Café-racer tarzında bir Ninja,kulağa yabancı, göze hoş geliyor
Kawasaki Ninja, 80’li yılların ortalarında, japon spor motosikletlerinin tüm piyasayı kasıp kavurduğu dönemde ortaya çıktığında iki teker dünyasına damga vurmuş ve sportif motosiklet kavramını bir adım yukarıya taşımıştı. Yani hep daha modern, daha ileri olma çabasında olan bir model elde olduğunda kimse onu geçmişin sayfalarına geri döndürmek istemezdi herhalde. Ancak durum böyle olmamış. Nike ve GoPro gibi markalar için çalışmalar yapan Huge Design’ın partnerlerinden biri olan Bill Webb hem tasarım hem de motosiklet için olan tutukusunu birleştirme kararı alarak uzun yıllardır gündelik yaşantısında kullandığı Kawasaki Ninja ZXR 750’sini bir café-racer’a dönüştürmeye başlamış.
Hali hazırda bir yarış motosikleti olan Ninja, genç ruhunu bir kenara atıp belki de küçüklüğünde dedelerinden dinlediği sokak yarışı hikayelerini yaşama hevesine kapılmasıyla başlamış üzerindeki karenajlardan arınmaya. Ancak yalnızca soyunarak ninjalıktan café-racer haline gelemeyeceğinden Bill, ilk olarak aracın kuyruğuna el atmış. Modern ve spor bir motosikletin sahip olduğu bir yumak elektronik damar, hazırlanan hazne ile başarı ile sele altına saklanmayı -her ne kadar Bill bunun işin en zor kısmı olduğunu söylese de başarmış. Burada işin zor kısmı ise mevcut kuyruk yapısının istenilen görüntü ve işlevselliği karşılayamaması sebebiyle yepyeni bir kuyruk tasarlamak olmuş. 3D CAD programı kullanılarak yeniden tasarlanan kuyruk alüminyumdan üretilmiş. Tek kişilik sele ise Ducati 1098’e ait. Stop lambası içinse ince uzun bir LED sistem yer alıyor.
Café-Racer tarzın ikinci olmazsa olmaz özelliği elbette önde bulunan basit ve sade tek ön farı. Bill Ninja’sının yeni hali için bir Harley-Davidson V-Rod farını bu sorunu gidermede kullanmak için uygun görmüş. Yani karşımızda duran bu motosiklette dünyadaki motosiklet sektöründe yer alan 3 ekol olan Japonya, Avrupa ve Amerika’nın izleri görülebiliyor. Retro-Ninja’nın motoru üzerinde performansı arttırmaya yönelik herhangi bir modifikasyona gidilmemiş. Orjinal 750 cc’lik Kawasaki motoru zaten bir café-racer için oldukça güçlü. Yine de söz konusu motosiklet bir yarışçı olduğundan Bill bir-iki ufak dokunuş yapmaktan çekinmemiş. GP tarzındaki susturucu ve yeni fren diskleri motosikletin sportif ruhunu belli etmek için kullanılan diğer parçalar olmuş.
Genel görüntü ve imaj olarak Huge Design Ninja’sının gerçekten de modern ve eskiyi çok güzel harmanladığı görülüyor. Oldukça sade bir renk ile ağırbaşlı bir hal alan Ninja aynı zamanda bu kadar az dokunuşla ne kadar da çabuk şekilde bir café-racera dönüşebildiğini göstermiş. Bunun bir sebebi şüphesiz Bill’in gerçekten tasarım konusunda usta bir isim olması. Peki ya diğeri? Her geçen gün daha çok güç için açgözlülüğümüzü doyurmaya çalışan spor motosikletler teknik değerler tablosunda birkaç beygir daha fazla güce sahip olmak yerine aslında dedelerinden dinlediği o hikayelerden duyduğu ruha sahip olmak için can atıyor olabilirler mi?
Yorumlar
Loading…