Yıllardır motosiklet sektörünü takip ediyoruz. Yeri gelince yorum
yapıyor, yeri gelince ahkam kesiyoruz. Kimi zaman da yılların
deneyimiyle oluşan kalıpların esiri olabiliyoruz. Nesnel olduğu
kadar öznel de olan bu kalıplar sayesinde şah damarından
yakaladığımız sektörün nabzını kimi zaman iyi okurken kimi
zaman da hatalara düşebiliyoruz.
Doğru ya da yanlış tüm değerlendirmeler sonunda tek bir “gerçek” ile yüz yüze geliyoruz. O gerçek ki, tüm sorunların önünde duruyor. Motosiklet ve motosikletçi Algısı! Motosiklet kullanıcılarının trafikte yaşadıkları sorunlardan mı söz edersiniz, ya da motosiklet satışlarının istenilen düzeye gelememesinden mi, yoksa yasa koyucuların köstekleyici tutumundan mı? İster motosiklet kullanıcısı olsun, ister genç, ister deneyimli, ister sporcu, ister yönetici, ister ithalatçı veya üretici. Hangi bakış açısıyla olursa olsun hiç bir sorun, zihinlerdeki bu negatif algıyı değiştiremediğimiz, direnç noktalarını ve kalıpları birer ikişer kırmadığımız sürece çözüme ulaşmayacaktır. Türkiye Motosiklet Federasyonu tarafından gerçekleştirilen yarışmada birinciliği “Aklın Yolu İkiteker” adlı çalışmalarıyla kazanan Nil Çokluk Cömert ve Özlem Mine Ceylan’ın akademik düzeydeki araştırması, söz konusu gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Bu konudaki ayrıntılı röportaj, gelecek sayımızda yer alacak.
Çalışmaya göre motosiklet kullanmayı tercih etmeyenler, motosikletin güvensiz ve tehlikeli olduğunu, trafikte arabaların motosikletlileri sıkıştırıp rahatsız ettiğini, kaza riskinin yüksek olduğunu belirtirken, araştırmaya dahil olan ebeveynler ise motosikleti çok tehlikeli bulduklarını ve çocuklarının motosiklet kullanmasına kesinlikle izin vermeyeceklerini söylüyorlar. Kitle iletişim araçlarında özellikle de televizyonda gördükleri motosiklet kazalarından olumsuz etkilendiklerini belirtiyorlar. Bu tutum ve davranış sadece ana babalar düzeyinde değil şüphesiz. Aynı yaklaşım, yerel yöneticilerden yasa koyuculara, gazete haberlerinden televizyona ve sosyal medyaya kadar yayılmış durumda. Motosiklet kullanıcılarına riski seven “uçarı, serseri” insanlar diye bakıyorlar.
Böylesine bir algı kafalarda kontak yaptığı sürece, birbirini takip eden zincirleme sorunlar silsilesini çözmek olası değildir. Bu noktada konuşulması gereken bu algının nasıl değiştirilmesi gerektiği ve buna bağlı olarak biz motosiklet kullanıcılarını etkileyen sorunların hangi yöntemlerle çözüleceğidir.
Değişime zihinlerden başlamayı kabul edersek, direnç noktalarını ortadan kaldırabilir, sorunların çözümünde daha hızlı ve etkili olabiliriz. Bunun için de yola çıkmadan önce kendi zihnimizdeki engellerden kurtulmamız gerekiyor. Olumsuz ve kötü deneyimler nedeniyle örselenen zihinlerimizde oluşan “bardağın boş tarafını” görme alışkanlığımızı bir kenara bırakarak başlamalıyız, işe.
Örselenmeyen zihinleriyle geleceğe umutla bakabilen, çabalanırsa herşeyin değiştirileceğine inanan, bunun için elinden geleni esirgemekten çekinmeyen gençler ve genç zihinler, bu büyük sorunu çözecek yegane güçtür. Araştırmalar, konferanslar, toplantılar ve iyi niyetli girişimler bir yana, gençler küçük küçük adımlarla da olsa motosiklet dünyasındaki zihinsel dirençleri kişisel çabalarıyla kırarak özledikleri “özgür” ortama doğru yol alıyorlar. Bize düşen sadece onların önünü açmak.
Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…
Yorumlar
Loading…