Yazar: Ahmet Köseoğlu
Bir Life Style dergisi alırsınız ve ilk iş olarak bu sefer neler var acaba diye şöyle bir sayfalarını karıştırırsınız. İlginizi çeken o “güzel” resimlerine ait başlık ve spotlarda göz gezdirirsiniz. İşte şu anda kendimi, sayfaların arasında gördüğü o müthiş İtalyan “güzel” kucağına düşmüş şaşkın bir ergen gibi hissediyorum… Akrapoviç egzozlu Ducati 848 Dark’ın koltuğundayım üstelik İstanbul Park Pisti’nde!
Hayatın erkek tarafında bulunduğum için midir bilmiyorum ama hanımlar yanımda ne zaman şu İtalyan erkekleri ve onların çekicilikleriyle ilgili bir muhabbete dalsa aklıma önce kepçe kulakları ile Valentino Rossi geliyor, ardından da Alexandra Ambrosso ve Nina Moric… Motorlu taşıtlara ruh katmayı seven bizler söz konusu İtalyan tasarımları olunca da yine benzer şeyler oluyor. Mesela Ducati 848’i bir canlıya benzetecek olursak; yuvarlak ve fazlaca kafa patlatılmış tasarımı insanda bir dişi varlık hissiyatı doğuruyor -zaten erkek olsaydı kullanmazdık değil mi?-. Daha sert hatlı far grubunu da işin içine katacak olursak bunun “seksi” bir dişi olasılığı giderek artıyor. Son olarak menşei de düşünülünce geriye yine Alexsandra Ambrosso ya da Nina Moric arasından seçim yapmak kalıyor. Ehh, Rossi’vari aynalara da işlevleri nedeniyle artık katlanacağız napalım…
Makarayı bir kenara bırakıp işimize dönecek olursak; 2008 yılında Ducati ürün gamında; 848 modeli %30 daha güçlü motoruyla 749 modelinin yerini aldı. Görsel olarak da o zamanın 1098’i şimdinin 1198 modeli ile neredeyse aynı hatlara sahip. Ducati’nin 848’in beygir gücü 600 cc modellerinin ortalama beygir gücünün üstünde. 2 silindirli olmasının farkını ise 4 silindirli-bin cc modellerinin değerine yaklaşan torku ile gösteriyor. Ducati’nin ısrarla “V” demekten kaçınarak dünya motosiklet terminolojisine L motor olarak kazandırdığı 849 cc’lik Desmodromik kalbi 10.000 dev/dak’da 134 beygir gücünde, silindir başına 4 valf barındırıyor ve 8.250 dev/dakikada tam 96 Nm güç üretiyor.
Trafik-trafik ışığı, çukur, karşıdan gelen araçlar, çelik halat bariyerler, beklemekten sıkılmış yayalar, sinir bozucu şoförler, polis ve en önemlisi hız limiti yok. Yaşasın pistte motosiklet sürmek.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi oldukça seksi hatlara sahip İtalyan tasarımı şık kuyruk, kafa karenajı ve tek kollu arka maşa dizaynı ile dikkat çekiyor. Bologna’daki mühendisler tasarım konusunda oldukça başarılılar. Kısacası; Ducati 848, park halindeyken bile hızlı olduğunu hissettiren bir görüntüye sahip. Park demişken… İşte hayallerimden biri daha gerçek oldu. Biraz kişisel çekişmeler biraz da politik nedenler yüzünden kullanılamayan ve her yarış motosikleti sürücüsünün hayalindeki pistlerden biri olan İstanbul Park Pisti’ne çıktım, hem de Ducati 848 ile.
İstanbul Park
2010 yılının Haziran ayında mevsim normallerine göre soğuk sayılacak bir gün ancak ben terliyorum. Ünlü Alman mimar Herman Tikle tasarımı 5.378 metrelik İstanbul Park Pisti’nin virajlarını (6 sağ 8 sol viraj) Ducati 848 Dark ile fethetmek üzere motoru çalıştırdığım anda heyecanlanmadığımı söylersem yalanın en büyüğünü söylemiş olurum -ki tanıyanlar bilir yalanı sevmem-. Açıkçası kalp atışlarımın normal değerinden daha yukarıda olduğunu tahmin etmek zor değil. Bazı heyecanlar insanı öyle etkiler ki her daim tatlı bir anı olarak o anı içinizde/beyninizin bir köşesinde taşırsınız. Çelik borulardan kafes şasisi ve çift silindirli L motu ile Ducati 848’in koltuğuna oturduğunuz yer İstanbul Park Pisti olunca -ki henüz yarışçılarımız bile bu pistin tadına bakamadı- insan işte o heyecanı yaşıyor. Yerimde olup da aynı şeyleri hissetmeyecek bir motosiklet sever yoktur diye düşünüyorum. “Yanında bir yudum su olan yok mu yahu?”
