Seversiniz sevmezsiniz bilemeyiz ama Honda CRF250L, Türkiye’de iyi satış başarısı yakalamış bir motosiklet. Fakat Serkan Ünverdi bu motosikleti farklı bir tarza sokmak istemiş ve ortaya bu çıkmış. Yapım hikayesini Serkan Ünverdi’nin ağzından birebir dinliyoruz.
Bu projeye başlarken her zaman olduğu gibi Türkiye de örneğine çok sık rastlanmayan bir tarz hedeflemiştim. Bu vesileyle Flat Tracker tarzı kafamda belirdi ve donör motosiklet arayışları başladı. Önümde iki seçenek vardı. Ya eski model bir motosiklet alıp restore edip bu tarza çevirecektim. Ya da daha yeni jenerasyon bir motosiklet seçip bu tarzı uygulayacaktım. Nihayetinde Türkiye’de ve Dünya’da çok tutulan bir model olması, sorunsuz, işletme maliyetlerinin düşük olması ve en önemlisi özellikle şehir içinde tabiri caizse BMX bisiklet kadar kolay kullanımlı ve kıvrak olabilmesi için Honda CRF 250 L model motosikleti donör motor olarak tercih ettim. Motosikleti temin ettikten sonra internette yaptığım günlerce araştırmalarımın sonucunda CRF 250 L şasisinin daha önce Flat tracker tarzına hiç çevrilmediğini gördüm. Denk gelememiş olma ihtimalimde var elbette ancak incelediğim onlarca proje ve yüzlerce resim arasında görmedim. Sebebini ise yurt dışında genellikle bu tarza çevirmek için hazır depo kuyruk grenajı gibi aksesuarlar satılıyor. Ne var ki Crf 250 L ana şasisi bir çok modelden farklı olarak kafes şeklinde ve standart şasi tüneli olan aftermarket benzin deposu tasarımlarına uygun olmaması olarak görüyorum. Bundan dolayı kafamda çözüm üretirken başka bir fikir daha belirdi. Neden 2 in 1 olmasın? Yani istenildiğinde 2-3 saatlik bir montaj ve demontaj süreciyle tekrar standart bir Crf 250 L’ye dönüşebilsin. Elbette bu kararım üretim sürecini bir hayli uzattı. Çünkü normalde gözden çıkarabileceğim detaylar her ikisinde de uyacak şekilde tasarlanmalıydı. Kısacası istenildiğinde Enduro istenildiğinde Flat Tracker olmalıydı. İşe teknik altyapıyı hazırlamakla başladım. Bu tarzın gereği olan alttan gelen eksoz borusu ve küçük ince yapılı bir son susturucu olmazsa olmazlardadı. Susturucu olarak GP style olarak bilinen tarzda paslanmaz çelik bir eksoz tercih ettim. Manifolddan susturucuya kadar gelen boru ise tabiki el yapımı ve yine paslanmaz çelik olarak uygulandı.
Flat Tracker tarzının ikinci olmazsa olmazı her iki jantın da aynı ebat olması ve genellikle 18 ya da 19 inç jant kullanılmasıydı. CRF’nin arka jantı zaten 18 inç olduğu için önde de 18 inç kullanmaya karar verdim. Bir hayli uzun uğraşlar ve arayışlar sonucunda farklı marka ve modellere ait Ön tekerlerlek göbeği, jant telleri ve çember kombinasyonunu oluşturabildim. Dışarıdan kolay gibi görünse de CRF’nin standart arka jant çemberi 32 telli ön jant göbeği ise 36 delik olunca ön de orijinal arka jant çemberi kullanılamıyor. Diske uyumlu doğru göbek doğru uzunlukta teller ve 36 delikli jant çemberi bulmanız gerekiyor. Bu aşamada çemberlerin siyah olmasını istediğim için arka jant da dağıtılıp siyah elektrostatik (toz boya) ile jant telleri ise çinko ile kaplandı ve tekrar örülüp akord ayarı yapılıp hazırlandı. Lastik olarak bu tarz da kullanılan desene uygunluğu ve daha önceki deniyimlerimden yol tutuşunu ve performansını beğendğim Heidenau K60 marka lastikleri tercih ettim.
Arka orijinal ebatı olan 120 taban genişlğiinde iken ön de 110 taban genişliği tercih ettim. Mesnetlerden alçatılan ön amortisörler ve küçülen jant çapıyla beraber motosikletin önü 65 mm kadar alçalmış oldu. Sürüş dinamiklerinin etkilenmemesi ve geometrinin bozulmaması için arka tarafta da 65 mm alçaltma uygulandı. Trail mesafesi ise 121 mm den 105 mm e düştü. Küçültülmüş ön jant ve düşürülmüş trail mesafesiyle çok daha kıvrak oldu. Bunların etkisi olarak da tabiki ağırlık merkezimiz aşağıya çekilmiş oldu. Ağırlık demişken orijinal eksozu kullanmayarak zaten bir 10 kilograma yakın kazanmıştım ve geri kalan parçaları da hesapladığımda hemen hemen 20 kiloya yakın motosiklet hafifledi diyebilirim. Özellikle sıkışık şehir trafiğinde bunun olumlu etkisini hissedebiliyorsunuz.
