Ne şiirler ne şarkılar yazıldı İstanbul için… Dünyada onun kadar güzel başka bir şehrin bulunmadığı söylenir. Tarihi değerleri ve manzaraları sonsuz kıymettedir. Karanlık çöktüğünde ve gecenin koyu mavi rengi hakim olmaya başladığında motosiklet ile sahil şeridinde süzülerek ışıl ışıl ışıklarıyla şenlenen Boğaz kenarında sürüş yapmak İstanbul’un nefesini koklamak gibidir ve muhteşem duygular yaşatır.
Hemen hemen her İstanbullu motor kullanıcısının Boğaz’da çekilmiş en az bir fotoğrafı vardır. Yoksa da bir an önce çektirin derim, ihmal etmeyin. Tarihimiz süresince daima çok değerli bir şehir olmuştur ve hep öyle kalacaktır. Birçok yazılarıma ve düşüncelerime ilham olmuştur. Motor kullanmayı İstanbul’da kendi başıma öğrendim, başka şehirlere uzun gezilerime çıkmadan önce şehir içindeki doğa yerlerine gider dolaşırdım hep. Anadolu Kavağı’na giden yolu çok severim, yeşilliğin içinden geçen bir yoldur. Yerleşim yerine varınca oranın nostaljik havasının dinlendirici etkisi iyi gelirdi bana ve Boğaz’ın Karadeniz’e açıldığı yerde olmak beni mutlu ederdi.
Otağ Tepesi’nden, Beykoz, Çamlıca, Garipçe, Ulus Parkı’ndan ve birçok yerden manzara büyüleyicidir. Kötü havalarda bile manzarasına doyum olmaz, köprü manzaraları, Boğaz’a çöken sis veya balıkçı teknelerin manzaraları muhteşemdir. Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş iskelelerine ve vapurlarına bayılırım. Kötü havalarda Şile çok etkileyici oluyor, sert dalgaların kıyıya vuruşunu ve Şile Feneri’nin ihtişamını izlemeye çokça gitmişimdir.
İstanbul, senin güzel yerlerini saymakla bitmez, ama ne yazık ki çok değiştin. Stres ve agresiflik aldı başını gidiyor, gürültü ve hava kirliliği yetmiyormuş gibi yeşilliklerin de yok ediliyor, bir beton yığınına dönüşüyorsun. Motorla bile yollarında sürüş yapmaktan keyif alamaz oldum. İnsanlığın kayboldu, saygı ve değerleri de göremez oldum artık. Nerede İstanbul hanımefendileri ve beyefendileri? İstiklal Caddesi’nin eski atmosferini özledim, ne kadar çok şey değişti. Sanırım en az 2 yıldır İstanbul içinde hiçbir yere gidemez oldum, sürekli şehir dışına çıkıyorum ya da evimdeyim. Sakinlik ve doğa düşkünleri de çok zor artık. Acaba buralardan gitmek mi lazım? Kiminle bu konuyu konuşuyorsam herkesin tepkisi aynı ve çoğu insan gitmek istiyor. Hayatı akışına bırakmaktan fazla bir şey de elden gelmiyor. Ekmek parası ve kurulmuş düzen ister istemez çoğumuzu buraya bağlıyor.
Motosiklet en güçlü enerji ve dayanma kaynağımız. Bazı arkadaşların hayal ettiği “İstanbul’dan temelli gitme anı” pat diye karşısına geliverir, hayat akışı işte ve buraları terk ederler. Bir gün ben de gidersem İstanbul’u asla unutmayacağım. İstanbul’un yollarında sürüşü öğrendim, motorlarımın hepsini İstanbul sokaklarında sürdüm, zorlu koşullarıyla bana çok şey kattı İstanbul. Sayesinde 15 yıldan beri bir Türk Kadını olarak tek başıma Türkiye’nin her yerine sürüş yapabiliyorum, toplamda 250 bin km’yi bile tamamladım. Yeni ve maceralı geçen bir İç Anadolu gezisinden de yeni döndüm. İstanbul’da motor sürmeye başladığım için çok şanslıyım. Kaosunu ve karışık halini çok iyi bildiğim için benzer başka şehirler, ülkeler ve yollar beni korkutmuyor. İstanbul’da doğup büyümedim, yine de benim için çok değerli. Bütün zorluklarına rağmen kıymetli ve güzel…
Bir doğa ve sakinlik düşkünü olarak bir karar verme durumuna, bir yol ayırımına geldim. Bazen radikal değişiklikler yapmak sağlıklıdır, hayat akışında karşımıza çıkan bazı yol ayırımları ciddi kararlar almamıza neden olur ve fırsattır. Hayat akışı, tren vagonlarının birbirine bağlantılı olduğu gibidir, her şey birbirini takip eder. Yol ayırımları, kararlar ve seçimler vardır, yaşamın kendisi bir yolculuktur aslında… Neye karar verilirse her şey ona göre devam eder.
Herkese hayırlı kararlar ve yolculuklar dilerim.