Yazar: Pervin Ozulu
Kaybolan insanlığı ve yaşamı yakalamak için en ideal istikamet köy yollarıdır.
Alışkanlık
olmuş artık, hiç düşünmeden plan yapmadan bile olsa motorun marşını bastığım
anda İstanbul’un dışında buluyorum kendimi.
Ama neden?
Otomatik pilot
varmışçasına önce otoyoldan hızlıca il sınırın dışına çıkıyorum. Sonra bir
yerlerden sapıp doğayı ve yeni güzergah keşfi için yavaşlayıp çevre gözlemlerime
devam ederek gezimi sürdürüyorum. Nerelere çıktım, hangi tepelere vardım emin
değilim, fakat havanın sıcaklığı 18 derecelerden 12 hatta 10 derecelere kadar
düştü. Bulutlu manzarayı seyrederken soğuk hava rahatsız etmedi ve manzaranın
seyrine daldım. Köylerden birinde mola verdim.
Günün en
güzel anısı sade bir yerde bir çay içerek olur genelde, çünkü mutlaka keyifle
hatırlamak isteyeceğim şeyler olur. O gün de öyle oldu. Bir amca geldi ve neden
sürekli şehirden kaçıp köyleri gezdiğimi hatırlattı. Hem de sadece iki kelime ile. O
köyde ben bir yabancıydım ve sessizce
çayımı içiyordum, zaten kimseyi tanımıyordum. O amca geldi, “hoş geldin misafir”
dedi ve kendi masasına arkadaşlarının yanına oturdu. Ne bileyim, iki kelime
sadece ama düşüncelere daldım, çok duygulandım. İçten ve gerçekten samimi bir hoş geldin sözüydü
bu. İnsanlık ne güzel bir şeydir.
Neden köylerde olduğumu tekrar hatırladım o an. Ayvalık civarındaydı başka bir gün başka bir köy de, Yasemin Abla ile tanışmıştım, onun için ben Tanrı misafiri olmuştum. Üzerine yılların geçmesine rağmen hala haberleşiriz.
Etkilendiğim
bu “hoş geldin misafir” sözünü anı olarak saklamak için bir hatıra fotoğrafı çektim, resimdeki yer o köyde çay içtiğim yer.
Bu anıyı hatırlamak için fotoğrafa gerek yok aslında, fakat sizlerle paylaşmak
güzeldir.