KTM’nin eğlenceli olduğu kadar faziletli şekilde gezegeni kurtarma misyonu, 2008’de geliştirilmeye başlandıktan sonra 2014 Intermot’ta tanıtılan Freeride E’nin üç versiyonu ile artık pazarda hayat bulmuş durumda.
Aslında, Avusturyalı firmanın yeşil yolda ilerleme konusundaki kararlılığı satışların yere vurduğu ve büyük kayıpların yaşandığı korkunç 2008 yılında bile, oldukça para emen Ar-Ge’ye e-motosiklet projeleri için yatırım yapmasından anlaşılıyordu. Kısa süre önce neredeyse dibe vurmuşken şu anda Avrupa’nın en çok ünite satan firması konumuna gelen KTM, galerilerinde yer verdiği ilk iki E-modeliyle, E-SX motokros ve ekstra ücretle trafiğe de çıkabilir hale gelen E-XC enduro ile o buhran döneminde yaptığı yatırımların ve kararlılığın meyvelerini toplamaya başladı bile…
Ancak bir de üçüncüsü var ki o Intermot’ta tanıtılan ve bazı açılardan daha etkileyici bir elektrikli Freeride olmasıyla birlikte KTM’in Mattighofen’deki fabrikasında Nisan 2015’ten itibaren üretimine başlanacak. Bu da demek oluyor ki Avrupa’daki galerilere Haziran’dan önce ulaşamayacak, Amerika ve Avustralya’da ise bu tarih 2016. O E-SM Supermoto, KTM’in yol için üretilmiş ilk elektrikli motosikleti ve aslında ana markalar arasında bu konseptteki ilk motosiklet (bir scooter değil) “Biz KTM olarak elektrikli araçların geleneksel motorlar için harika bir tamamlayıcı olduğuna ikna olmuş durumdayız” diyor KTM’in CEO’su Stefan Pierer. “Uzun vadede elektrikli taşıtlar kısa mesafeli seyahatler için bir numaralı seçenek haline gelecek, özellikle de açık doğal alanlar ve oldukça kirli metropoller gibi doğa konusunda oldukça duyarlı çevrelerde. Bu sebeple bu sektörde kendimizi göstermeliyiz, ancak kendi sportif geleneğimizi de korumamız gerekiyor. Freeride E-SM yeşil pelerin giyen ilk sokak savaşçımız olmalı.
E-SPEED ve Freeride E modelleri gibi araçlar iki tekerlekli araçların toplum içerisinde daha çok kabul görmesini sağlayacaklardır – yalnızca çevreye duyarlılıklarıyla değil, ama aynı zamanda kolay kullanılabiliyor, çabuk ve oldukça eğlenceli olmalarıyla da…” KTM dışındaki biri olarak ilk kez bu politik açıdan oldukça doğru yeşil E-Duke’u sürme şansını KTM’in evi olan Mattighofen’in en yoğun saatinde elde ettim. Şehrin sokaklarında geçirdiğim bir saatlik sessiz sürüş; taksi, kamyonet ve otomobillerin arasında kendime yer bulmaya çalışarak ve motosikletin maksimum hızı olan 90 km/s hıza çıktığım şehir dışındaki yollarda biraz daha süratli sürerek geçti. Sürüş sonrasında KTM’nin bitter limon tadındaki politik doğruluğu nasıl da taptaze keyifli bir limonataya çevirdiğini görmüş oldum. Şimdiye kadar elektrikli motosiklet veya scooter üreten tüm üreticiler taşımacılıkta çevresel yararlara odaklanmışken KTM’nin farklı bir çizgisi bulunuyor: Yeşil iyi olabilir ama aynı zamanda eğlenceli de olmalı! Freeride E-SM yüksek ama son derece dar, Kate Moss’un kulakları arasında bir gidon olduğunu düşünün. 870mm yüksekliğindeki seleden (off-road modellerden 40mm daha alçak) bacağınızı attığınız zaman elde edilen konforlu ve mega kontrol edilebilir oturuş çok da yüksek hissettirmiyor. Makul şekilde alçağa yerleştirilen ayaklıklar sayesinde E-SM pek çok vücut için güzel bir oturuş sunacaktır ki böylece aracın uygun olduğu şekilde debriyajla da uğraşmak zorunda kalmayan yeni kullanıcılar için de uygun bir kombinasyon elde edilmiş olunuyor.