İstanbul Park’ın boş tribünlerini 2010 Ducati 848’in Akrapoviç egzozlarından çıkan ses ile doldurduk.
Günlük hayatta 4 silindirli Japon motosikleti kullanan birine göre Ducati 848, sesinin yanı sıra yaydığı titreşimlerle ilk başta insanı biraz şaşırtıyor. 848’in üzerindeki Akrapoviç’ten çıkan ses pek tanıdık değil ancak oldukça gürültülü, tok ve güzel. Yol almaya başladığınız ilk 1-2 metre L motorun şasideki etkisiyle aynalarda oluşan hafif titreme de biraz tedirgin edebilir, fakat hız 10 km/s üzerine çıktıkça titreşim düzeyi hızla azalırken kandaki endorfin -bilim adamları kendisine mutluluk hormonu diyor- miktarı artıyor. Aslında egzoz sesine alıştıktan sonra bu karakteristik özellik insanın hoşuna bile gitmeye başlıyor.
Sele altındaki çift egzoz aerodinamik ve görsel açıdan gerçekten güzel. 848’in kuyruk tasarımıyla birlikte arka tarafı gerçekten görsel bir şölen sunuyor. Ducatinin önde 320 mm’lik diskleri radyal bağlantılı fren kaliperleri tarafından sıkıştırılıyor. Depo hacmi 15.5 litre.
Bazıları Siyah Sever
Padoktan hareket edip piste 2. viraj öncesinde bağlandığımda kanımdaki adrenalin de motor devriyle birlikte iyice yükselmişti. 3. viraja doğru rampa yukarı tırmanırken kendi kendime “Ahmet iki-üç yavaş tur at öğren, lastikler de soğuk sonra hızlanırsın” diye telkinlerde bulunuyorum. Zira bu iş gerçek ! PS’de istenildiği kadar çarpma hakkının olduğu oyuna benzemiyor. Kör tabir edilen tarzda sonu görünmeyen sola 3. virajın sonrasında yokuş aşağı sağa doğru 4. virajı alıyorum. Sola dönen 5. virajda 2. vitese kadar düştüm. 6. viraj yine sola doğruuuu ve 3. vites. İşte önüme çıkan ilk düzlük ve demin kendi kendine telkinlerde bulunana adam gaz kolunu sonuna kadar çeviriyor: 4. vites 5. vites! Fren frenn frennn… 7. viraj öyle kolay değil. olması gerekenden dışarıya doğlu taşıyorum. Bu yokuş yukarı ve yine sonu görünmeyen virajlardan biri. Rampada gaz kolu yine sonuna kadar dayanmış vaziyette. Sırada 3 apeks noktasına sahip ünlü 8 numaralı viraj var. Bunun en tehlikeli ve pert sayısı en çok virajlardan birisi olduğunu hatırlıyorum. Acaba hemen apekse yapışmalımıyım yoksa genişten mi dalmalıyım -şu California Superbike School’u bir yıl daha önce yapsak ne olur du sanki-. Neyse en iyisi ortadan dalmak. Ya bi dakka bi dakka: ben neden bu kadar hızlıyım… 8. virajı 848’in heyecan dolu selesinde alıyorum, ne virajmış dön dön bitmiyor… Fakat işte mutlu son: düzlük. 