Her şey kontrolünde zannediyorsun ya, saçmalama.
Genetik kodlar değil mi yüzde 90 bizi yöneten? Bir Rize kökenli olarak en çok mısırdaki azot nedeniyle bu kadar asabi olduğumuza yönelik bir bölgesel araştırmayı okuduğumda mutlu olmuştum. Ben değildim asabiyet ve dengesizliğimin sorumlusu çünkü, dedemin yiyip bana da aktardığı mısırdaki gereksiz azot fazlalığıydı. Oh be (!)
Emekli olunca herkesin bir bahçe, tekne, uçurtma hayali vardır ya, ben de sosyoloji okumak istiyorum. İçerisinde yaşadığım bu güzel memleket insanlarının neden bu kadar kızgın, mutsuz, huysuz, sabırsız, tahammülsüz olduğunu anlamak lazım. Toplum dengesini hazmetmiş ecnebilerde bir garson gözümün önünde sabahın 8’inde gelip bir saat şarkı söyleyerek temizlik yaptıktan sonra nasıl olur da bu kadar empatik bir yaklaşımla servis yapabilirdi. Benzerinin ancak yapmacığını bulurdum belki; memleketimin lüks, kurumsal ve ciddi kazık bir restoranında.
Hayat beklentimiz birer insan evladı olarak ne kadar doyumsuz olsa da herkesin bir maddi limiti yok mudur? Ne bileyim, bana borçsuz bir biçimde bir milyon lira verseniz daha fazlası olsa bile bankada bir rakam olarak kalmayacak mıdır? Hadi sen çok masraflısın on milyon olsun dostum, bunun üzerinde maddi birikim yapmaya çalışmayı sadece “Başarı özlemi” diye açıklamak mümkün mü? Hiç mi sorumluluğu yok dünyevi tüm lükslerini gerçekleştirecek çarkı döndürmeyi başarmış olanların bu evrene? Yoksa Richard Branson bu felsefeyi özümsediğini belirten örneklerle yaptıklarını ve yapılanları “Kapitalizm 24902” isimli kitabında anlatırken sadece günah çıkartıp kendini parlatıyor da ben de yedim mi?
Allah’ın hepimize bahşettiği “Akıl” denen sonsuz makineyi neyle yağladık da günlük hayattaki bu kadar apaçık gözüken ana konuları bile öküz-tren kombinas yonuyla izliyoruz.
İş yerimin iki kilometrelik ulaşım araçsız yokuşunu elinde simidiyle tırmanıp mesaiye yetişmeye çalışan insanın yanından arabanla umarsızca geçmek, komşun aç yatarken senin bir tok olarak bu tarafta olamayacağın öğüdüne denk düşmüyor mu?
Aynı iş yerinde çalışan insanların birbirine asansörde günaydın dememek için telefonuyla giriştiği bol taklalı rol hangi sinema okulunda hangi felsefeyle öğretilmektedir? Pozitif ve mutlu olmak varken aksi yönü seçen bu insanların dedesi ne yemiş olabilir?
İmkanlısı yoksunu, eğitimlisi cahili, güzeli çirkini tamamı, ülkemin tüm insanları; binlerce yıldır kımız, pastırma ve kokoreç üçgeninde mi kayboldu acaba?
Bu yazının neresinde motosiklet var diye sormayın. Tekerlekten sonra icat edilmiş en muhteşem buluş olan iki tekerleğin üzerindeyken insana hissettirdiği o sihirli, şövalye hali bana memleketimin ruh halinden hep uzak gelmiştir. Bî-azot etkisi mi var bilemem ama hırçın, kavgacı, hınzır bünyeye ilaç etkisi yaptığı kesin.
Herkese motosiklet versek işe yarar mı dersiniz? Yarar mı ha, yarar mı?
Yorumlar
Loading…