MV Agusta’nın touring segmentine
ilk olarak katıldığı yıl 2015. 2014’de
ürettiği 9,200 motosikletten tamamını
satması ile küçük ve üst sınıf spor bir
marka için bu büyük bir adım
Atılan bu yeni adımın öncülerinden, daha önce İtalya’nın en köklü iki tekerlek üreticisinin yarattığı hiçbir modele benzemeyen üç silindirlilerinden ilki, 2013 EICMA Milan Show’da tanıtılan karenajlı Turismo Veloce 800. Diğeri ise benzer şekilde geçtiğimiz Kasım’da tanıtılan ve şu anda çoktan dünyanın tüm galerilerde yer almış sportif turcusu Stradale 800. Stradale’yi ilk kez yakından tanıma şansını İspanya’da elde ettim. MV Agusta’nın markete kattığı gündelik pratiklik ve sportiflik büyüsünü, İspanya’nın güney Costa Del Sol sahilindeki, beyaz renkli evleriyle şahane köy manzaraları sunan Marbella’nın arkasındaki tepelerde, 220 km’lik virajlı kanyon yolunda keşfettim.
İlgili Foto / 24 Nisan 2015 | 14:05
İşin gerçeği Stradale’den, MV ekibi tarafından “lo scooterone” olarak bahsediliyor olması – yani maxi-scooter! – motosikletin hedef kitlesinin kim olduğunu açıklamaya yetiyor. Yüksek gidonlu, nisbeten kıyafetlerinden arındırılmış, ön camı ve yumuşak yan çantaları standart olan bu roadster, MV’nin commuter sınıfına giriş bileti olduğu gibi, aynı zamanda keyifli kaçamaklar için ihtiyaç duyulan temel özellikleri de bünyesinde bulunduran bir hafta sonu turcusu olma kişiliğine de sahip. MV Agusta’nın sahibi Giovanni Castiglioni onu, şehir kaçamaklarını düşünerek ürettiklerini belirterek “Arabayla gidecek olsanız geç kalma riskini almak zorunda olduğunuz durumlarda, şehirdeki bir iş görüşmesine geç kalmayacağınızı ve trafikte sıkışmayacağınızı bilerek gitmenizi sağlayacak bir motosiklet üretmek istedim. Bu aynı zamanda yolculuğunuz daha eğlenceli geçmesini ve vardığınızda daha havalı görünmenizi sağlamalıydı.” diyor ve ekliyor. “Toplantınız bittiğinde ise, özellikle yoğun saatlerde Stradale ile diğer her şeyden daha hızlı şekilde şehri arkanızda bırakabilirsiniz. Eğer şehirde yaşıyorsanız da bu motosikleti aynı zamanda arkanızda bir yolcunuzla birlikte hafta sonları kaçamak yapmak için kullanabilir, harika sürüş deneyiminin ardından yan çantaların sunduğu imkan sayesinde, başka yerlerde geceledikten sonra dönüş vakti geldiğinde tekrardan pazar akşamı trafiğine takılmadan eve dönebilirsiniz.”
MV Agusta gibi 270 Grand Prix zaferi ve 75 Dünya Şampiyonluğu ünvanı bulunan ve motosikletlerin Ferrari’si olarak adlandırılan ikonik bir spor motosiklet üreticisinin, nasıl olur da kendinden çantaları olan bir tur motosikleti -hatta iki – yaratma cesareti gösterdiğini sorgulayabiliriz. Ama bundan önce dört tekerlekli karşılığının da 2011’de V-12 Ferrari FF ile dört kişilik, dört çeker hatchback modeli yarattığını bir kez daha hatırlayalım. Bu el yapımı eşsiz otomobilden 800 adet üretilmesinden sonra, Castiglioni’nin, İtalya’da vergi(%21) dahil 13.990 euro fiyat etiketiyle 2015 yılında satışına başlanan Staradale’den 1500 tane üretmeyi planlıyor olması, her anlamda bu iki aracı birbiriyle eş kılıyor.
Dopdolu performansa ve deposu üzerinde meşhur bir logoya sahip olmasıyla birlikte her gün kullanılabilecek bir motosiklet. Bunun yanı sıra Stradale’nin üç farklı renk seçeneği bulunuyor; beyaz ve gri, bronz ve gri ve MV Agusta’nın geleneksel kırmızı ve gümüşü. Stradale; iki yıl önce üretim bandına giren o zamandan beri dünyada peynir ekmek gibi satan Rivale hotrodu ile aynı temele sahip. Hafif, güçlü ve zekice detaylara sahip bir mühendislikle hazırlanmış. Bu supermotard stilindeki spor motosiklet için en basit açıklama, “bir çift stiletto ayakkabı kadar pratik” olacaktır. Ama sürmesi çok eğlenceli! Yani MV Agusta, çok eğlenceli bir spor tur motosikleti yaratmak isterken, pratiklik konusunda da biraz ileriye gitmek istemiş. Bunun için de Stradale’ye ilk olarak, Rivale’ninden daha geleneksel yönlendirme geometrisine sahip yeni bir şasi tasarlamış. 27.5 dereceyle biraz daha esnetilen çatal aşısı, 43 mm’lik Marzocchi ters çevrilmiş süspansiyonlar ile desteklenmiş.
