Yazar: Cem Batirbaygil
“Hayallerimin son raddesi dünya
turu, bir sonraki Paris Dakar!”
Erdil Yaşaroğlu, heykelden karikatüre, televizyon programlarından yayıncılığa kadar geniş bir yelpazede kendini ifade etmenin yollarını arayan bir sanatçı . Sıradanı sıradışı algılayabilen, karmaşık olanı basite kolayca indirgeyebilen Erdil Yaşaroğlu’na göre motosiklet başlı başına bir heyecan aracı. Ancak bu sizi yanıltmasın; adrenalin peşinde koşan bir motorcu yok karşınızda; tam tersine 120 km’yi geçmemeyi ilke edinmiş, her türlü eğitimden geçmiş, güvenli bir biçimde motosikletin keyfini çıkaran bir motosiklet kullanıcısı var. Motosiklet sevdasını her fırsatta dile getiren, onu günlük yaşamının bir parçası haline sokan Erdil Yaşaroğlu’nun deneyimlerini ve motosiklet hakkındaki görüşlerini paylaşmak için Bebek sahilindeki Cafe Meya’da buluştuk.
Toplumumuzdaki genel kanıyı yansıtan deyişle “akıllara ziyan şeytan aleti”ne binmek nereden aklına geldi?
İki teker sevdalısı bir adamım zaten, çok seviyorum. Çocukluğumda scooter kullandım. Bir gün bir arkadaşım dedi ki “hadi motor alalım!”. “Tamam.” dedim, “ne yapacağız, önce ehliyet alalım” dedim, tam ehliyet alacağız bir baktım bu caydı, yok ortada! Ben o sıralar gazı almıştım, bütün dergileri okuyor, kataloglara bakıyor, motorcuları geziyorum. Motorların her şeyini biliyordum, marka, model her şeyi öğrenmiştim ehliyeti bile almadan. Sonra aldım ehliyeti.
Kaç senesiydi o zaman?
Yeni daha üç sene oldu. Her Türk erkeği gibi 35’inden sonra deliren adam oldum. 37 yaşındayım 34’ünde ehliyet aldım. Bir de şöyle bir etken daha oldu, arkadaşlarla World of War Craft diye bir bilgisayar oyununa sardık; arkadaş ve abiler ile beraber yaş ortalamamız 42 civarı, 2,5 sene bunun başından kalkmadım. Günde 10-12 hatta 15 saat sürekli oynadım. Motosiklete böyle hevesle başlamamın nedeni o oldu.
Motosiklet olayına sarılırken beklentin neydi?
Sokağa çıkmam lazımdı ve bu yüzden sarıldım motosiklet olayına. Gezmek istiyorum; şimdi kendimi yurtdışı gezilerine hazırlıyorum. Türkiye’nin içinde her yere gidiyorum onda bir sorun yok. Motosikletle gezmek başka bir hikaye ya, hani bavullarla değil de 2 t-shirt 5 don, biraz daha lise çağına dönüp biraz yokluk içinde macera gibi bir şey ya bu, kendince aslında kurallarını belirlediğin bir macera yaşıyorsun bu yüzden güzel. Bir oyun yaratıyorsun kendine şuradan şuraya şu kadar malzeme ile şu kadar parayla şu kadar süreyle ve şu aletle gidebilmem gerekiyor, giderken de sağı solu gezebilmem gerekiyor gibi oyunlar, ne kadar etrafı görürsen o kadar bonus puan alıyorsun, bir yere varırsan extra bonus, düşmezsen yeni bonuslar kazanıyorsun.
Bu oyuna hangi motosikleti kullanarak başladın?
Ben 4-5 farklı motosiklet kiraladım, ben ne almalıyım diye! Enduro istediğimi biliyordum. Biraz okuduktan sonra anladım çünkü toprak yolu seviyordum, sürat meraklısını değilim. Ülkenin şartlarına en uygun motor bu, bir de iri yarı, benim yapıma da uygun. Amacım bu dünyayı gezmek ise idealimdeki motor bu diye düşünüyorum. 3-4 tane motor denedim, fakat Yamaha’nın XT 660’nı kullandığım zaman bisiklet oldu, diğerleri beni korkutmuştu, kurs alıp vitesli motor öğrenmiştim.
