Millennium üzerinden neredeyse 20 yıl geçti. 2000’de doğan bebeler, aşırı korumacı ebeveynlerinin gözetiminde serpilip büyüdü. Artık kendi motosikletlerine sahip olma yaşına geldiler. Vakit geldi diye düşünen motosiklet üreticileri de ellerini güzel güzel ovuşturuyorlardı ki, durumun hiç de öyle olmadığı geçen zaman içinde anlaşıldı.
Motosiklet endüstrisinin geçmiş yıllarda tıkır tıkır işleyen fabrika ayarıları, Millenniumdan sonra (M.S.) bozuldu.
Oysa tüm motosiklet markaları, yıllardır mevcut fabrika ayarlarıyla kendi yollarında istikrarlı bir biçimde ilerliyordu. Hedeflerinde 30 yaş üstü, paralı ve hırslı erkekler vardı. Gücün peşinde koşan hedefteki erkekler, motosikletleri daha güçlü, daha hızlı ve hatta daha büyük olsun istiyordu. Mevki ve paraya erişenler, sahip oldukları güçlerini sergileyecek motosikletlere yatırım yaparken, arkalarındaki genç kuşak büyülenmiş bir biçimde onları takip ediyordu. Bu döngü böyle akıp gidiyordu; ta ki, Millennium Kuşağı çocukluk evresini geride bırakıncaya kadar.
Z kuşağı da denilen bu yeni yetmeler, önlerinde ilerleyenleri hiç mi hiç iplemiyor. Onlar gibi macera adamı değiller, sokakta oynamadılar, kafa göz kırmadılar, macera olsun diye evden kaçmadılar, ormanda kamp ateşi etrafında uyumayı hayal bile etmediler. Macerayı, heyecanı ve rekabeti bilgisayar oyunlarında yaşadılar. Onların devri mekanik değil, dijital. Dahası ebeveynlerine göre dünya eskisi gibi de değil, çok ama çok tehlikeliydi. Hal böyle olunca görüldü ki, dünün pazarlama söylemleri bugün işlemiyor. Dünün motosiklet algısı M.S. doğanlara birşey ifade etmiyor.
Şüphesiz hayat Millenniumdan sonra kesintiye uğramadı, hala akıp gidiyor. Orta kuşak geçmişten gelen alışkanlıklarıyla en güçlüyü, en hızlıyı ve en büyüğünü hala arzuluyor. Ama bu arzuyu arkadan desteklemesi gereken dalga, alışıldığı gibi büyük değil artık. Bu değişen durumu kavramak ve kabullenmek zaman aldı. Bu bocalama devresinde -ki buna euro4 uyum süreci de dahil – motosiklet sektörü Avrupa ve Amerika’da arayışa girdi. Geçmiş muhteşem yıllara duydukları özlemden olsa gerek nostalji rüzgarına kapıldılar. Bu rüzgar orta kuşağı da etkiledi, onları da içine çekti. Ama M.S. kuşağı, onlar bundan etkilendi mi? Tabi ki hayır. Onların eskiyle ne işi olur! Onlar için sihirli sözcük, nostalji değil, ancak “New Version” olur. Korumacı ebeveynleriyle çevrelenmiş bu M.S. kuşağı eğer motosiklete binmezse durum vahim ötesi. Üstelik kapıda bir de otonom – kendi kendine gidebilen sürücüsüz akıllı – otomobiller var. Cep telefonu bağımlısı M.S. kuşağı için biçilmiş kaftan otonom araçlar.
EICMA Milano fuarına bakınca görüyoruz ki, motosiklet endüstrisi kendisini neyin beklediğini farkında artık. Sadece yüksek cc motosikletlerde rekabet etmek yerine kendilerine yepyeni bir rekabet alanı belirlediler. Orta Segment! Bu alanda daha hızlı, daha güçlü, daha kullanışlı, daha güvenli, daha dijital ve daha ekonomik motosikletler pazara sürüldü. Üstelik markalar Amerikan, Alman, Avusturya veya İtalyan da olsa bunların üretim noktaları yeni dünyanın merkezine yerleşen Çin ve Hindistan. Hedef ise tek: M.S. kuşağı. Sektörün orta kuşağa ilgisi ne olacak derseniz, elbette devam edecek, onların arzuladığı motosikletler yine üretilecek ta ki onlar güçten düşünceye kadar.
Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…