Şasinin ön bölümünde gerçekleştirilen bu değişimin yanı sıra, arka salıncak da uzatılarak 1457 mm’lik daha uzun bir aks mesafesi elde edilmiş ki, bu şekilde yolcu selesi için daha geniş bir alan oluşmuş. 80 mm’lik yükselticilere sahip genişçe tek parça gidonla oldukça dik bir oturuş pozisyonu sunan Stradale, MV Agusta’nın şimdiye kadar ürettiği tüm motosikletlerden daha pratik. MV’nin Britanya’lı tasarımcısı Adrian Morton, çok değişik ve ultra modern olmasına karşın aynı zamanda her gün kullanılabilecek pratiklikte zarif bir motosiklet ortaya çıkarmış ki, bu başarılması oldukça zor bir şey.
Daha uzun aks mesafesinin sizde oluşturduğu daha yayvanca bir sürüş sunacağı beklentisine karşı Stradale’nin duruşu bunun tam tersi. Sürücüye çok yakın gidonla her şey çok kompakt, dolayısıyla dirsekleriniz oldukça kırık. Yine de ayaklıklar yeterince aşağıda ve geriye konumlandırılmış olmalarıyla geniş ve ferah bir hissiyat yaratıyor. Sanki çok ileride oturuyormuş ve çeneniz neredeyse ön camın üzerine değecekmiş gibi hissediyorsunuz. Aslında bu durum şaşırtıcı derecede, yüksek hızlarda giderken sizin rüzgardan korunmanızı sağlıyor; özellikle de ön camın 50 mm’lik yükseklik ayarını tek elinizle yapabiliyorken. Güzel göründüğü kadar fonksiyonel de; 1.80 boyunda bir sürücü olarak kaskımda minimal düzeyde bir türbülans hissettim, ancak omuzlarım kesinlikle korumasızdı. Ayrıca benden daha kısa olan birinin Rivale’ninkinden 11 mm daha alçak olmasına rağmen 870 mm’lik seleye sahip böylesine yüksek bir motosiklette huzurlu hissedeceğinden emin değilim. Yine de 20mm alçak sele opsiyonlar arasında bulunuyor.
Ronda ile Marbella arasında bulunan güzel yüzeye sahip virajlı yolda Stradale’nin geniş gidonu ile bir taraftan diğerine yapılan dönüşler MV mühendislerinin motosikletin yol tutuşu üzerinde ne kadar başarılı olduklarını gösterdi. Etkili şekilde çevik olduğu gibi istikrarlı da… Hızlı engebeli dönüşlerde ve hatta arka tekerleğin yükseldiğini hissettiğim ve akabinde ALS anti-lift elektronik yardımcının devreye girdiği sert frenlemelerde bile, motosiklet normal şekilde sürüşüne devam etti. Aynı şekilde Brembo frenler de her ne kadar MV Agusta’nın şimdiye kadar kullanmaktan pek keyif aldığı monobloklar yerine burada daha az “kaçık” bir sürüş sunabilmek için çift parça türden olsalar bile, yüksek hızlarda dahi yeterli durdurma gücünü sağlamada sorunsuz çalışılar. Stradale’nin alışıldık olmayan oturuş pozisyonu -yalnızca MV’ler arasında değil aynı zamanda tüm motosikletlerin alışıldık pozisyonları arasında – şaşırtıcı derecede rahat ve arkada bulunan minik sırt desteği ile güzel yumuşaklığa sahip sele oldukça konforlu.
Motosikletin iki tarafında da bulunan 150mm’lik tekerlek hareket mesafesi ile iyi bir sürüş kalitesi var ve Marzocchi/Sachs ikilisi birbirleriyle uyum içinde çalışıyorlar. Sele üzerindeki dik duruş özellikle trafikte önünüzde bulunan diğer araçlar üzerinden görüş elde etmenizi sağlıyor. Benzer şekilde geleneksel görünüşe sahip aynalardan da arka taraf rahatça görülüyor. Ancak GPS gibi bir aygıtı bağlayabilme imkanı sağlayan 12V’luk bir güç girişi eksiği, bir tur motosikletinde önemli bir sorun anlamına geliyor. Özellikle bu motosikleti şehir içinde bir toplantıdan diğerine koşturacak olan sürücülerin bu duruma benden çok daha fazla sitem edecekleri görüşündeyim. Stradale için üretilen yeni beyaz üzerine siyah gösterge paneli de uygun olarak tasarlanmamış. Saat çok soluk, net şekilde görebilmek için büyüteç kullanmanız gerekiyor. Dış hava sıcaklığı göstergesi yok ve devir saatini okuması oldukça zor, yine de dijital hız göstergesi, yakıt seviyesi ve vites bilgisi rahat okunuyor. Stradale ile birlikte standart olarak gelen 18 litrelik iki yumuşak çantanın akıllı bir kilit sistemi bulunuyor. Ancak konumu sebebiyle özellikle sol taraftakini motosiklete binerken çizme ihtimaliniz çok yüksek. Bunun yanında çantalarla ilgili bir başka olumsuz özellik ise, ikisinin de içine kask koyacak kadar alan sunmuyor olması. Bu sorunu çözmek için MV opsiyon olarak 34 litrelik bir top-case sunuyor.
