Geçen ay, İstanbul’da motosiklet kullanmak yerine başka şehirlerde sürerek bu şehirde sadece turist olarak vakit geçirmenin bana artık daha yakın geldiğinden bahsetmiştim.
Beterin beteri var mantığından hareketle, insan bu kadar mı çabuk eleştirisini geri alır? Tabi, sadece Avrupa deneyiminden beslenince öyle oluyor. Geçtiğimiz ay farklı ülkelerden oluşan bir Asya seyahati yaptım. Birçok defa buralara gitmiş olmama rağmen Vietnam’ı görünce dilim tutuldu. Bu ülkede motosiklet kullanmak fikri gerçek olsa, kekemelik yıllarıma geri dönebilirim, o kadar yani! Mesela 8 milyonluk Saygon’da 5 milyon motosiklet var. Motosiklet sayısı diğer araçların 18 katı! Trafikteki sürücülerin %76’sı ehliyetini son 20 yıl içerisinde almış.
Trafik kuralı olarak adlandırılacak neredeyse hiçbir emare bulunmuyor. Yol kalitesi diye başlayan bir cümle kurmak asfalta hakaret olur. Güvenlik ekipmanı kavramı bir Vietnamlı için uzun boylu olmak kadar ütopik! Amerika savaşı zaferle bitmiş olsa da, trafik savaşını asla kazanamayacak bir kaosla başlamışlar ulaşıma… Bir motosikletin taşıma kapasitesi tamamen fizik kurallarının limitleriyle belirleniyor. Hiç abartmadan söylüyorum, bir otomobile sığdıramayacağımız kadar eşyanın küçücük bir motorla taşınması, günlük hayatın çok normal karelerinden biri. Motora 4 kişilik bir ailenin binmesi ise, bizim bakkalda ekmek bulunması kadar normal. Alamanya’yı ilk ziyaretinden dönen geçgin taşralı formunda anlattığımın farkındayım, ama itimat edin ki internet karelerinde bile çok az rastlanacak tablolar mümkün hayatın her anında…
Örneğin; İstanbul keşmekeşinde büyümüş biri olarak iki şeritlik bir caddeyi yaya olarak geçemedim. Çünkü trafik her yandan, hiç durmadan, gayet süratli bir biçimde akıyor. Tek formül kendini yola atıp hiç durmadan yavaşça karşıya yürümek. Ancak o zaman sen de trafiğin bir parçası oluyorsun ve herkes seni algılayarak kaçınıyor. Durduğun anda trafiğin bir parçası olmaktan çıkıp engel haline geliyorsun ki, ikinci Vietnem savaşı o an çıkabilir ve zincirleme bir kazaya sebep olmak kaçınılmaz… Havalimanı otoparkında birkaç yüz arabaya karşılık binlerce motosiklet vardı. Tüm sistem, düzen, motosiklet üzerine kurulu. Otoparkın girişi, çıkışı, görevlinin içeriye aldığı trafiğin düzensizlik içerisindeki düzeni şaşırtıcı. Elbette ölümcül kaza oranları korkunç seviyelerde. Tek şaşırtıcı durum buranın Asya’nın kişisel bakımdan en güvenli ülkelerinden birisi olması. Nadir bulunan otoyol yoncaları küçük tel örgülerle çevrilerek, su birikintisi oluşturularak ördek çiftlikleri haline getirilmiş. Binlerce ördek burada kesileceği güne kadar mutlu mesut yaşıyor.
Elini uzatsan iki tane vakvak alıp gidebileceğin bu yerlerdeki hırsızlık oranı sıfır. Kriminal suç oranı da hiç yok. Cezaların ağır olması bir yana savaşın yerleştirdiği duygu Budizm ve Konfiçyanizm’le birleşince ortaya toplumsal ittifak ve toplumsal ahlak çıkmış. Yazı biraz gezi notu oldu ama şoku ancak üzerimden atabildiğim için bu ay başka bir şey yazabilmem mümkün değildi, kusura bakmayın. Kötüden örnek olmaz elbette ama bir eklemeli düzeltme yaparak trafik sıralamasında kendimizi dünyanın değil, Avrupa’nın kötüsü olarak değerlendirmek daha doğru olacak. Adam motorda on metrelik direği hafif çaprazlama omuzlamış taşıyordu dostum, sen neden bahsediyorsun? ?