Onca bilgiyi bir araya toplayan, bunu hiçbir kısıtlama getirmeden hatta çer çöpü ayrıştırmadan paylaşan bu sanal dünya, ilgi alanları aynı olan insanları da bir araya kolayca getirebilen bir yapıya sahip.Bu becerisi nedeniyle de çağın bu yeni iletişim modeli “sosyal medya” diye adlandırılıyor. Sosyal medyanın bize sunduğu ortak alanlarda sosyalleşiyor, bilgi paylaşıyoruz. Ama nasıl?
Facebook, Twitter, Bloglar derken insanların aynı tencereye kepçe salladığına tanık oluyoruz. Ancak tencereden kepçe sesi hiç eksik olmuyor. Çünkü sosyal medyada içerik bir soğan zarından daha derinlikli değil. Bu da anlaşılır bir durum. O kadar hızlı bir yaşam sürüyoruz ki, internet sayfasının başarısını güncelleme sıklığı ile değerlendirmeye başladık artık. Site ne kadar sık ve kısa aralıklarla güncellenirse o siteyi daha çok ziyaret ediyoruz. Ziyaret sayısı çoğaldıkça güncellenme talebimiz de o oranda artmaya başlıyor. Bir kısır döngü içine giriyoruz. Konu ne olursa olsun, bir an önce önümüze gelsin istiyoruz. Ancak hızlı gelen bilginin ne kadar doğru olduğunu, hangi araştırmaya dayandığını ve araştırmanın hangi koşullarda ve kimler tarafından yapıldığını sorgulamıyoruz. Doğru veya yanlış bilgi, sanal ortamda büyüdükçe büyüyor, dallanıp budaklanıyor. Sap ila saman birbirine karışıyor. Yorumlar, yorumları takip ediyor, beğeniler beğenileri. Objektif bilgi ile subjektif görüş yorumlar meydanında çarpışmaya başlıyor. Kazananı olmayan bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz, bu sanal dünyada.
Oysa 30 günlük bir yaşam evresine sahip aylık dergilerdeki hız kavramı, sanal dünyadan çok daha farklı. Ve belki de ondan çok daha hızlı. Çünkü içinde yaşamın ta kendisini barındırıyor. Dergi dünyasında bir yazı için, günlerce süren bir ön hazırlık yapılıyor. Araştırma, inceleme ve deneyimleme sonucunda edinilen bilgi kâğıda dökülerek okurlarla paylaşılıyor. Her ay Motoron’un sayfalarını süsleyen yeni motosiklet modellerinin test ve karşılaştırmaları için aylar öncesinden çalışılmaya başlanıyor. Fotoğraflara baktığınızda keyifli bir yolculuk gibi görünen test ve karşılaştırmalar, yıllarını motosiklete vermiş, birçoğu emektar yarışçılardan oluşan test pilotları tarafından her türlü iklim koşulunda limitler zorlanarak gerçekleştiriliyor. Fotoğrafçılar, teknik ekip, analistler, yazarlar ve hatta marka temsilcilerinin de gözetmen olarak katıldığı bu zorlu süreçte bir test yazısı, günler süren bir çalışma sonrası ortaya çıkıyor.
İşte bu özverili çalışmanın karşılığı sayfalara yansıyabildiği için de dergi okurlarıyla internet okurları birbirinden ayrışıyor. Biri daha sık güncellenmenin peşinden gidip hayatı zaplarken, diğeri daha derin bir bilginin açtığı ufka doğru yol alıyor. Gündemin hızla değiştiği Türkiye gibi bir ülkede, sosyal medyanın dayanılmaz hafifliği ile dergi okuru olmanın ağırlığı arasındaki sarkaçta Motoron, 100. sayısına doğru ilerlerken bir referans dergisi olmanın sorumluluğuyla içeriğini oluşturuyor; motosikletinizle yol yapıp onun özgürlükçü ruhundan alabildiğine beslenmeniz için.
Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…