kollar gevşeyecek, bakış olması gereken yere gelecek.