Aslına bakarsanız başlık motora pek uymaz. Ama insandan söz edersek tam yerine oturur. Neden bu iki sözcüğü yan yana getirdiğimi anlatayım.
Motosikletlerin teknik özelliklerine baktığımızda çeşitli özelliklerin sayısal değerlerle açıklandığını görürüz. İnsan için de benzer durumlar söz konusudur. Boy, ağırlık, kol ve bacak uzunluğu, vücut yağ oranı, el parmak genişliği, çevre ve çap büyüklükleri, yağsız vücut ağırlığı, vücuttaki su miktarı gibi. Daha da devam edersek bu defa kardiyovasküler özelliklere uzanırız.
Kalbin istirahat halindeki nabız sayısı, bir atım esnasında fırlattığı kan miktarı, solunum frekansı, kas kuvveti, kas dayanıklılığı, kilo başına dakikada kullandığı oksijen miktarı diye sıralamaya başlarsak insanın performans değerlerinden bahsetmiş oluruz.
Motora dönersek; çıplak ağırlığı, dolu ağırlığı, soğutma sistemi, motor hacmi, debriyajı, sıkıştırma oranı, şasi yapısı, ön ve arka süspansiyonları, frenler, sele yüksekliği, yerden yüksekliği, motorun uzunluğu, aktarım, lastikler, yakıt sisteminden söz edebiliriz. Dikkatle bakılırsa, her iki tarafın benzer özellikleri var. Tek fark, birinin canlı diğerinin mekanik olmasıdır. Ama bu farklar, insan beyninin olağanüstü uyumu sayesinde eşitleniyor.
Motosiklet imal edilirken kullanıcı fikirleri dikkate alınıyor. Her insanın her motora uygun bir fiziksel yapıda olması beklenmiyor ama bazı küçük opsiyonel özellikler motoru sürücüye daha yatkın hale getirebiliyor. Sele yüksekliği, sertliği küçük mekanizmalarla ayarlanabiliyor. Gidon yüksekliği kolların uzunluğuna göre konumlanabiliyor. Çok basit ayarlarla amortisör sertlikleri düzenlenebiliyor. Nihayetinde, motorlar insana uygun şekilde üretilmeye çalışılıyor.
Olaya daha global baktığımızda, ülkelere göre motosiklet üretildiğini söyleyebilir miyiz? Otomobillerde bu durum açıklanabiliyor. Bir çalışmada okumuştum, Birleşik Devletler’de kadınların nasıl bir bagaj istediklerini araştıran bir şirket bu konudaki talepleri değerlendirdikten sonra halen en fazla satılan yabancı otomobil markası olma özelliğini sürdürüyor.
Ama motorda henüz böyle bir şey yok. Genel eğilim yarışlarda ilk sıraları alan markaların daha çok tercih edildiği gösteriyor. Oysa insanlar, kendi kullanım amaçları ve keyif alma düzeyine göre motosiklet satın almayı tercih ediyor.
Bu bilgiler ışığında özetleyecek olursak, motorların insan yapısına uygun biçimde üretilmesi konusu gündeme gelecektir. Ergonomik uyumun yüksek düzeyde olması için çeşitli kullanıcı görüşlerine ihtiyaç duyulacaktır. İşin bu tarafına bakıldığında bir “Motosiklet Kullanıcı Enstitüsü” kurulması gerekmektedir. Çalışma alanları çok farklı olacak bu kurumun aktif biçimde de desteklenmesi gereklidir. Bunun gerçekleşmesinde kimlere hangi görevlerin düşeceğini bir başka yazımda anlatacağım .?
Yorumlar
Loading…