Yazar:
Sonunda grip oldum! Ocakta nane-limon, elimde kağıt mendil, bir yanda taze sıkılmış portakal suları. Merak ediyorum, bu sefer 1 haftada mı iyileşeceğim yoksa 7 günde mi? Bu grip fena bir şey; kafamın kocaman bir top gibi boynumun üzerinde ağırlık yaptığını hissediyorum. E, böyle bir his içerisinde zihin de düzgün çalışmıyor ve başlıyorum düşünmeye: Motorlar da grip olur mu?
Yetkisiz Servis
Hasretle beklediğimiz bahar geldi, kapıya dayandı. Kimi illerde zaten pek de uzaklaşmamıştı; kiminde ise halen ya davet bekliyor tüm endamını göstermek için, ya da naz yapıyor. Ama sonuçta hepimizin kanı kaynamaya başladı, motorlarımıza başka bir gözle bakıyoruz. Yaz-kış, yağmur-soğuk demeden motorlarına binenlere değil sözüm. Onlar zaten her daim motor üzerinde olduklarından, ihtiyaç duydukça motorlarının tamir ve bakımlarını yapıyorlar. Ama kış boyunca motorunuz bir köşede yatıp sizinle birlikte baharı kumrular gibi beklediyse, artık onları hazırlama vakti geldi demektir. Bütün kış soğukta bizi bekleyen motorumuz acaba grip oldu mu?
önce kendi bakımımızı yapalım
İlk enduro motorumu aldığımda, mecburiyet sebebiyle motorumu evimden 40 km. uzakta bir garajda bırakmıştım. İkinci el bir motor almıştım; bakımı yapılmalı, lastikleri değişmeli ve bahar gelmeliydi ki binebilmeliydim. O sıralarda tanıştığım bir motor eğitmeni şöyle söyledi: “Motora binmesen bile gidip üzerine otur. Sigaranı, çayını motor üzerinde iç. Arada motoru da çalıştırıp akünü iyi-kötü şarj edersin ama en önemlisi motoruna alışırsın. Motorunu seversin!”
Söylediklerini aynen yaptım. Hafta sonları evde oturmaktansa garaja gidip motoru çalıştırmak, üzerine oturmak, durmadan sağını solunu temizlemek çok daha cazipti. Havalar ısınmaya ve yollar kurumaya başlayınca, biriktirdiğim paramla yeni lastik alıp motorun da bakımını yaptırdığımda, sanki yıllardır motorumla tanışıyormuş gibiydik. Motorumu kullanmasam bile onunla birlikte zaman geçirmek, zihnimin motora alışmasında çok faydalı oldu.
Her ne kadar yıllardır motor biniyor olsanız da, kış sebebiyle ara verdiyseniz, düşünce yapınızı tekrar motor kullanmak üzerinde yoğunlaştırmakta, bilgileri tazelemekte ve araç sürücülerinin motor trafiğine alışık olmadıklarını hatırlamakta fayda var. Hem unutmayın ki ehliyetini yeni alan bir çok araç sürücüsü, belki bu sene ilk defa motor trafiği ile tanışacaklar. Bahar, insanların kanının kaynadığı, kafalarda kavak yellerinin estiği ve gözlerin hiçbir şeyi görmediği mevsimdir. Görmeyi ve görünmeyi unutmayın; görünmediğinizi bilin… Ayrıca, eğer sürekli masa başında çalıştınız ve spor da yapmadıysanız vücudunuzu hareket ettirin, esnetin ve biraz da güçlendirin ki motorunuza daha çok hakim olasınız.
öksüren motor
Kış iyice kendini göstermeden evvel motorları garaja koyup soğuk ve rutubetli ortamdan en az zararı görmeleri için kendimce tedbirler almıştım. Bu arada, yeni bir restorasyon projesi de kış boyunca sürdü ve kendi kendime motoru bu sezona yetiştirmek için söz verdim. Elektrik donanımı, frenleri, boyası, deposu, aksesuarları derken sonunda motoru çalıştırıp karbüratörlerin senkron ayarlarını yapmak üzere atölyeye vardım. Restorasyona başlarken karbüratörleri söküp bir arkadaşımla beraber bir güzel temizlemiştik. Yakıt deposundaki sızıntı sorununu hallettikten sonra benzin koyup karbüratörlerle birlikte depoyu taktık. Marşa bastık…
Motor kış uykusundan uyandırılmış kocaoğlan gibi önce bir kaç kere homurdandı, gerindi ve sonunda çalıştı. Karnı acıkmış; depoyu doldurup gazı açtık. Esnedi, sağa-sola bir kaç defa döndü ve ısrarlarımıza dayanamayıp bizimle sohbet etmeye başladı. Konuşmaya başladı başlamasına ama mahmurluktan mıdır bilemiyorum, söyledikleri bir türlü anlaşılmıyor. Daha kendini toparlayamadı herhalde diye düşünüp konuşturmaya, ortamı ısıtmaya devam ettik ama halen saçmalıyor. Bir iki öksürdü, tıkandı, derin bir nefes aldı ve sustu… Motorum grip mi oldu yoksa?