Kabaca bu işlemlerden sonra yürüyen aksamla ilgili alt yapı işleri tamamlanmış oldu. Bu arada tüm bu değişiklikleri yaparken motosikletin ön ve arka amortisör hareket mesafeleri hala fabrikasyon olması gereken standartlarda bırakmayı başardık.
Sıra geldi modellemeye, başta da belirttiğim gibi motosikletin istenildiğinde tekrar standart bir CRF’ye dönüşebilmesini istediğim için modellemelerimi yaparken şasideki fabrikasyon bağlantı noktalarına sadık kaldım. Ancak bu beni tasarım olarak olumsuz etkilediği için bazen çok küçük detaylarda bile çok zaman harcamam gerekti. Önce depo grenajını modelledim ve belirlenen yerlere yeni bağlantı braketleri yapıldı. Tabii ki orijinal ana şasiyi bozmayacak şekilde aynı şekilde kuyruk grenajını modelledim. Sonraki aşama bunlardan nihai ürünü almak oldu.
Kabaca şekillenmeye başlayan tasarımda sıra geldi detaylara. Standart bir stop lambası, bu tarza özgü olan kuyruk tasarımını bozacağı için stop lambasını grenajın yüzeyiyle eşit olacak şekilde el yapımı yapmam gerekti. Motosikletin ruhsatını değiştirmeye üşendiğim içinse renk tercihimi yine kırmızıdan yana kullandım. Kırmzı beyaz kombinasyonuna uyumlu olması için yan ve ön numara plakası grubunu MDF malzemeden modelleyip polysterene malzemeden vacum forming tekniğiyle yaptım. Dolayısıyla orijinal malzemenin kendi rengi olan beyazı kullanmış oldum. Bu tarz enduro, Motocross v.s. modellerde olduğu gibi çizilse de malzemenin kendi rengi olan beyaz kalacak. Elbette plastik enjeksiyon imkanım olsa daha iyi olurdu J Ön tarafta ise aydınlatma için eagle eye led tercih ettim. Toplam 58 W güçteki aydınlatma yeterli geldi. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında 12 tane delik ve arasından sızan ışık gibi görünselerde number plate in iç kısmında hem yükseklik hemde yatay ayar yapılabilecek bir konstrüksiyon imal ettim. Sinyal grubunu ise hazır aksesuar kullandım. Tüm eletrik tesisatı soketler v.s. orjinali bozulmayacak şekilde muhafaza edildi.
Açıkta kalan radyatör ve en önemlisi sağ tarafta önde bulunan radyatörün genleşme kabı ve konjektörün standart pozisyonu simetriyi bozuyordu. Radyatör kısmına uyguladığım el yapımı aluminyum korumanın simetrisini yapmak adına ilave aluminyum braketlerle genleşme kabı ve konjektörün yeri değiştirildi. Elbette orijinal bağlantı yerlerine sadık kalarak istenildiğinde bu parçalarda eski orijinal yerlerine alınabilecek. Bunların haricinde tabiki daha bir çok fabrikasyon standartlarda minik detaylarda var. Örneğin; Grenaj bağlantılarında kullanmak için tornada yaptığımız aluminyum konik pullar, arka iç çamurluk ya da siyah plastik paneller gibi.
Sonuç olarak; Tarzı, düşük ağırlık merkezi, şehir içindeki yeterli gücü, sesi ve kıvraklığıyla çok eğlenceli bir motosiklet daha ortaya çıktı. Düşünsenize bir hafta sonu şehirde kaldırımlardan inip çıkıp süper moto kadar olmasa da iyi viraj yapabileceğiniz bir motorunuz oluyor. Diğer hafta sonu ise 21 inç ön jantıyla standart CRF’niz oluyor ve patikaların çamurlu toprak yolların tadını çıkarabiliyorsunuz. Gerçi at sahibine göre kişner bu haliyle de her yerde gidebilir.
Ayrıca, artık Retro Art Custom ailesinin bir üyesi olan Engin Saraççıya, Fotoğraf çekimlerinde bizden desteğini esirgemeyen CrossFit Alsancak ın sahibi değerli arkadaşım Atamer Işık’a buradan çok teşekkür ederim.
Yorumlar
Loading…