Dağlar, uçurumlar, ormanlar,
kayalar, tırmanışlar, inişler,
birbirinden güzel manzaralar,
doğa ruhu, heyecan…
Enduro deyince ilk aklımıza gelenler Volkan Cömert ile hayat buluyor. Antalya’da zorlu parkurlarda “Enduro Turları Rehberlik Hizmeti” veren Volkan Cömert’i ve yaptığı işi daha yakından tanımak istedik. Volkan Cömert ile Enduro-Trophy ruhuna hazır mısınız? 2015 Aralık ayının son haftasında kendisi ile ilgili kısa tanıtım bilgisini web sitemizde yayınlamıştık. Asıl yaptığı işi ve aldığı keyfi bir de kendisinden dinleyelim istedik. Röportaj için normal şartlarda Antalya’ya gitmeyi planlıyordum ve o sırada bu plandan Volkan Cömert’in haberi yoktu. İlk olarak sitedeki yazımız hakkında telefonla görüşürken tesadüfen kendisinin İzmir’de olduğunu öğrendim ve heyecanla akşam görüşmek üzere saatlerimizi ayarladık.
Motoron: Sizinle röportaj için Antalya’ya gelmeyi planlarken burada bulunmanız benim için de büyük bir sürpriz oldu. Kısaca sizi tanıyalım.
Volkan Cömert: 1971 Antalya doğumluyum. 11 – 12 yaşlarındayken dört hayalim vardı. Bir motosiklet alıp Lara sahilinin incecik kumunun ardındaki ormanlık ve kumluk olan yerde, tıpkı Dakar’daymış gibi motosiklet sürmek, gündüz dalgıçlık yapmak, müzisyen olup gece barlarda davul çalmak ve bir kamyonet sahibi olmak! Ve hepsini de gerçekleştirdiğimi mutlulukla söyleyebilirim. Küçük mobilet zamanlarını saymazsak, 1993 senesinden beri büyük motosiklet kullanıyorum. 1998 senesinde askerden geldikten sonra motosiklet ile turistlere Enduro turlar düzenleyen özel bir şirket olan Taurus’ta Mahmut Aydın ile birlikte çalışmaya başladım. Şimdilerde ise Enduro-Trophy ile çalışmalarıma devam ediyorum. Aslında esas işim müzik. Cuma ve Cumartesi günleri program yaptığımız Blue Life adlı bir rock müzik grubumuz var.
M.: Yaptığınız işe başlamaya nasıl karar verdiniz?
V.C.: Enduro’yu, dağlarda gezmeyi, doğayı her zaman sevmişimdir. Çocukken Mahmut abimin dükkanının önünde durup “Bu motorlardan birisi keşke benim olsa…” diye hayal kurardım. Bahsettiğim gibi başlangıçta Mahmut abim ile beraber çalışmaya başladık. Kendisinden iki motosiklet almıştım, ilk motosikletim de Yamaha Tenere idi. O dönemlerde parkurlar esnasında navigasyon olmadığı için zorluk yaşamamak adına Antalya’daki yolları ezberlemeye başladım. Sonrasında da Fethiye’ye tur düzenlemeye başladık, yine navigasyon olmadığı için yolları ezberlemeye başlamıştım. Böylece parkurlar konusunda oldukça tecrübe edinmiş oldum. Bir doğa aşığı olarak yaptığım işi gerçekten büyük zevk alarak yapıyorum. Şimdilerde de Enduro-Trophy ile devam ediyorum.
M.: Enduro-Trophy parkurları ve tur programlarınızdan bahseder misiniz?
V.C.: Genelde parkurlarımız, ortalaması günde 200 km olan beş günlük turlar ve bugün sayısı azaltılıp arttırılabilir. Bir de tabii ki kullanıcının deneyimine göre zorluk etaplarını organize edebiliyoruz. Amaç kimseyi arkada bırakmadan, şevkini kırmadan, strese sokmadan keyifli bir şekilde parkurları tamamlamak. Yakıt masrafı, motosiklet temini ve yolda kalma durumundaki masrafların hepsi tura katılan misafirimize ait oluyor. Esas amaç hem motora hem de katılımcılara bir zarar gelmeden turu istediğimiz şekilde tamamlayabilmek.
M.: Turların yanı sıra bildiğim kadarıyla eğitim programınız da var, biraz da ondan bahsedelim.
V.C.: Katılımcımız, kum parkur ya da nehir geçişi gibi bazı riskli parkurlardan ilk defa geçecek ise, bu geçişlerin nasıl yapılacağını brifing şeklinde anlatarak yardımcı olmaya çalışıyoruz. Tura katılacak katılımcılarımızdan bu kısa eğitim için ekstra bir ücret almıyoruz. Ayrıca tura katılmayıp sadece belirli parkurlarda sürüş eğitimi almak isteyen katılımcılarımıza da makul ücretlerle eğitim verebiliyoruz. Fakat yine de turlara katılmak, orada eğitim almak daha mantıklı. Çünkü her şekilde de o parkurlardan geçmiş oluyorsunuz, üstelik son derece mütevazı maliyetler karşılığında yapıyorsunuz.