Karbüratörleri tekrar söktük, nefes yollarını kontrol ettik ki ne görelim? Bronşitler tıkalı! Yakıt deposunun dibindeki tortular karbüratörü tıkamış. Neyse ki insanoğlundan daha sorunsuz tedavi edilebiliyorlar. Kullandığımız ilaçlar biraz basınçlı hava, bol miktarda karbüratör temizleme spreyi. Her şey tekrar toplandı, yerine terleştirildi ve bir kez daha denedik. Saatin ilk çalması ile ikinci defa çalması arasında beş dakika uyursunuz ama o uyku 5 saatlik uykuymuş gibi dinlendirir hani. İşte bizim kocaoğlan da bir anda gümbürdeyerek yerinden kalktı. Senkron cihazlarını bağladık; manometrelerden bir tanesi bozuk çıktı. İstanbul’un rutubeti ölçü aletini bile etkilemiş. Bir başka ölçü takımını ilk takımla birlikte karbüratörlere bağladık. Motorun üzeri şenlik yeri gibi. Motorun çalıştığını duyan komşulardan biri gelip inanmaz gözlerle ölçü aletlerinin göstergelerine baktı ve sordu “Bunlar hep burada mı duracak?”
rahat!.. hazrolll!… yerinde saay, marş!!!
Eğer motorun marşına basıp bir seferde çalıştırdıysanız, aşağıdaki temel bakım başlığını atlayıp diğer kontrolleri yapabilirsiniz. Ama daha marş basarken sorun varsa, temel bakım başlığındakilerin TAMAMINI kontrol etmeden yola çıkmayın.
Daha evvelki bölümlerde lastik ve zincirlerin öneminden ve bakımlarından, özelliklerinden konuşmuştuk. Bu bakımları her zaman, yaz, bahar, kış demeden yapmakta-kontrol etmekte sonsuz fayda var. Lastiklerinizin ve zincirinizin uygun durumda olduğunu varsayarak temel bakımları kontrol edelim.
temel bakım
Motoru bir güzel temizleyip varsa nikelaj, kromaj kaplı bölgeleri temizlediniz. Sakın ola ki motorunuzu basınçlı su ile yıkamayın. Eğer başka bir seçeneğiniz yoksa basınçlı su makinelerinin su püskürten ucunu (nozül) motorunuza en az 50 santim mesafeden tutarak yıkayın. Ama bence en ideali, bir kova sabunlu su, sünger ve hortumdan akan su ile yıkamaktır.
Eğer akünüz yeterli güç üretiyorsa depodaki yakıt miktarını kontrol edin. Uzun süre bekleyen yakıt, özelliğini yitirip yanmakta güçlük çıkartabilir. Veya benim başıma geldiği gibi depo dibinde pislik-tortu birikmiş olabilir. Eğer depodaki yakıtı harcamak istemiyor ve ilave yakıt alacak kadar da yeriniz varsa, artık benzin istasyonlarında bile çok ucuza satılan bidonlarla motorunuza uygun yakıtı alıp depoyu doldurabilirsiniz. Depodaki mevcut benzin ile karışan yeni, taze benzin motoru çalıştırmakta yardımcı olacaktır. Ama deponuzda zaten çok az benzin kaldıysa, bunu boşaltmak, aynı zamanda depoda biriken pislik ve kalıntıların da büyük kısmını temizlemenize yardımcı olur. Böyle bir temizlik yapacaksanız mutlaka yakıt filtresini de temizleyin/değiştirin.