Yamaha XT 660 bana çok keyif verdi. En sevdiğim motosikletim oldu. Bir gün bir arkadaşım “gel bunu kullan, o senin altında biraz ufak kalıyor” dedi. Dalga geçtiler benimle, beni parmakla gösterip güldüler. Ben ona binemem dedim kocaman motor BMW R1200GS, yok yok hiç öyle değil seninkinden daha kolay dediler “hadi be” dedim, bindim gerçekten daha kolaymış. Dengesi süper 660’da düştüğüm oluyordu, hani ilk kullanmaya başladığında sırılsıklam olursun ya terden, hiçbir sıkıntım olmadı bu motosiklette. Hani şoför olur ya sen arkada oturuyormuşsun gibi, kendi gidiyor zaten, artçı gibi biniyorsun motora.
Ehliyet kursu dışında özel bir eğitim aldın mı?
3 sene içinde bir sürü eğitim aldım. Tabi ilk Yamaha’dan öğrendim vitesli motor kullanmayı, ondan sonra Rahmi Barutçu’dan ADAC-DVR ve Road Craft dersleri aldım; BMW’den enduro eğitimleri aldım, off-road daha sonra viraj eğitimleri aldım daha sonra California Superbike eğitimleri aldım. Kitaplar okudum internetten faydalandım, geriye sadece pratik kaldı.
Günlük hayatına ne kadar girdi motosiklet, ulaşım aracı olarak mı kullanıyorsun yoksa sadece hobi amaçlı mı?
Ulaşım aracı olarak kullanıyorum ve bundan çok keyif alıyorum. Özellikle şehiriçinde on yere uğrayıp bütün işlerini halletmem gereken bir zamanım var ise o gün, benim için ideal! Arabayla bir haftada yapamayacağın bir işi, bir günde yapınca çok büyük ve iğrenç bir haz duyuyorsun. Köprüde millet beklerken yanlarından geçmek beni çok mutlu ediyor.
Motosikletle trafikte bir sıkıntın var mı? Örneğin görünürlük gibi!
Beni görüyorlar! İri yarıyım ya, bazen pislik yapanlar oluyor, hafif ayağa kalkıyorum motorda, hemen bir yavaşlıyorlar 50 metre kadar bir mesafe bırakıyorlar. Tırstırıcı bir durum var, iri yarı olmaktan kaynaklanan. Bir de motor kıyafetleri giyince öyle oluyor. Yaya olmak bile Türkiye’de çok yorucu, Paris’te yolda yürürken ölüm korkusu yaşamıyorsunuz, burada yürürken bile kafana tuğla mı düşecek, yerde oyuk mu var, araba mı ezecek, kazmasının sapı mı fırlayacak diye sürekli tetikte olduğun için normal hayatta bile sürekli yoruluyorsun farkına varmadan. Türkiye’de motor kullanmak da çok yorucu, 3 saat motor kullansan akşam 10’da uyuyup kalıyorsun.
Bir röportajında “seni heyecanlandıran şey nedir” sorusuna, motosiklet demişsin, neden?
Motor heyecanlandırıyor tabi, şöyle düşün karikatür çiziyorsun arada bir heykel yapıyorsun, ya dergidesin ya evdesin, böyle duran bir adamsın iki teker üstünde böyle hızlı gidince ister istemez heyecan oluyor tabi. Ben dönme dolaba binince de heyecanlanıyorum ama bu aralar motosiklete biniyorum, motosiklete özel bir şey değil o, ama matematik cevabı buydu yani doğru cevabı.
Bu heyecanın içinde korkunun getirdiği bir heyecan var mı?
Bazı yollarda korkuyorum, onun dışında başlarken çok korkuyordum, hakikatten böyle tırsa tırsa “noluyo lan”, “ne zaman öleceğim” falan diye bekliyorsun, şimdi geçti tabi onlar, motosikletle bir hareket eder duruma gelince öyle bir şey kalmıyor, şarkı söylemeye başlıyorsun. Gerçi benim için iyi bir şey değil – bu sesle. Özellikle enduroyu tercih ediyorsun!
Başka da şansım yok zaten, ne yapcam?
Tercihleri ihtiyaçlar belirliyor. Hangi amaçla kullanmak istediğinize bağlı, örneğin bakkala giderken scooter’ı tercih edebilirsin. Evet, öyle bir şey canım çekiyor. İki motorum olsa da Bebek’e giderken, sağa sola giderken onu kullansam, ama iki motora bakmak istemiyorum bu bana yetiyor. Bir arkadaşım beni etkiledi dedin. O hala binmiyor.
Peki sen başkalarını etkiledin mi, peşine takılan bir grup yarattın mı?
Evet var, bir kaç kişiyi etkiledim, onlar şimdi biniyorlar, beraber geziyoruz.
Hafta sonlarını mı değerlendiriyorsunuz?
