Başkalarının hatalarından ders alın, hayat kendi hatalarından ders alınacak kadar uzun değildir” sözü ban ait değil. Ama bu felsefeye tamamen bağlı olduğumu ve hatta yaymaya çalıştığımı da söyleyebilirim. En azından elimden geleni yapıyorum. Elbette sadece hata değil, başarıyı yakalamış insanların özelliklerini de gözlemlemek ve çıkarımlarda bulunmak hep fayda sağlamıştır.
1988 yılında ilk arabam Renault 12’ydi. Emniyet kemeri şimdi olduğu gibi makaranın içerisine otomatik olarak toplanmazdı. Emniyet kemerini elbise askısı gibi oradaki bir kancaya asardın. Takmazsan yere düşer ayağına dolanırdı. Taktığında da kendine göre ayarlaman gerekirdi. Ama o yılların durumuna uygun olarak kimse ama hiç kimse emniyet kemeri takmazdı. Hatta çoğu insan emniyet kemerini söküp atardı.
O tarihte Beyoğlu bölgesinden sorumlu polis muhabiriydim. Taksim İlk Yardım Hastanesi’ndeki genç bir doktorun, ölen bir kazazedenin üzerini örterken “Keşke kemer taksa, böyle olmazdı” cümlesi benim için son olmuştur.
Emniyet kemeri taktığım için paranoyak, korkak ve obsesif olmakla suçlandım. Trafik kurallarına aykırı bir durum değildi kemer takmamak. Zaten arka koltuklarda kemer olmazdı. Otomobillerin koltuklarında kafalıklar yoktu. Arkadan çarpmalarda boyun kırılmasına bağlı ölüm ve yaralanmalar çok fazlaydı. Sağ ayna yoktu. Sonra ilave ücret ödeyerek isteyen taktırıyordu.
Bir arkadaşımın ağabeyi arka koltukta kemer takmadığı için hayatını kaybettikten sonra işin ciddiyetini iyice kavrayıp neredeyse 15 yıldır arka koltukta da kemer takmaya başladım. Birkaç yıl önce iş için gittiğim İzmir’de şoförlü transfer aracıyla havalimanından toplantıya giderken bir ambulansa çarptık. Yanımda duran ceketim ön camdan çıkamadı ama oradan geriye aldım. Bir dakika sonra bir başka araçla hayatıma devam ediyordum.
Motosiklete heves sardığımda daha selesine oturmadan incelemeye başladım. Çok incelemeye gerek yoktu. Müthiş tehlikeli bir araçtı. Hele Türkiye yollarında bu risk iki katına çıkıyordu. O gün bugün arkadaşlarımın tabiriyle astronot olarak sürerim.
Bir arkadaşım yaklaşık bir yıldır durmadan kaza yapıyor. Otomobillerle başlayan kazalar zinciri kullandığı scooter’la devam ediyor. Tanıdığımdan beri de motosiklete biner. Ancak kask yerine pet şişe kadar bile korumayan taslardan kullanır. Scooter kazalarında da terlik, şort, gözlük, tişört haricinde bir koruması yoktu ve haliyle sürüklenmeye bağlı olarak her iki seferde de o pek umursamıyor ama bana göre oldukça yaralandı.
Scooter’a tekrar ve yine hiçbir şey takmadan, biniyor. Açıklaması yok, zaten ne dediğinin önemi de yok. Ama anlamıyorum. Yani anlamaya çalışmama rağmen anlamıyorum. Hayatın tek kelimelik amacı daha uzun süreyi daha kaliteli yaşamak değil midir? İnsan bunun için çabalayıp durmaz mı? O yüzden okumak, çalışmak, biriktirmek, almak, kullanmak, harcamak, gitmek, gezmek gerekmez mi?
İnsan sormaz mı kendine;
Değer mi?
Değmez mi?