Yazar: Sanço Panço
Honda Fun Club’ın organize ettiği bir Bozcaada gezisine katıldık.
Simsiyah Africa Twin’in üzerinde İstanbul Mahmutbey gişelerindeki buluşma noktasına vardığımda saatler sabah 8’i gösteriyordu. İnsan uğraşır uğraşır, hayat geçer de bazı yerlere gidemez ya, işte benim de gidemediğim yerlerden birisiydi, Bozcaada. Honda Fun Club(HFC) sayesinde, gidilmemiş yerler listemden bir satırı daha çizmiş oldum.
Grup gezileri işte biraz da bu işe yarıyor. Fırsat yaratamadığın yerlere, bir fırsat yaratıp gitmek… Geziye katılanların da hobisinin benzer olması sayesinde insan geziden keyif alıyor. Bozcaada için sabah erken saatlerinde buluşup, geneli Honda olan motorların üzerinde Tekirdağ yönüne sürdük. Ağustos ayında genelde fırtınalar başlıyor ama hava şansımıza iyiydi. Daha önce Africa Twin’i bu kadar uzun süre kullanma fırsatım olmamıştı. DCT şanzımanı olmayan düz vitesli motorum, her ne kadar dışarıdan oldukça yüksek görünse de kullanımının şaşırtıcı derecede kolay olması sayesinde yoldaki keyfi arttırıyordu. Tekirdağ girişinden hemen önce Çorlu sapağında Öge Köftecisi’nde kahvaltı molası verdik. Hemen sonrasında Tekirdağın içinden Kumbağ yönüne devam ettik. Burada Uçmakdere Köyü’ne inen yol, yine benim için bir ilk oldu. Grup arkadaşlarımdan bazıları da bu yola ilk defa geliyorlardı.
Africa, asıl özelliklerini her ne kadar toprakta gösterse de, asfaltta da hiç fena değil. Elbette daha sportif lastiklerle donatılmış diğer motorlar karşısında kabiliyetleri kısıtlı olsa da, Uçmakdere yolunda apaçilikten geri kalmadık. Uçmakdere Köyü’ne gelmeden önce durup bir çay içiyor, yolun güzelliği hakkında konuşuyoruz. HFC’nin ana amacı, bu geziler sayesinde, benzer hobi çevresinde toplanan insanların, gitmediği, gidip de tekrar gitmek istediği veya farklı bir gözle görmek istediği yerlere yönelik bir fırsat yaratmak. Bir rehberimiz var, durduğumuzda sohbet ediyoruz, Orçun, bize Bozcaada hakkında bilgiler veriyor. Tekrar yola düşüp Şarköy üzerinden devam ederek köy yollarından ana yola, Saroz Körfezi’ne ve Eceabat Yolu’na bağlanıyoruz. Bu yolu her zaman çok sevmişimdir. Gazlayarak bu noktaya gelmemize ve karşıdan esen rüzgara karşın, Africa 6 litrelik ortalama tüketim ile devam ediyor.
Öğlen yemeği vakti gelip de geçmiş. Yolların güzelliği bizi biraz sarhoş etmiş olsa da, düşen kan şekerlerini yükseltmek için değişik bir yere yemeğe gidiyoruz. Eceabat yakınlarındaki Suvla Şaraphanesi, adeta çöl üzerindeki vaha gibi. Bir ara yoldan gelinen bu lokantanın arkası aslında bir şarap üretim tesisi. Şaraptan başka zeytin ve çeşitlerini de üretiyorlar. Muhakkak gezilip görülmesi gereken bir mekan yapmışlar. Elbette yolda olduğumuz için şarap değil, yöre üzümlerinden sıkılan bir üzüm suyu içiyoruz. Hava sıcaklığı Çanakkale’de 40 dereceyi bulduğu için bol bol da su takviyesi yapıyoruz.
Bundan sonra bol bol feribot geçişi bizi bekliyor. Önce Eceabat’tan Çanakkale’ye, kısa süren yoğun şehiriçi trafiğini atlatıp Geyikli Sapağı’na varıyoruz. Yol sapaktan Bozcaada Feribotu’nun kalktığı Geyikli’ye kadar oldukça hoplamalı zıplamalı, asfaltı bol yamalı, dar bir yol. Burada Africa harikalar yaratıyor. Kısa süre sonra feribota varıyoruz. Cuma akşamı olmasına rağmen fazla bekleyen yok, feribota binip en öne diziyoruz Honda’ları. HFC gezilerine Honda’dan başka motorlar da katılabiliyor, aramızda başka markalardan iki farklı motor daha var. 30-40 dakikalık keyifli bir vapur seyahati ile Bozcaada merkezine varıyoruz. Akşamın getirdiği alacakaranlık ışığında, adanın merkezi olan köy ışıklar içinde ve oldukça kalabalık. İnsan grupları arasından geçip kalenin arkasındaki otelimiz Şonef Evi’nin önüne çekiyoruz motorları. Bütün gün yolda olmamıza karşın, çok yorgun değilim. Kimbilir, belki de Africa sayesinde…
Şonef Evi enteresan bir bina. Dışarıdan tek katlı görünen taş yapının içine girdiğinizde şaşırıp kalıyorsunuz. Aşağılara doğru 2 kat daha iniyor. Ortası devasa bir boşluk, üstelik de çatıya konan ışıklıklar sayesinde ışıl ışıl bir hale getirilmiş. Bütün yaya trafiğini sağlayan orta boşluk merdivenleri ile üst kata çıktığınızda birbirinden farklı odalar insanı oldukça cezbeden odalarla karşılaşmak, motorcuya biraz fazla lüks olsa da, muhteşem yatak konforu ve taş oda içindeki o dinginlik sayesinde ruhum huzur buluyor. Evin hemen arkasındaki sokak, adeta bir lokanta sokağına dönüşmüş. Biraz dinlendikten sonra çıkıp yemeğe gidiyoruz. Rehberimiz Orçun bize ertesi gün yapabileceklerimizi sayıyor, hepsi birbirinden çekici planlar… Bozcaada’yı görmeyen ben, bütün planları kendime uygun buluyorum. Orçun ve ekibi, seyahati bizim için kolaylaştıran bütün ayarlamaları önceden yapmışlar, bu sayede akılda kalacak keyifli bir iki gün geçirdik.
Bütün bunları gerçekleştirmek için birilerinin buna ön ayak olması benim için faydalı oldu. Görmediğim iki yer gördüm, Ada’yı dolaştım, bademli kurabiyesinden tattım. HFC’nin gezileri de tam olarak “gezmediğiniz yerleri gezmek, gördüklerinize de daha farklı bakmak” için ön ayak olmayı amaçlıyor. Gezi programlarını sosyal medya, Honda Türkiye Facebook hesabı ve www.hondafunclub. com.tr üzerinden takip edebilirsiniz.