Bir sor bakalım kendine, hiç hayatta hatalı olduğun bir an hatırlıyor musun? Yüzde 99’umuzu ayrı tutarak (bu oranı ayıp olmasın diye abarttım, yoksa ben de inanmıyorum tabii) geri kalana söylüyorum; aklına gelmedi değil mi? Gel seni bir dangozla tanıştıracağım; aynaya bir bak. Hah işte bak; hayat cahili bir angut, hadi el salla!
Her konuda bu kadar haklı insanın olduğu bir ülke daha olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Bunun temel nedeni ise saygı ve empati eksikliği. Çünkü hepimiz fırsatçıyız. İmkan bize sunulduğunda hakkımız, başkası faydalandığında oha yani; haksızlık!
Aklını kaskına topla, mümkün mü bu?
Beş şeritten üçe düşüyor yol. Haliyle birileri birilerinin önüne arkasına geçecek ve gideceğiz. Milim milim arabaları bir sıçratmalar, ötekine yol vermemeler, kornalar, camdan sallanan el kol hareketleri. Yahu kardeşim delirdiniz mi?
Adam yolun ortasına park etmiş, arkası kuyruk; “Beyefendi yolu kapatıyorsunuz” diyor birisi; cevap “Ne olmuş; işine bak sen” Ulan, adam yolda durmasan işine bakacak da kök saldın şeridin ortasına.
Otoparkta dubaların üzerine park etmiş iş yerinden arkadaşım. Camına not yazdım. İki sayfa cevap okudum mailden. Abi, kukanın üzerindesin ve iki araçlık yere park etmişsin. Hadi beni inandırdın; kendin inanıyor musun haklı olduğuna?
Yaya eçidinde bir yayaya yol ver, kesin ya eliyle başıyla teşekkür edecek, ya kendisine yapılmış büyük bir iyiliğin altında ezilmiş mahcubiyetle geçecek karşıya. Normal değil çünkü gerçekleşen eylem. Bu arada arkadan bir dolu korna yersin, “Yürüsene kaarrrdeşimm!” İnanıyor musun dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir şey olduğuna?
Emniyet şeridindeyim, bizim tekerdaş geldi bir sağımdan bir solumdan zorluyor. Düşeceğiz. Dostum; hastaneye böbrek mi yetiştiriyorsun? Honda ne verdiyse gidiyor adam, al bir deli daha. Çevir sor; haklıdır kesin. Acemiyim ya ben, ne işim var orada!
Sosyal medyayı fazla kullanmam ben. Arada bir bakınıyorum aklım oynuyor. İki iki dört demiş biri; akla izana sığmayan itirazlar. Öyle bir bakış açısına sahip olmak için ne yedin Allah aşkına bir söyle.
Adam iş yerinde öyle bir aptallık yapıyor ki; anlatıyorsun adabınca. Bir cevap, bir itiraz… İnanmış ya kendine. Yalan makinesine bağla “Haklı mısın?” diye sor. Biip; pozitif. O denli yani.
Bi sakin olun. Arada bir hata yapılır. Yola mı atladın birden? Korna mı geldi arkadan? Haksız mısın gerçekten? Elini kaldır bir “Affedersin, benim hatam” de. Boncukların mı döküldü; döner toplarsın sonra, eksilmez merak etme.
Bu bir haklılık hastalığıdır. Bu kişiye verilecek ilaç olmadığı ve kişi haklı olup bunu tedavi ettirmeye çalışmadığı için literatürde maalesef karşılığı yoktur.
Yahu kamu spotu yapıldı bu ülkede “Gereksiz yere atarlanmayın” diye. İnanıyor musun dünyanın başka yerinde yetişkin insanlara böyle bir tavsiyede bulunulduğuna?
Öfke kontrolü; Haklı olduğunda göstereceğin olay-tepki orantısı; Tepki aldığında kendini hemen savunmak yerine sorgulayabilmen; Haklı olmanın bir amaç, haksız olmanın kaçınılası bir bela olmadığını bilmek; Eşit olmak denen kavramın detayları; Hak ve haksızlığın güce göre değil, olayın akışına göre değerlenmesi gerektiği…
Sayayım mı daha; İnsan olarak mı devam etmek istiyorsun hayata, neandertal adam olarak mı? Bir sor bakalım bunları aynaya ve tanış kendinle.
Yorumlar
Loading…