Akünüzde yeterli güç yoksa, akünüzün modeli elveriyorsa saf su ekleyin ve tekrar deneyin. Eğer bu da yeterli olmazsa akünün durumuna göre ya şarj ettireceksiniz, ya da yeni bir akü alacaksınız. Çoğunlukla, grip ilaçlarının kutularında “semptomatik tedavi” amaçlı oldukları yazar. Yani gribi tedavi edemiyoruz ama grip sebebiyle ortaya çıkan burun akıntısını azaltabiliyoruz anlamına geliyor. Neticede grip geçene kadar gripsiniz işte; ilaçlar bir yere kadar etkili olabiliyor. Sizin de akünüz yeterli şarj tutmuyorsa “aman canım, olduğu kadar şarj ettiririm, bana yeter” demeyin sakın. Semptomatik tedavi yaparsanız hiç ummadığınız bir anda hastalığın aslında geçmediğini ve hatta nüksettiğini farkeder, gezinizin en güzel yerinde yol ortasında kalabilirsiniz.
ipucu: Aküyü sökerken önce eksi (-) kutuptan başlayın. Bir kez eksi kutup söküldükten sonra artı (+) kutbu sökerken yanlışlıkla tornavidayı (veya anahtarı) şaseye dokunursanız kısa devre yapmaz.
fren mi, firen mi?
Nasıl söylendiği hiç önemli değil, yeter ki görevini eksiksiz yerine getirsin. Fren bakımında öncelikle balatalarınızın durumu, yeterli balata kalınlığında olduklarının tesbiti gerekir. Motor el kitaplarında balata kalınlığının hangi sınırlar içinde olmaları gerektiği belirtilir. Frenleriniz tel kontrollü ise fren tellerini, hidrolik kontrollü ise hidrolik sıvılarını gözden ve elden geçirin. Teller rahatça hareket etmiyorlarsa ince bir yağ ile fren tellerinizi “hafifçe” yağlayın. Patates kızartması yapmayacağız, sadece 1-2 damla yağ ile tellerin daha rahat hareket etmelerini sağlayacağız. Fren hidrolik sıvılarınızı en son ne vakit değiştirttiniz? Kimileri 2 yılda bir deseler bile tercihan her yıl hidrolik sıvılarını değiştiriyorum. Zira tozlu, topraklı yollarda veya frenleri çok fazla devreye sokan sürüş stillerinde hidrolik sıvısı, özelliğini daha hızlı yitiriyor. Kullandığınız hidrolik sıvısının, motor üreticisinin tavsiye ettiği değerlerde olmasına dikkat edin. Fren hortumlarını öncelikle gözle muayene edin. Çatlak, yırtık ya da aşınma izleri varsa mutlaka değiştirin.
İleriki sayılarda frenlerden detaylı olarak bahsedeceğiz ama bu konuda şimdilik son bir şey söylemek istiyorum. Motorumuzun düzgün ve emniyetli bir şekilde durması, sağlıklı çalışıp yürümesinden çok daha önemlidir. Bir dostumun lafını hiç unutmuyorum: “Ne kadar hızlı gittiğini, fren yapınca anlarsın!”
sıvılar
Dünyanın yüzde yetmişi, vücudumuzun yüzde doksanı, karpuzun yüzde yüzü sudan oluşur derler. Dünyanın ve vücudumuzun yüzde miktarlarında yanılıyor olabilirim ama karpuzdan eminim; son kararım! Motorlarımızın da yüzde yüzü sıvılardan oluşur! Haydaaa… diyenleri duyar gibiyim ama açıklamama izin verin lütfen. Yağsız kalmış bir motor, su soğutmalı ise susuz çalıştırılmış bir motor, eninde-sonunda, ağaç altında yere serdiğiniz gazete üzerinde afiyetle yenilen taze ekmek ve beyaz peynirin yanındaki soğuk karpuz gibi çattt diye yarılacaktır. Demek ki neymiş? Yüzde yüz sıvı!