M.: Turlarda en çok karşılaştığınız teknik sorunlar nelerdir?
V.C.: Lastik patlaması, debriyaj teli kopması, teker rulman dağılması, zincir kopması gibi problemlerle karşılaşabiliyoruz. Bunlarla ilgili teknik malzemelerimizi rehber motorumuzun çantasında her zaman bulunduruyoruz. Ayrıca bizim müdahale edemeyeceğimiz bir problem çıktığında da çekici bir araç temin edebiliyoruz.
M.: Bu güzel turlara katılmak için neler gerekiyor? Katılımcılardan istediğiniz şartlar var mı? Enduro yapmak isteyen ama motosikleti uygun olmayan sürücülere motosiklet temin edebiliyor musunuz?
V.C.: En başta katılımcı arkadaşımızın tabii ki normal olarak ehliyeti olması şartı var. İkincisi eğer kendi motosikleti ile katılacaksa bize markanın bildirilmesi gerekli, çünkü motora göre de parkur belirlememiz gerekiyor. Bunun haricinde motosikleti olmayan arkadaşlarımıza ya da Enduro’ya uygun motosikleti olmayan katılımcılarımıza, Enduro motosiklet bulma konusunda da yardımcı olmaya çalışıyoruz.
M.: Bu zevkli Enduro-Trophy’nin sonunda, sürücülerin kazanımları sizce neler?
V.C.: Kısa zamanda çok daha güvenli bir şekilde ve çok mütevazı ücretler karşılığında daha fazla mekan ve doğal güzellik görmek, seyahat esnasında kaybolarak zaman kaybını önlemek, turlarda arıza ya da kaza anında yardıma daha kolay ulaşabilmek, ihtiyaç halinde parkurlar hakkında (ayakta kullanmak, nehir, kum, çamur, taşlık ve kayalıklardan geçiş gibi) eğitimler almak şeklinde özetleyebilirim.
M.: Hem eğleniyorsunuz hem de sürücülere inanılmaz bir heyecan ve keyif vaat ediyorsunuz aslında. Peki, Enduro deyince ilk aklınıza gelen nedir? Neden Enduro?
V.C.: Şimdiye kadar Enduro ve Motocross yarışlarına hiç katılmadım. Gerçekten maliyetli bir tutku ve bence hızı seven sürücülere göre bir aksiyon. Ben hızı çok sevmiyorum. Ama mücadeleyi insanlara karşı değil de, doğaya karşı vermekten hoşlanıyorum. Turlara katılan ekipler de birbirleriyle değil doğayla mücadele etmeyi öğreniyorlar. Biz de bu konuda elimizden geldiğince destek oluyoruz. Aslına bakarsanız tek başlarına ya da ekiple karşılaşılacak problemlere hep beraber takım ruhu ile çözüm getirmek, Enduro-Trophy’nin amacıdır.
M.: 2006 senesinde MotorOn ailesi ile çıktığınız tur gerçekten heyecan verici olmuş. Bu tur hakkında neler söylemek istersiniz?
V.C.: Enduro Club sayesinde tanıştığım Oygar ve değerli arkadaşım Özdem ile beraber, benim ve Kemer’den Arslan Demir (Aslanko)’in rehberliğinde çıktığımız son derece eğlenceli bir turdu. Korkuteli, Selge, Saklıkent Tübitak Gözlem Evi, Güver Uçurumu, Gömbe’de Yeşil Göl, Köprülü Kanyon, Uçan Su Şelalesi gibi değişik ve zorlu pek çok parkuru keyifle tamamladık.
M.: Antalya haricinde gelecek için yeni tur projeleriniz var mı?
V.C.: Bir programımızda 6 gün süren Fethiye turumuz var, çoğunlukla dağlardan ve arazi yollarından oluşan bir parkur. Fakat yine de Antalya’ya yoğunlaşmak istiyorum. Antalya parkurunu bitirip Fethiye turuna gözünü diken katılımcılarımız olursa bunu da seve seve gerçekleştirebiliriz.
M.: Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız ya da eklemek istediğiniz bir konu var mı?
V.C.: Asla tek başlarına tura çıkmamalarını ve bunu kural edinmelerini önemle belirtmek isterim. Debriyaj teli, iç lastik, Sumfix yapıştırıcı, alet çantaları mutlaka yanlarında olsun. Ayrıca turlarımıza herkesi bekliyoruz, katıldıklarında “Neden daha önce yapmamışım” diyeceklerine ve seveceklerine eminim aslında. Volkan Cömert’in yaptığı işi anlatırken gözlerindeki ışıltı herkesin gözlerinde olsa hayatta mutsuz insan olmayacağına o an inandım. Çocukken hayallerini gerçekleştirmek herkese kısmet olmaz, Volkan Cömert’in dediği gibi insanla mücadele yerine doğa ile mücadele her şeye değer! Şehir ile boğuştuğumuz şu zamanlarda umarım her iki teker tutkunu, doğada yol alma ve o tatlı mücadeleyi hayatında en azından bir kere yaşama şansını yakalar.
Yorumlar
Loading…