Dünyanın öbür ucunda olup biteni bilirken, kendi içindeki damarın bir köşesinde ne nolduğu hakkında bir fikrin yok.
Motorun teklediğinde üreticiye veryansın edip “Bu kadar da olur mu!” demesini biliyorsun ama kalbin teklediğinde neden sonuç ilişkisi hakkında yürüteceğin bir fikrin bile yok.
Niyetim hamasi mesajlar vermek değil elbette. Sadece bilincimizle ve gördüğümüz, hissettiğimizle mi yaşadığımız, yoksa hayatımızda bizi etkileyen bazı sufi-doğaüstü olaylar olup olmadığını sorgulamak sadece…
Geçen ay “Asker”le (Yeşil Triumph Explorer oluyor kendileri) Nişantaşı’na gidiyorum. Yolu anlamsız bir biçimde değiştirdim. Haliç’ten çıktım, Sütlüce’ye iniyorum. Koç Müzesi önünden geçip Tarlabaşı’na çıkacağım.Haliç tam karşımda, kırmızı ışıkta, iki şeritlik yolun sağında, şeridin tam ortasında durdum. Solumda bir minibüs var. Motor viteste, gözüm ışıkta ve hafiften aynada bekliyorum. Bir ticari taksi benimle şeridin sağındaki kalan boşluğa girmeye çalışıyor. Giremedi ve sağ çantaya dayandı. Dengemin bozulduğunu görüp dokunduğunu anlayınca da geri aldı.
Debriyajı bırakamadığım için gergedan gibi dönüp “Ne yapıyorsun” diye seslendim. Özür diler bir el işareti yaptı ama vitesi boşa alıp iyice döndüm ve biraz daha kızacağım. “Çantayı çizdi mi acaba?” diye de düşünüyorum tabii.
Bu sırada yeşil yandı. Solumdaki minibüs doğal bir biçimde yavaşça ilerledi ve sola dönecek.Bu sarı kafesteki aceleci abi bana dokunmasa aynı anda çıkacağız. Muhtemelen ben minibüsü siper yapıp geçeceğim. Yoksa minibüsün solunu görmediğim bir riski alıp ondan daha hızlı yola atlamam.
Ama o sırada sol taraftan deli gibi gelen bir otomobil minibüsün sol arkasından sanırım 60-70 aralığında belki de daha hızlı bir süratle çarptı. Çarpmanın etkisiyle minibüs aslında benim olmam gereken şeride doğru arkasından itibaren yelpaze gibi savruldu, devrilmedi ama neredeyse geriye kadar döndü. Yani ben onu siper almış olsaydım bile minibüsün kıçının o dönüşü beni herhalde denize kadar olmasa bile sağlam bir çarpmayla nereye savururdu bilmiyorum.
Bence olaylar bilinçli seyrettiği müddetçe sonucuna göre değerlendirilmeli. Ticari taksinin şoförü elbette mümkün olmayacak bir şekilde bu kazayı öngörüp beni engellemek için dokunmuş olsaydı, ilk başta kızmış olmama rağmen sonrasında inip kendisini bilumum bölgelerinden öpmek gerekebilirdi. Ama ortada bir şer’den çıkmış hayır vardı ve bunun sebebi olsa da kahramanı taksici değildi.
Şimdi burada durup düşünüyoruz. Yazar; itikat sahibi sabit bir kaderci olabilir. Dolayısıyla Allah korumuştur. Yazar; gereksizce güzergâhını değiştirip o yola dönmeseydi bunlar yaşanmayacaktı varsayımından hareketle her şeyin sebebini kendinde görür.Ama iyi bir adam olduğu için kozmik enerjisi sayesinde kazadan kurtulmuştur. Yazar; sadece şanslıdır. Ya da hiç biri…
Ben kontrol odaklı biri olduğum için kendi adıma her şeyi şansa bırakmam. Ama her şeyi kontrol edemeyeceğimi bildiğim için de teslim olduğum inançlarım vardır. Yani narkoz alma kararını ben veririm. A ma narkozu aldıktan sonra her şeyimle doktora ve ekibine aitimdir.
Bence, inancınızın açılımı her ne olursa olsun meleklerinize inanın.