Custom motosiklet dünyasının usta isimlerinden Roland Sands’in kabilesinden Mescalero ile tanışın.
Pulp Fiction’ı izlemeyen yoktur her halde -Eğer öyleyse seni acilen elindeki dergiyi şimdilik bırakıp ekran karşısına davet ediyorum-. Nasıl diyordu Butch sevdiceği Fabienne’e:
“It’s not a motorcycle baby, it’s a chopper”
Butch haklı. Chopper farklıdır. İki teker ruhunun en saf, en doğal ve en vahşi halidir. Kaygısız ve korkusuzdur. Özgürdür. Ve bu yüzden farklıdır, bu yüzden asidir, bu yüzden gerçektir chopper. Tüm bu değerlere adanmış hayatlarını yaşarken o dönem dev bir dalga gibi yükselen Beat Kuşağı’nın sembollerinden biri haline de bu yüzden geldi. Yolda olmak ya da olmamak, işte tüm mesele buydu…
Amerikan motosiklet ruhunun en eski temsilcisi olan Indian’ın ikonik modeli Chief’ten devşirilerek yaratılan Mescalero geçmişten gelen miras ile bugünün ilerleyen teknolojisinin bir arada nasıl da güzel harmanlanabileceğinin en güzel kanıtlarından bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Mescalero gerçekten de her dönemin izlerini taşıyan zamansız bir chopper.
Bütün proje Roland’ın, babası ve yine bir custom motosiklet yaratıcısı olan Perry Sands’ın 70’li yıllarda bir Indian’dan yarattığı ve “Peyote Puffer” olarak adlandırdığı motosikletinden ilham almasıyla başlıyor. Perry’nin 18 yaşındayken yarattığı bu pembe renkteki ve kirişli ön süspansiyona sahip chopper şimdiye kadar her zaman Roland’ın aklında kalmış ve sonunda yeni jenerasyon Indian’ların yollara çıkmasıyla kolları sıvamak ve Mescalero projesine başlamak için böylece harekete geçme zamanı gelmiş.
Chief’in 1811cc’lik devasa V-twin’ini barındıran şasi Roland Sands Design tarafından tamamen özel olarak yaratılmış. Pek çok chopper için aşılıldık olan plunger tipteki şasi ile sağlanan arka süspansiyon yoldan gelen darbeleri sönümleyip konfor sağlarken görsel olarak da chopper görünümünden de ödün verilmemesini sağlıyor.
Mescalero 60’lı yıllara air bir chopper’ın sahip olması gereken tüm özelliklere sahip; devasa bir sissy bar ile bir araya getirilen “kral ve kraliçe sele”, intihar vitesi olarak da literatüre geçen ayaktan debriyaj ve şanzımana uzanan bir kol yardımıyla elden değiştirilen vites kombinasyonu, tanrı katına yükselen ihtişamlı egzoz boruları, şasinin önüne yerleştirilen alet çantası ve bir Indian klasiği olarak arka çamurlukta yer alan, markanın led ile aydınlatılan amerikan yerlisi maskotu mönüde yer alan chopper öğeleri. Mescalero üzerinde bulunan, motor hariç her şey Rolands Sands Design el emeğinin imzasını taşıyor.
Roland, aslında babası gibi yalnızca bir custom yaratıcısı değil, o daha çok yarışçı kimliğiyle tanınıyor. Kendisini en mutlu hissettiği arena ise Amerika’da bir hayli ilgi gören Flat Track yarışları. Durum böyle olunca Mescalero’nun chopper kişiliği tracker dokunuşlarıyla süsleniyor. Hem ön hem de arka süspansiyon sistemleri 40’lı yıllardan kalma olsa da RSD Mescalero’yu Öhlins marka spor yaylarla donatmaktan geri kalmamış. Bununla birlikte önde 21 arkada ise 19 inch ebatlarındaki özel yapım jantları Flat Track yarışlarında kullanılan Dunlop marka lastikler sarıyor. En başta göze çarpmasa da tavşan kulağı gidonun arasına yerleştirilen led farlar Mescalero ile gece sürüşlerinin de yapılmasına müsade ederek sürüş özgürlüğü kısıtlanmamış oluyor. RSD tarafından yapılan fren disklerini ısıran dört pistonlu kaliperler de cabası.
Roland Mescalero için şöyle diyor:
“ Orijinalinden daha iyi çalışan bir şey yaratmaya çalıştığımız sürece tarihi onurlandırabileceğimizi hissediyoruz. Mescalero’da yaptığımız şey de bu. Chopper farklı bir şey. O ne kadar hızlı gidebildiğinden çok sürerken ne hissettiğinle alakalı. Seleye oturup gidonu kavradığınızda bambaşka bir şeye dönüşürsün. Debriyajı saldığında motoru stop ettirmezsen ve bunu bir tarz ile yaparsan, işte bu bir ödüldür. O, makineyle aranda bir ilişki kurmak ve üzerinde zaman harcamak zorunda olduğun bir motosiklet. Bir bakıma chopper kadına benzer, senden sadakat bekler, ve Mescalero bunu yapıyor. Evet, o eski tarz bir motosiklet ve onun hala gerçek bir chopper olduğunu söyleyebilirim, ama bize inanın, bu motosikleti gerçekten sert de kullanabilirsiniz…”