Motosiklet yarışlarının çoğunda hızlı olmak birinci hedeftir.Ama bu hızı yaratmak ve korumak o kadar basit değildir.Yapılan antrenmanlarla hızı geliştirmek kolay gibi görünse de aslında iş biraz da motorunuza bağlıdır.
Motorlar son yıllarda teknik, kapasite ve güç olarak müthiş bir gelişme yaşadılar. Mühendisler motor yarışçılarının daha yüksek bir forma ulaşabilmelerini destekleyecek bir programa odaklandılar. Güç ve performansın birlikteliğini yakalayıp yüksek derecelerin sağlanması için olağanüstü gayret gösterdiler. Peki, bu gelişmelere karşılık yarışçıların kişisel hız becerileri gelişti mi? İşte buna doğru cevapları bulmada zorluk yaşıyoruz. Motor kullanıcıları yanında yarışçı düzeyinde olanlarımızın reaksiyon sürelerinin test edilmesi önemlidir.
Acaba bunların ses, ışık, dokunma gibi uyarılara karşılık verdikleri cevapların hızı hangi düzeylerdedir? Özellikle yarış başlangıcında start almak için kullanılan lambalara karşı nasıl bir reaksiyon gösteriyorlar? Start ışıklarının ansilümen cinsinden gücü, izlemeyi kolay ya da zor hale getirebilir. Bu ışıkların parlaklık derecesi bir projeksiyon cihazının verdiği güçte değildir ama uluslararası standartlara sahip olması gerekir. Bu yüzden Formula 1 ve MotoGp gibi önemli yarışlarda bu lambaların verdiği ışık miktarı motor pilotlarının start başarısı için belirleyici olmaktadır. Hava koşulları da bu ışıkların görüntüsünü etkileyebilir. Bunlara adapte olmaları için acaba özel şartların yaratıldığı laboratuarlar mı kullanılmalıdır? Sporda hızın artabilmesi yüksek oranlara ulaşamaz. Hız, doğuştan gelen bir yetenek olmakla beraber % 5-7 civarında geliştirilebilmektedir.
Sprinterlerin aranmasında önce onların reaksiyonları incelenir. Yarış amaçlı yetiştireceğimiz motosiklet sporcularımız için aynı özellikler aranmalı mıdır? Kuşkusuz evet, ama yalnızca reaksiyon süresini test etmek yeterli olmayacaktır. Start sonrası ivmelenme dediğimiz hızda artma meydana gelmektedir. Bu hızlanışı etkileyen çeşitli faktörleri göz ardı etmememiz gerekiyor. Yandaki rakipler, önümüzde gidenler, viraja girişte hızı azaltırken küçük temaslar ivmelenmeyi doğrudan baskılayabilir. Bunların sonrasında maksimal hıza ulaşma sahneleri ortaya çıkar. O da yetmez, maksimal hıza ulaştıktan sonra onu korumak için başka çabalar gereklidir. Bu defa bir viraja girersiniz, kontrollü negatif ivmelenme ve yere en yakın noktaya kadar yatay pozisyona gelmek zorundasınız. Jiroskop etkisi devam ederken yer çekimi ivmesine karşı dar açılı sürüşünüz devam eder.
Bütün iş bu kadar mı? Değil kuşkusuz. Turları kim tamamlayacak? Düşünün, İstanbulPark’ta yarışıyorsunuz ve 25 turunuz var. İşte şimdi dayanıklılık özelliğinizin devreye girmesi gerekiyor. Burada kazanılmış hızın sürekli korunması ve aerobik enerji kaynaklarından sürekli fosfojen enerjilerin üretilmesi zorunludur. Kaslarınızı bu tür bir yarışma formatı için hazırlamadıysanız yarışta onlar size tam anlamı ile yardım edemeyecektir. Özetlemek gerekirse, özellikle yarış amaçlı motosiklet kullanan sporcularımız hafta en az 2 gün kuvvet, bir gün sürat ve diğer günlerde dayanıklılık içerikli antrenman yapmalıdırlar. Motosikletle olduğu kadar klasik anlamda kara antrenmanları motorcu performansı için önemlidir. Motor, siz hızlıysanız size eşlik eder!