Çantalar su geçirmez değil, MV’de bunun için de koruyucu plastik kılıflar bulunuyor. Yan çantaların içine yerleştirilmiş stop lambaları da sektördeki ilklerden bir tanesi. Stradele orta sehpa ve gidon amortisöründen de yoksun – ki ikincisine motosikletin oldukça iyi yol tutuşu sebebiyle pek de ihtiyaç yok. Gidon üzerindeki kontrol düğmeleri ise dikkat gerektiren bir başka bölge, çünkü özellikle sinyal düğmesinin iptali biraz karmaşık, sinyalleri kapatmayı başarabilmek için genellikle kornaya basıyorsunuz. Ama en kötüsü kesinlikle ani bir düzenleme gerektiren, gösterge paneli üzerindeki sönük gösterge lambaları…
Hangisinin yandığını görmek bulutlu günlerde bile çok zor, kesinlikle olmaları gerektiği gibi parlak değiller. Bu da uzun mesafeleri sinyaliniz açık gitmek zorunda kalacaksınız anlamına geliyor ki, test sırasında MV’nin kendi pilotları bile kendini bu durumdan kurtaramadı. Kesinlikle yeniden gözden geçirilmesi gerekli diye düşünüyorum.
Stradale MV’nin orta siklet tüm diğer üyelerinde de kullanılan 798cc hacmindeki üç silindirli motordan güç alıyor. Ancak diğer modellerde kullanılan kablo tipi debriyaj yerine Stradale uzun mesafeli yolculuklarda daha kullanışlı bir özellik olan hidrolik debriyaja sahip. Motor aynı olmasına rağmen Rivale’nin 120beygir/84Nm değerleri gibi safkan güç yerine, daha kolay kullanım sağlayacak güç ayarlarına göre şekillendirilmiş. Stradale’nin sağ kontrol ünitesi üzerinde bulunan düğmeyle değiştirilebilen üç farklı sürüş modunun yanında, dördüncü olarak Custom adında tamamen sürücünün beklentileri ve sürüş tarzına göre şekillendirilebilecek bir başka mod daha bulunuyor. Fabrikanın hazırladığı üç sürüş modunun hepsi birbirinden farklı mizaçlara sahip. Normal ve Rain modları maksimum gücü 90 beygir ile sınırlandırıyor ve Pirelli Diablo Rosso II’li arka tekerleğe farklı şekilde güç aktarıyor. Sport moda geçildiğinde ise üç silindirli motorun 11.000 devirde ürettiği 115 maksimum güç ses sınırlamalarına rağmen, MV’nin gelenekselleşmeye başlamış üç silindirli sesi eşliğinde serbest bırakılıyor.
Sport modunda bile alabildiğine geniş bir tork aralığı bulunuyor ki, kilometreler boyunca viraj yollarda 2.000 devir/dk’ya kadar düşseniz bile viraj çıkışlarında gazı sonuna kadar açarak aynı viteste kalmanız mümkün. Evet, o bir sportif “scooterone”. 4.000 ile 9.000 devir arası Stradale’nin mutlu olduğu aralık olduğunu söyleyebilirim. Powershifter ve debriyajsız auto-blipper ise ilk kez MV Agusta’nın orta siklet sınıfında standart olarak sunuluyor. MV’nin müşterilerinin hizmetine doğrudan yarış pistlerinden giren auto-blipper downshifter, bir kez harekete geçtikten sonra debriyajla hiç işinizin kalmadığı anlamına geliyor. Her şeyden iyisi downshifter o kadar iyi çalışıyor ki Ronda- Marbella arasındaki virajlı yolda bile vitesleri debriyaj kullanmadan seri olarak yükseltip düşürebilmenize imkan sağlıyor.
MV Agusta Stradale 800 kendisini commuter modundayken “bin-git scooterone” olarak tanımlasa da, trafikte harika bir kurtarıcı ve sahip olduğu etkili yol tutuş ve performans ile hafta sonu sürüşleri için de son derece tatminkar bir motosiklet olma özelliğine de sahip. Brain Gillen’ın da söylediği gibi İsviçre çakısına denk bir motosiklet. Ne yapmak isterseniz veya ne yapmanız gerekirse, Stradale bunu sizin için ve sizinle yapabilir. ?