Yazar: Pervin Ozulu
Motora da binen ve bu kadar evcil bir kaz ile henüz karşılaşmamıştım.
Yine yollardaydım ve hatta daha yeni yola çıkmıştım ki bu kaz karşıma çıktı.
Gezi başlangıcı için muhteşem olmuştu.
Kasım ayının güzel bir günüydü. Hatta hava
güzel ötesiydi ve her yerde sonbaharın renkleri vardı.
Kısa sürüşler, spontane geziler yapabiliyorum sadece, çünkü
zamanım çok kısıtlı.
Manzaranın güzelliğinde bir
keyif çayı içmek için durmuştum.
Çiftçi gibi bir adam geldi çay bahçesine, peşinden de bir kaz. Adam iki adım atıyor, kaz
da iki adım atıyor. Adam yan tarafa geçiyor, kaz da peşinden takip ediyordu. Hayretler içinde kaldım ve olan biteni daha iyi görmek için ayağa kalkıp izlemeye başladım.
Meğer adam o kazı her yere götürüyormuş ve motora bile bindirdiğini öğrenince mest oldum.
Benim motorun önüne de geçti, yanına ve üstüne. Motora alışkın olduğu belliydi, hiç
yabancılık çekmedi. Nasıl bir kaz ki bu böyle?
Koluma geldi ve keyfimden kahkaha şenliğim başladı. Musmutluydum,
bayıldım. Tüyleri yumuşacıktı ve kocaman da görünse çok hafifti, rahatlıkla
kolumda taşıyabildim.
Gagasıyla hafifçe elimde ısıracak yer aradı, gıdıklar
gibi hissettim. Nereden ısıracağını çok iyi biliyor, yumuşak tarafından ısıracak
yeri aradı resmen.
“Kaz kafalı” diye bir argo kelimenin hiç olmaması gerek
aslında. Kazlar hem çok akıllı hem de birçok insandan çok daha sadık ve mert.
Hiç kaz sürüsünü incelediğiniz mi? Hep bir lider vardır öncü
eden sürü başını götüren bir tane kaz. Arkasında iki kaz sonrasında da diğerleri.
Eğer göç ve veya uçuş sırasında aralarından birisi rahatsızlanırsa üçgen
şeklinde iki kaz ile beraber o rahatsızlanan kaz ile aşağı iniş yaparlar.
Hastalanan kaz toparlanınca yine o üçgen şeklinde uçarak bir sonraki sürüye
katılırlar. Bunu çocukken okumuştum ve çok etkilenmiştim.
Motora da binen bu kazı da görünce kazlara bir kez
daha hayran oldum.
Yorumlar
Loading…