8. virajın çıkışında L motoru hızla üs rakamlara doğru devirlendirirken ardı ardına vitesleri yükseltiyorum. Oldukça sert 9. viraj girişinde ise bir o kadar hızla vitesleri düşürüyorum 848’in kaydırmalı debriyajı devreye giriyor, arka tekerlek pamuk gibi yavaşlıyor. miss. Frenler neredeyse köklenmiş vaziyette ve motorun burnunu adeta yere civiliyor. Alexsandra sen ne güzel birşey mişsin. Keskin sol viraj ve hemen çıkışında sağ viraj sonrasında tam gaz 11. viraja doğru gazlıyorum. Hafif sağa doğru olan 11. viraj ile birlikte 5. vites bitti bile. Yokuş yukarı 6. viteste 848 neyi var neyi yok ortaya koyuyor. “Bu kadar hızlanmasak mı ne… Yok yok, Ahmetçim bırak sen gazı bırak abicim bırak, bak zaten viraj geldi.” Allahım bir insanın kendi kendine bukadar kounşması normal mi acaba. Neyse 12-13-14. virajların bulunduğu şigan girişinde Ducati 848’i sola yatırıyorum. “Aaa biraz açılıyormuyuz sanki… Bakışını bozma, bakışını bozma virajın içine bak, hah biraz gaz ver, tamam aynen böyle devam. Ohh ilk viraj tamam şimdi hemen sağa yat! Yat, yat…”
Son bir sol viraj sonrasında start finiş düzlüğüne çıkacağım. Sola yatıyorum yatıyorum bitmiyormuş gibi geliyor. Sonrası düzlük ama son viraj keskin. Tam apeksin üzerindeyim. Aman, o da ne: sol diz sliderım İstanbul Park asfaltı ile tanışıyor, buluşuyor adeta sevişiyor sayın seyirciler. Allahım sana geliyorum galiba. Bu nasıl bir mutluluktur. O da ne; patron ve Kaan (fotoğrafçımız) tam karşıda. “Panpa muhabbeti bırak beni çek beni!” İstanbul Park’ın düzlüğünde artık herşey biraz daha sakin durgun ve mutluluk verici. Ducati 848’in herşeyini zorluyorum, bir sola bir sağa ve ardından tekrar sola yatıyoruz. Sonuna kadar gazlayıp sonuna kadar frenliyorum. Benim 600’lük Japon’dan sonra bu sağdan sola, soldan sağa yatışlar bile okadar kolay oluyor ki, 848 okadar rahat ki, sanki yolu biliyormuşçasına rahat ve dengeli hareket ediyor. Birkaç viraja fazla hızlı girip korkup dışarı açılmaları saymazsak herşey yolunda. İstanbul PArk’ın verdiği keyfe alışmaya başlayınca biraz da gazla telkinlerim bir süre sonra iyice azalıyor. Virajlara’da giderek alışıyorum. E, dizi de yere değdirdik -bir nevi milli olma durumu- artık eğlencenin dozunu arttırma vakti.
İlk tur ve o boynu büken, motordan inme vaktinin geldiği son tur haricindekileri bu kadar detaylı hatırladığım söylenemez. Taksicilerin, belediye otobüslerinin, yayaların, bariyerlerin, çeşitli hayvanların ve karşıdan gelen araçların olmadığı bir yerde; pistte motosiklet kullanmanın zevki bambaşka bir şey ve kesinlikle çok keyifli. Acemilik sürecini atlatmış her motosiklet kullanıcısına 848’i de, İstanbul Park’ta turlamayı da tavsiye ediyorum. Tabii mümkünse önce bir bilenden gerekli eğitimi aldıktan sonra!
Ducati 848’in deposu ince hatlara sahip, çift silindirli olmanın avantajı bu noktada hissediliyor. Ayaklıklar ve oturuş şekli tam bir yarış pozisyonu sunuyor. Eğer hızlı pilotlardansanız bu konumu seveceksiniz.