Ben hep biniyorum. Arkadaşlarım sabah 9 akşam 6 çalışanları oldukları için işe gidip gelirken biniyorlar. Haftasonları da gezmeye gidiyoruz. Yakın İstanbul çevresi Riva gibi; arada bir Bursa, Trakya; yazın da güneye Side’ye v.s. gidiyoruz.
Özel gruplara takıldın mı hiç?
Bi ara Ağırabiler ile gezdik falan filan, ama meslek olmaya başlıyor bir süre sonra. Temiz duygularla başlayıp “hadi oğlum”, “niye gelmiyorsun lan”a dönünce iş, gerilmeye başlıyorsun. Sonra Yüz Adam diye bir grup kurdu arkadaşlar, onların logolarını falan da çizdim. Onlara da söylediğim için açıkça söyleyebilirim. Onlarla bir yere gitmek istemiyorum. Niye sevmiyorum? Gideceğimiz yerde buluşmayı seviyorum, iyi sürücüler var ama hızlı sürüyorlar, ben o kadar hızlı sürmeyi sevmiyorum. Öyle adrenalini sevmiyorum, hızlandın mı kontrolü kaybediyorsun. Ben 120’yi geçmiyorum mesela uzun yolda.
Söz uzun yoldan açılmışken dünya turu yapmak ister misin?
En son radde o artık, şimdiki motosiklet hayallerimin son raddesi bu, bunu yaptıktan sonra Paris Dakar olabilir mesela.
Dünya turunu kiminle yaparsın?
Zaten normalde de tatile gideceğim zaman yanıma arkadaşlarımı alırım, hatta arkadaşlarımın arasında motor kullanmayanlar var onları da yavaş yavaş ikna edip tura dahil ederim.
Yaşadığın enteresan bir deneyim var mı motorla ilgili?
Yok, sadece düştüm.
Nasıl düştün?
Herkes hızlı hızlı gidiyordu, Bolu dağlarında bir yerde grup halinde 30 kişi falan yerler de ıslak. Ben yetişmeye çalışıyorum onlara, bunlar aldı başını gidiyor, bir de hipnotize oldum, yorulmuşum, yağmur yağıyor, sürekli dağa tırman bir de iniyoruz böyle, sürekli bir sağa yat, bir sola yat, bir süre sonra aptallaştım ben, sonra çizgi üstünden döndüm şeridin arasından, o sırada şeridin tam ortasından gelen bir araba vardı 16 plaka. Dedim biraz daha yatırayım bari çünkü bu bana vuracak, çok yatırmışım… Güzel düştüm, Allahtan ki sürüklendim biraz, 50 ile falan gidiyordum.
Art of Football etkinliğinde Türkiye’yi yaptığın bir totem ile temsil ettin, Cow Parade’den de deneyimin var! Bir motosiklet tasarlaman istenseydi ne yapardın?
Bir anda temsilci durumuna düştüm. Söz konusu etkinlikte benim katıldığım bölüm yarışma değil. Şöyle bir şey, ilk 11 kişi seçildi, ben o 11’in arasındayım. Bak bunları yaptılar sanatçılar deyip sonra da dünyaya bunu duyurdular diğer sanatçılara siz de katılın diye. Sonra başvurular oldu başvurular arasında bir 11 daha seçildi, onlar yarışmacı ama biz değiliz. Motosiklet tasarlamaya gelince enduronun chooper’ını yaparım kimse enduroyu kesip biçmiyor ya, bi kesip biçsinler bakalım ne biçim bir makine olacak. Bir yapsalar ne güzel olur. Aslında Custom motosikletlere hiç ilgi duymadım, bir kere çok rahatsız yani, kullanmadım aslında da. Kişiselleştiriyorsun bir anlamda. Ama o kadar da bana baksınlar istemem, ufak ufak oynamalar yaparım kendi motorumda, turuncuya boyarım da yanına iki desen atarım. Ama yarışma için uçarım o ayrı, çok hoşuma gidiyor muhteşem bir sanat adamların yaptığı, Discovery’de izliyorum ayı gibi adamlar ne güzel motorlar yapıyorlar; binmek istemem ama benim için heykel gibi onlar, çok değerliler, çok yakışıklılar, çok güzeller ama bir o kadar da rahatsız, kullanışsız ve binmek istemeyeceğim motorlar.
Özel bir yeteneğin olsa ne olsun istersin dendiğinde, 10 cm yüksekte yürüyebilme yeteneğim olsa keşke demişsin. Dünyaya hem yakın, hem de uzak!