İleri doğru hareket etmek için ilk olarak güç düğmesini açmalı, daha sonra ön farın yanında bulunan kontak anahtarını çevirmenin ardından sistem kendine gelene kadar beklemelisiniz. Güç düğmesine bastığınızda gidon kafasının hemen arkasında hayat bulan ana göstergenin etrafında bir dizi LED var. Eğer hepsi yeşil yanıyorsa batarya tam şarjlı demek, şarj azalırsa yanan ışıklar da azalıyor. Batarya doluluk oranı %20 civarında olduğunda ekran sarı %10 olduğundaysa kırmızı yanıyor. Yani eğer bir veya birden fazla yeşil ışık varsa gitmek için hazırsınız demek; güç butonuna basın ve bileği bükün!
Dahası merkezde 1-2-3 olarak numaralandırılmış ve sürüş modunu belirten üç farklı kırmızı pencere var. No.3 beginner seviyesi, oldukça yumuşak gaz tepkileri ve sınırlandırılmış güç ile yol hızı azaltılmış, yani bu mod ile oldukça yavaş gidiyorsunuz -maksimum 50 km/s. No.2 Intermediate modu, şehir içinde oldukça kullanışlı ve şimdi 500 devir/dk’de elde edilen maksimum tork ile özellikle ıslak yüzeylerde de mantıklı. Mod No.1 ise maksimum güç ve 1 devir/dk’den itibaren kesintisiz maksimum tork veriyor, yani gazı aniden tam açarsanız arka tarafa takla atmanız mümkün. 2. ve 3. seçenekler aynı zamanda batarya ömrünü de uzatıyor. Kendi saatim dolduğunda sarı ışık yanmaktaydı ama batarya ömrü bir barın önüne çekip 50 dakikada şarj etmemden önce yapılan pratik bir gezinti için yeterliydi.
Freeride E-SM’i yola hazır halindeyken sürmek hem çok ama çok eğlenceli, hem de kesinlikle bağımlılık yaratıyor. Debriyajla uğraşmanıza gerek kalmadan, anında kontrol edilebilir ama aynı zamanda güçlü bir hızlanma sunuyor. Üstelik en düşük devirlerde bile bir dolu çekiş gücü mevcut, tek seferde ön tekeri kaldırmak için yeterli, ama tamamen sessizlik içerisinde. Her seferinde bir elektrikli motosiklet sürerken sessizliğe ve her şeyin çok kolay ve tepkisel olmasına alışmak biraz zaman alıyor. Dar ve düzgün dengelenmiş olması ile düşük hızlarda giderken KTM’in manevra kabiliyeti harika, güce ve özellikle bir aracın kenarından kaçmak için aniden ivmelenmenizi sağlayacak torka ihtiyacınız olan durumlarda bileği bükmenizle istediğinizi alıyorsunuz. Şehir sokaklarında keskin dönüşler yapmak veya trafiğin içerisine girip çıkmak hem mümkün hem de eğlenceli.
Çünkü KTM’nin düşük devirde dahi güçlü olan elektrik motoru sürüşü sezgisel yapıyor. Bir süre sonra debriyaj maneti olmadığını unutuyorsunuz, motosikletin üzerinde ayakta durup önünüzdeki aracın tepesinde trafiğin neresinde sıvışmak gerektiğini düşünürken debriyajla uğraşmak veya vitesi düşünmek zorunda kalmıyorsunuz. Önünüzdeki trafiği izleyebilmek için E-SM’nin üzerinde zaten yeterince yüksekte oturuyorsunuz ve çok ince olması sayesinde şeritler arasında başka hiçbir iki-tekerlekli araç üzerinde yapamayacağınız kadar hızlı hareket edebiliyorsunuz. Kaldırımlara çıkıp trafik sorununu kestirme yoldan halletmekten bahsetmiyorum bile. Kim, ben mi?
Gerçekten, E-SM kuryeler arasında anında favori olurdu, tabii eğer €11.500’luk fiyat etiketiyle galerilere dağıtılmaya başlanmasaydı. Yine de arkasında çok ufak şarj etme ve belki de aşınacak fren balataları dışında hiçbir işletme maliyeti bırakmıyor. Bir de elbette her şeyi bir sırt çantasında taşımalısınız, yoksa motosikletin sahip olduğu bu kıvraklık yok olup gidecektir. Paranın karşılığında aldığınız değer açısından bakacak olursak KTM’nin dünyanın en büyük elektrikli motosiklet üreticisi (yine tekrarlıyorum, scooter değil) tarafından üretilen Zero DS ile karşılaştırılmasına kesinlikle değer.