Gülümseten Gaz Kolu
Ducati 848 ise devir saatinin sonuna hızla gelen, ilk başta farklı hislerle insanı heyecanlandırıp sonrasında kaliteli ekipmanları ve kullanım kolaylığı ile –özellikle virajlarda- yüzümde geniş gülümsemeye yol açan bir motosiklet oldu. Üst devirlerde yüksek torkunun da etkisiyle gazın açılması durumunda hızla ileriye doğru atılarak ivmelenmeye başlıyor. 134 bg’lik bir motosiklete göre üst viteslerde de gidonu iyi tutuyor olmanız gerek. En çok beğendiğimiz yönlerinden biri ise çok iyi çalışan kaydırmalı debriyajın vites küçültmelerinde arka tekerleğin zıplayarak yerden kesilmesini engellemesi ve stabiliteyi bozmaması. Hidrolik debriyaj ilk dakikalarda sert gibi geliyor fakat yol almaya başladığınızda varlığını unutturuyor. Geniş aynalarını pek kullanma gereği duymamış olsak da biraz yakın durmalarına karşın arka tarafı göstermede yeterliler. Oturuş pozisyonu Japon rakiplerine göre daha yarışçı tarzda, ayak pegleri alışıldık noktalardan biraz daha arkada. Çift silindirli güç ünitesinin de avantajı ile depo altında bacakların yeri daha ince tasarlanmış, böylece bacaklar birbirine daha yakın pozisyonda duruyor ve düz ilerlerken dizler rüzgârdan daha iyi korunuyor. Tam bir yarış motoru tasarımı olmasından dolayı gidon sonuna kadar döndürüldüğünde eller kafa karenajına fazlaca yaklaşıyor. Far, yanlarında hava ızgaraları bulunan kuyruk ve arka maşa dizaynı oldukça şık. Aynı şekilde ön tekerleğin arkasındaki radyatör kısmı da incelikle kapalı bir kutu gibi tasarlanmış. Görünümü için söyleyecek çok fazla bir şey yok, 848 modeli herkesin takdir ettiği ve beğendiği bir sexsapaliteye sahip.
Test esnasında çelik borulu kafes şasi sayesinde herhangi bir yerde ısı yoğunluğu oluşmadı -hava biraz rüzgârlı ve serinceydi-. 848’in Brembo frenleri, Showa amortisörlerle birlikte pistte her istendiği anda başarıyla görevlerini yerine getirdi. Yalnız ben bu testten pek bir şey anlamadım şunu tekrar mı yapsak sayın patron 🙂 …
Güçlü tork nedeniyle üst viteste seyahat etmek kolay. Virajlara vites küçültme gereksinimi duymadan girip çıkışta özgürce gaz açabiliyorsunuz.
MOTOR
Ducati dünyanın en güçlü iki silindirli yarış motorlarını kendinin ürettiğini her fırsatta dile getiriyor. Bu konuda en büyük destekçileri MotoGP ve Dünya Superbike Şampiyonası’ndan elde edilen veriler. Bu veriler doğrultusunda geliştirilen ileri teknoloji ürünü Ducati markalı Desmodromik motorlar gerçekten rakiplerinin birkaç adım önünde yol alıyor. 848’in sıvı soğutmalı, L motor’unun önceki 749 modeldekine göre %30 daha güçlü oluşu söz konusu gelişimi doğrular nitelikte. Desmodromik motorun özelliği valflerin kam miline bağlı olarak mekanik çalışma prensibi ile hareket etmeleri. Böylece yüksek devirlerde valflerin açılıp kapanma zamanlamasında herhangi bir hata oluşması engelleniyor. Bu da güçlü üste devir performansı anlamına geliyor.
848 1198’in ikizi gibi duruyor. 848 çıkartması olmasa modelin 1198’mi yoksa 848’mi olduğunu 10 motosikletçiden 8’i anlayamaz. Anlayanlar da egzoz rengi ya da jantın rengi veya jant kollarındaki tasarım farkından işi çözerler.
Ducati 848 Evo 18,900 €
849 cc
Tekerde 122 bg krankta 134bg (2013 Evo 140 bg)
88.2 nm 96.6 nm (2013 Evo 98 Nm)
0-400 11.110sn
Son hız: 261 km/s
168 kg boş ağırlık
*Yurt dışında siyah kırmızıya oranla 1.000 dolar daha ucuz
Test kıyafetleri
Kasklar; Shoei XR-1000 Rogue, Shoei X-Spirit Kiyonari
Mont: Revit GP Replika
Pantolon: Revit GT
Tulum: Revit Replika
Botlar: TCX Competizione S, Sidi Vortice
Lastikler; Pirelli Dragon Corsa
Sürücü Pokemon: Ahmet Köseoğlu
Apaçilik katsayısı 9.5
Pist deneyimi: 0
Eğitim: 0
Heyecan: 10
Korku: 5
Motor: 2010 Ducati 848 Dark
Pist: İstanbul Park