Şaka bir yana, motorun hareketli parçaları arasındaki sürtünme, yağlar tarafından azaltılıp motora karpuz muamelesi yapılmasını engeller. Keza soğutma sıvısı, hareket enerjisinin ortaya çıkardığı ısının motordan uzaklaştırılması için kullanılır. Aranızda, “benim motorum hava soğutmalı” diyenler olacaktır. Ancak motor yağı, sürtünmeyi azaltmakla birlikte ısı enerjjisinin bir kısmını emerek soğutmaya da yardımcı olur. Sezonu açmadan evvel mutlaka yağınızı değiştirin. Şu anda kullanılan yeni nesil motor yağları, kilometre yapmasanız da özelliklerini zaman içerisinde yitirebiliyorlar. Zaten üreticiler çoğunlukla “şu kadar kilometre veya şu kadar ay sonra yağ değiştirin” diye uyarıyorlar. Keza soğutma sıvınız da, belirli aralıklarla yenilenmek isterler ki soğutma görevlerini daha iyi yapabilsinler.
bağlantılarınız kuvvetli olsun
Hem motorunuzun hem de şahsınızın bağlantılarını kontrol edin. Önce motor bağlantıları: Hazır motoru kontrol ediyoruz, sağını solunu söktük, hareketli ve hareketsiz parçaların tüm bağlantılarını kontrol edin. Şase, amortisör, ön çatal, çamurluk bağlantılarını gözlemleyin. Yerinden çıkmış veya gevşemiş civatalar, somunlar, pimler olup olmadığına bakın.
Uzun bir seyahatin tahminen 3.000’inci kilometresinde motorumun ön tarafından bir cızırtı gelmeye başladı. Mola yerlerinde durup sağı solu yumruklayarak sesin kaynağını bulmaya çalışıyorum ama nafile. Yola devam ediyoruz, ses arttı. Çok mu yumrukladım acaba? Tekrar durdum ve motora “acı yok raki, acı yok” diyerek tekme tokat giriştim. Yol arkadaşlarım, dört tane hekim. Başıma toplanmış konsültasyon yapıyorlar: “Bence sıcak çarptı, mitral valfinde ejeksiyon üfürümü oluştu, beynine kan gitmiyor.” Diğeri itiraz ediyor: “Halüsinasyon görüyor olabilir. Yol kenarına yatıralım, çocukluğunu anlatsın; post travmatik bir durum olabilir.” Ürolog olan suskun, bakınıyor… Sonuçta sesin kaynağını buldum. Ön çamurluğu amortisör kovanlarına sabitleyen vidalardan iki tanesi düşmüş, diğer iki tanesi de gevşek. Biraz daha bu şekilde yol alsak çamurluk büyük ihtimalle yerinden çıkıp ön tekerin altına girecek, asfaltta kayak yapacağım. Yanımda yedek civata yok ama plastik bağlantı elemanları var. Çamurluğu sabitleyip yola devam ettik; her mola yerinde bağlantıları gözden geçirdim.
Bağlantıların yerinde ve sağlam olup olmadığından şüpheleniyorsanız gerekli kontrolleri yaptırmadan sakın yola çıkmayın. Serviste veya bizzat, bağlantıları kontrol edecekseniz mutlaka civata, somun ve vidaların tork değerlerini tesbit ettirip o değerler içinde sıkılattırın. Çünkü aşırı kuvvet uygulamak zararlıdır, hem de çok zararlı. Fazla sıkılmış bir civata, yük taşıma gücünü yitirir. Buna ilaveten eğer bir saplamayı fazla sıkarsanız, yuvasını haşat edebilirsiniz. Kişisel bağlantılara gelince: Motorunuzun muayene tarihi geçti mi yoksa tam da o uzun seyahate gideceğiniz sırada mı doluyor? Zorunlu trafik sigortanız yapıldı ve poliçenizin bir örneği yanınızda mı? Motorunuza kasko sigortası yaptırdınız mı? Evet, kasko mecburi değil ama yolda motor arızasından lastik patlamasına kadar başınıza gelebilecek en küçük aksilikte bile yol yardım hizmeti veriyor artık bir çok şirket. En azından, çaresiz kaldığınız zaman sigortacınızı arayıp yanınızdaki arkadaşlarınıza “Benim önemli bağlantılarım var, şimdi gelip lastiğimi tamir ettirecekler!” diye hava atmak istiyorsanız kasko sigortası yaptırın.
yüzyılın icadı
Bu bölümde anlatacaklarım biraz reklama girebilir ama bahsedeceğim ürün, bence, yüzyılın icadı. Yakıt sistemi, yürüyen aksam, frenler ve bağlantılardan bahsettik ama elektrik tesisatını atladık mı zannediyorsunuz? Kesinlikle hayır!