Ne olursa olsun Freeride’ı sürerken kontrolün tamamının kendinizde olduğunu hissediyorsunuz ve bu durum, sürüşü keyifli hale getiren şeylerden biri. Buna bir de sağlamlık hissiyatının yanında hafif ve kararlı yönlendirme ve kıvraklık ekleniyor. Gaz kolu çevrildiği anda gelen canlı tepki ve gücün Formula frenlerin harika performansıyla birleşmesi de işi iyice taçlandırıyor. Her iki freni de birlikte kullanmak böylesine hafif bir motosiklette -bu tarz motosikletlerde bu sıkça kullanabileceğiniz bir tabir değildir – fenomenal ölçüde bir frenleme sunuyor. WP süspansiyonlar yine şehir içi yollarda engebeleri emmede başarılı ve güven veriyor. Genel olarak yol kullanımı için ayarlı olduklarından göründüklerinden sertler, ancak tamamen ayarlanabilir oldukları için kendi isteğinize göre ayarlama yapabilirsiniz. Ama motosikletle birlikte gelen Michelin lastikler soğuk sonbahar gününde ısınma konusunda biraz gecikti ve fazla geri bildirimde de bulunmuyordu – ki çevir ve git tarzı spor motosikletlerin özünde vardır. Pirelli veya Metzeler’in bu denli ani yüksek tork sunan bir motosiklete daha uygun olacak şekilde tutuş sağlayan birkaç lastiğinden birinin olması daha iyi olabilirdi. Bu lastikler piyasadaki rakiplerine göre çok daha çabuk ısınırken aynı zamanda en hafif lastikler olma özelliklerine de taşıyorlar ki bu motosikletin daha az “tüketmesi” ve menzilinin daha da uzaması anlamına gelebilirdi.
İşin en güzel yanı KTM’nin yeni elektrikli yol motosikleti karmaşık AB ehliyet kuralları arasında bir açık bularak hemen oraya yerleşmiş olması; A1 derecesinde ehliyeti olanlar normalde kullanabileceklerinden %50 daha güçlü bir motosiklet olan E-SM’i kullanabilecek. Yani yasal olarak bir 125’likten farkı yok ve A1 ehliyetine sahip bir kişi, A2 ehliyetli bir sürücünün kullanabileceği 471 cc’lik çift silindirli Honda CB500 ile aynı torku üreten E-SM’yi kullanabilecek. Güzel! Elektrikli motosikletler iki-tekerlekli dünyasında son yıllarda ortaya çıkan en büyük gelişme ve amatör garajlarda fen projeleri kıvamında başlayan çalışmalardan bazıları seri üretime geçme imkanı bile buldu. Honda, KTM, BMW gibi endüstri devleri şu anda elektrikli ürünler için yeni teknolojiler geliştirme projeleri adına milyonlarca dolar, euro ve yen harcıyorlar. Bu da bize şu an sadece gelecekte motosikletler hakkında yaşanacak çok büyük bir patlamanın başlangıç evresini yaşadığımızı gösteriyor. Freeride E-SM’nin doğuşu KTM’nin sıfır emisyonlu yol motosikleti havuzuna ilk kez ayağını sokmasını temsil ediyor. Şüphesiz bu son olmayacak.
“Bir elektrikli motosiklet yaratmayı Everest Dağı’na tırmanmak gibi görüyorum” diyor Harald Plöckinger. “Batarya grubu seri şekilde sıralanmış bir dizi paralel hücreden oluştuğu için, eğer voltaj değiştirilmezse ölçeklendirilebilir ve aynı kontroller ve motor ile kullanılabilir. Bu yüzden şehir içi ulaşım konseptinde genişleyen bir ürün gamı yaratarak dağın üst kısımlarına çıkabilmek için çalışıyoruz. Ancak ilk olarak çok sıra dışı bir şey beklemeyen, yalnızca motosiklet üzerinde eğlenmek isteyen müşterilerimizin beğeneceği şekilde başlamak istedik. Freeride E-SM de tam olarak bunu karşılıyor, ancak KTM’ye elektrikli motosiklet anlayışının seviyesini yükselteceğine ve performans açısından geleneksel motosikletlerle aynı düzeye gelineceği gibi, eğlence açısından onları geride bile bırakabilecek konuma getireceği konusunda güvenin. Üstelik arkanızda en az seviyede karbon iz bırakarak.” Tıpkı o adamın söylediği gibi, yeşil iyi olabilir, ama eğlenceli de olmalı!?