Kişisel gelişim kitapları ve öğretilerin çağında yaşıyoruz. Mesela, neredeyse herkes nasıl para kazanılacağını anlatıyor. Paranın nasıl harcanacağını anlatan kimse yok. Eşek gibi çalış kazan; tavuk gibi koy banka kuluçkasına. Sonra küçük civciv paraların olsun, sev onları.
Ulan tamam da parayı ne zaman yiyeceğiz; birisi de onu söylesin.
Hayattaki tek amacın uzun sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür geçirmektir. Başka amacı olan varsa beri gelsin. Bu cümleyle tezat oluşturan her şeyden uzak durdun mu; al sana hayatın formülü.
Temmuz’un bir yerlerinde dalışa gittim bir sabah. İki yıldız, 100 üzeri dalışım var. Giyindim, kuşandım bir oflama puflama bende. Atladım; o her zaman ensemden girip elbisenin içinde vücuduma yayılmasından keyif duyduğum su sinirimi zıplattı. Neopren de sıkıyor mu ne! 5 metrede kulağımı açamadım. Denedim yine açamadım. Olacak iş değil ama dalışı iptal ettim çıktım, oh bir keyif. Seneye kulağı açarız artık belki, kısmet.
Takriben aynı tarihlerde bir arkadaşım motosiklete binmekten vaz geçti bu sezon. Bir daha da binmeyeceğini söyledi. Çok ayıpladım önce. Yıllardır içki gurusu sayılan bir diğer dostum “Yeter be! Nereye kadar” deyip alkolü bıraktı. Sor; sana Bolşoy baletlerinden herhangi birinin eğitim tarihçesini anlatan biri artık rock müzikten hoşlandığını ve bu işlerin gıy gıydan ibaret geldiğini söyleyerek sert bir dönüş yaptı.
“Delirmiş bunlar. Karakter zafiyeti sanırım.” gibi bilinçsiz tespitlerim teknenin üst katında yüzümü güneşe döndüğümün birkaçıncı dakikasında zonklayan sol kulağımdan geri beynime doldu. Düşünce ve yargılarım evrildi.
25 akvaryum ve 5 bin balıklık hobimden sonra ızgara çipura tadına geçiş yaptığım süreci hatırladım. Hayatımın her yazında bir uçurtma yapacağımı sandığım yıllarımdan sonra şimdi uçurtmanın denge çıtasını bile hatırlamadığımı fark ettim. Mesleğimin en keyifli anlarında ben bir sahil kasabası hayali kurarken koltuğumda oturmayı özlemle bekleyen insanlarla aramdaki ruh hali farkını tespit ettim.
Yani diyorum ki;
Sen değil misin klasikten enduroya sıçrayan.
Sen değil misin racingden krosa geçen.
Aynı duygunun bir adım ilerisine gidersen…
Bir gün eğer motosiklete binmekten vaz geçersen;
İster korkudan olsun, ister bıkkınlıktan, ya da her neyse.
Bir gün elin motosiklet dergisi yerine kiraz ağacı dikimi sayfalarını çeviriyorsa.
Ve bir gün Avrupa turunu motosikletinle değil de paşa paşa uçak- otomobil ikilisiyle gerçekleştirmek veya bir karavana hapsolmak istersen hangimiz ne diyebiliriz ki?
Utanma…
Özgürlük; istediğin hobiyi dibine kadar yaşamaksa, istediğinde de bırakabilmektir.
Ben mi?
Oksijensiz mi kalmışım dalışta?
Yoo ben iyiyim.
Kulağım zonkluyor biraz sadece o kadar.