Hele ki benim gibi rutubeti bol bir şehirde yaşıyorsanız, motorunuzun elektrik tesisatındaki bağlantı noktalarında korozyon ve temassızlık yaşama ihtimaliniz çok yüksektir. Çoğu motorun yan ayağında bulunan ve yan ayak açıkken motorun çalışmasını veya vitese takıp yürümesini engelleyen elektrik sviçlerinin (düğmelerinin) arıza yaptığını duymuşsunuzdur. Çünkü o sviç, toz, toprak ve çamura maruz kalıp ayağı kapatsanız bile takılı kalır ve motoru bir türlü çalıştıramazsınız. İşte bu türden sviçleri, kablo bağlantı uçlarını, far, korna düğmelerinin içlerini rutubetten ve korozyondan uzak tutmak lazım ki gerekli elektrik akımı o noktalardan geçebilsin. Bu işler için kullandığım bir numaralı ürün WD40 marka sprey temizleyici/yağlayıcıdır. WD40 ismindeki 40 rakamı, ürünün mucitlerinin suyu uzaklaştıracak bir kimyasal bulma çalışmalarındaki kırkıncı denemelerinde başarıya ulaşmalarından geliyor. WD lafı ise İngilizce, Water Displacement (Suyu Uzaklaştırma) kelimelerinin baş harfleri. WD40’ı, buji pipoları hariç hemen tüm elektrik bağlantı elemanlarında kullanıyorum. Ayrıca, su ve rutubet sebebiyle korozyona uğrayan yayların temizlenmesi ve rahat çalışmalarında da çok faydalı. Temelde gazyağı esaslı olduğunu tahmin ettiğim bu sprey yanıcı bir özellik taşıyor. Bu sebeple açık alanlarda ve ısıdan ve ateş kaynaklarından uzak şekilde kullanmanız tavsiye ediliyor.
Elektrik bağlantılarını kontrol ederken dikkat edeceğimiz son nokta ampuller ve sigortalar. Tüm ampullerinizin, gösterge ışıklarınızın, sinyal ve fren lambalarınızın çalıştıklarından emin olun. Çalışmayan bir lamba varsa önce ampulü değiştirin, sorun çözülmüyorsa sigorta ve rolelerini kontrol edin. Halen çalışmamakta direnen varsa bağlantı uçlarını gözden geçirin. Ancak, bu konularda yeterli bilgi sahibi değilseniz, en basit bir ampulün nasıl değiştirileceğini keşfedene kadar çok fazla yeri sökmek durumunda kalabilirsiniz. (Bkz. Resim 2: Dağınık Motor) Ya da benim başıma gelenleri yaşayabilirsiniz: Her şey ampul değiştirmekle başladı, sonra far soketini kontrol etmek istedim. Farı sökmüşken gösterge bağlantılarını elden geçireyim dedim. Göstergeler demişken radyatörü de açıp soğutma sıvısını yenilemeye niyetlendim. Derken iş çığırından çıktı.
anektod:
Bahsettiğim dört hekim arkadaşla birlikte çıkacağımız tura katılmak için İstanbul’dan hareket ettiğimde yolda gerekli olabileceğini düşündüğüm her şeyi yanıma almıştım. Beni tanıyanlar, her zaman çok hatta aşırı tedbirli olduğumu söylerler.
Antalya’da arkadaşlarla buluştuğumuzda motoru hafifletmek istedim ve bir kısım yükümü Antalya’da bıraktım. Ne de olsa turun sonunda Antalya’ya geri dönecek ve eşyalarımı alıp İstanbul’a devam edecektim. Bu sırada, yol arkadaşlarımın hekim olmalarına güvendiğim için ilkyardım çantamı da yanıma almadım. Tahminen 1800 metre rakımlı, hiç bir aracın geçmediği dağ yollarında ilerlerken önde giden arkadaşın kaskından içeri bir arı girdi ve arkadaşın yanağını soktu. Hepimiz yardım ve tedavi için durduk.
-Sizlerin hekim olmasına güvendim ve ilkyardım çantasını yanıma almadım, bende herhangi bir ilaç yok maalesef! dedim.
Genel cerrah arkadaş büyümüş gözlerle bana baktı ve:
-Nasıl yani? dedi. Biz de sen hep tedbirlisin diye sana güvendik ve yanımıza ilkyardım çantası almadık!!!
Sağlıkla, keyifle binin motorlarınıza. Tedbiri elden bırakmayın ama tedbirli olacağım derken de baharı kaçırmayın.