Motosikletim var ya! Yapıyorum aslında. Motosiklet sayesinde yerden 35 santimetre yükseklikteyim, bu beni mutlu ediyor.
Teknoloji marketlerinde dolaşmayı seviyormuşsun.?
Evet.
Otomotiv sektöründe olduğu gibi motosiklette de ciddi şekilde akıllı teknoloji işin içine girdi. Bu konudaki düşüncen ne?
Sonuçta şöyle bir şey bisikletten bildiğim, ki onda daha tecrübeliyim ne kadar basit ise o kadar iyidir. Motosiklet de böyle bir şey tabi ki. Eğer çok uzun yola gidip dünya turu yapacaksan, en basit motosikletler sağlıklıdır, her yerine ulaşıp kurcalayabileceğin baş edebileceğin motosikletler ama bir yandan da teknoloji konfor demektir, güvenlik demektir.
Mekanikle aran nasıl? Diyelim ki motorun bozuldu ne yapacaksın?
Yüzeysel yaparım yapabildiğim kadar, ama ben öğrenirim sonuna kadar. Tamir eğitimi almadım; ufak tefek şeyleri yapabiliyorum ama eğitim alıcam, bunu gözüm kapalı söküp takmadan bir yere çıkmam zaten.
Diyelim ki motorun bozuldu tamirci çağırdın “olmaz abi bu” dedi ne yaparsın? (olmaz denildiğinde sinirleniyormuş, bir deneyelim dedik.)
Olmaz diye hiçbir şeye denmez! Böyle şey olabilir mi ya olmaz! Ya bir şey diyeceğim tamircidir, ustadır, zaten ilk lafları olmazdır. Çok iplemeyeceksin olmaz mı? Olur olur şöyle yap, böyle yap, olur diyeceksin. İkna ediyorsun, bir süre sonra onlar da “aaaa oluyormuş” diyorlar.
Birçok çizgi karakter yarattın , bunlardan hangisini motor kullanırken görebileceğiz?
Motor çizmek zor, hastaları çok var ya! Burayı yanlış çizmişsin derler falan, hep düzgün çizmek zorundasın; hani sallayıp “böyle bu karikatür oğlum” deyip kaçamıyorsun. O yüzden düzgün çizmek zorundasın. Ama detaylı da bir alet, o yüzden zor yani bir tipte hayatta kullanmam motoru.
Peki motorsporlarıyla aran nasıl, takip ediyor musun?
Yok hayır. Kenan Sofuoğlu’nu seviyorum yetenekli olduğu için.
MotoGP’ye gittin mi?
Ona gidiyorum. Futbolda da öyle, Dünya Kupası’nı, Avrupa Kupası’nı seyrediyorum yerelleri izlemiyorum; o kadar ilgiliyim. Hani yerellere karşı olduğumdan değil.
Senden bir motosiklet testi yapmanı istesek hangi motorun testini yapmak istersin?
Enduro istemem binmediğim bir şey isterim, Enduroların çoğuna bindim çünkü; mesela chooper’a binmedim, racing’e binmedim, ATV’ye binmedim.
Sana bir motor verelim, onu Motoron dergisi adına test et! Ne dersin?
Olur, yaparım! Eğlenceli bir şey, hiç motosiklet yazısı yazmamıştım. Beğenmediklerimi rahat rahat yazabiliyor muyum?
Elbette, Motoron bunun için var! Bu keyifli röportaj için sana okurlarımız adına teşekkür ediyoruz.
Benim için de güzel ve değişik oldu. Haftada kaç karikatür çiziyorsun dışında bir muhabbet oldu.
ERDİL YAŞAROĞLU KİMDİR?
1971 doğumlu, karikatürist. 12 yaşındayken karikatür çizmeye başlayan Erdil Yaşaroğlu’nun ilk profesyonel karikatürleri 1989 yılında Güneş gazetesinde yayımlandı. Yaşaroğlu, aynı yıl Limon dergisine girdi ve dergi Leman adını aldıktan sonra da 2002 yılına kadar orada çizmeyi sürdürdü. 1990 yılında Plastip Show adlı programla televizyon dünyasına da adım atan çizer, Laf Lafı Açar, Televizyon Çocuğu, Beyaz Show gibi 50’ye yakın televizyon programında görev aldı. Yaşaroğlu’nun, 1999’da kurduğu komikaze.net ve erdilyasaroglu. com adlarında web siteleri bulunmakta. 2002 yılında arkadaşlarıyla Penguen Mizah Dergisi’ni kurdu. Halen, Penguen dergisinde çizmeye devam ediyor.