Hayatı organize etmek. Annelerin işi; Organize etmek.
Hangi gün, hangi saatte ne yapılacak, ne planlanacak, ne hazırlanacak, nereye gidilecek, ne alınacak, ne toplanacak… bu soruların alt açılımlarını oluşturmak tabi sonsuz kırılımlara götürebilir bizi.
Sürekli ev-iş-çocuk hayatını düzenleyen annenin zihninde organize edilecek bir mecra daha açmak, ancak tutkuyla bağlandığınız bir şeyde olabilir.
Motosiklet sürmeye ilk başladığım zamanlarda ekipmanı giymek/takmak, motorun brandasını açmak dahi bana müthiş angarya gelirdi. Büyük üşengeçlikle giyinip, gider açardım motoru. Ama zamanla, alışkanlık geliştikçe, tutku kendini gösterince, bu üşenme de yerini heves ve sürate bıraktı.
Ve piste girmeye başladıktan sonra, mevzu, kıyafet, ekipman vs’nin ötesine geçti. Organize edilmesi gereken yepyeni şeyler vardı. Motosikleti ve piste gidişi hazırlamak.
Motosikleti hazırlamak, aslında sadece motosikleti hazırlamak değil. Piste gidebilmek için bir sürü plan yapmak. Pist gününden önce motorun, malzemenin piste ne zaman, nasıl gideceğini organize etmek, kendinin ve ailenin nasıl gideceğini organize etmek, piste yanında götürülecekleri organize etmek.
Hepsi ama hepsi, uzun bir seyahate gider gibi takvimle çalışıp planlama istiyor. Yani en azından benim için bu böyle 😊 Ha diyeceksiniz ki, abla amma abartıyorsun, tak çantanı sırtına git. Ama işte o iş öyle değil 😊
Neden? Sorunun cevabı basit, anne olmak.
Piste 7 yaşında bir deli fişekle gidecekseniz, yanınızda yiyecek-içecek götürecekseniz ne götüreceksiniz? onu eyleyecek ne götüreceksiniz? Deli fişek gelmeyecekse, ne zaman, nereye, nasıl bırakılacak? Yanında neler olması lazım? vs. vs.
“Part 2: kondisyon” başlıklı yazımda bahsettiğim gibi, yediğinize içtiğinize dikkat etmeniz lazım, orada mı yiyeceksiniz, yanınızda mı götüreceksiniz? Açıkçası, oğluma da uygun yiyecek olsun diye ben yanımda bir piknik çantası götürüyorum 🙂 Meyvesiydi, krik krakıydı, sandviçiydi, yumurtasıydı. E tabii sadece oğlan değil biz de sebepleniyoruz çantadan. Hatta seans arasında domates istemeye gelen arkadaşım bile var 😊 e bunları da önceden yıkadın soydun paketledin, yerleştirdin… hah işte sürücüden çok anne olduğum dakikalara şahane bir örnek 😊 e hadi bunları ayarladın. Motoru ne yapıyorsun?
Piste girerken kullandığımız motosikletlerin kural olarak bazı koşullara uygun olması lazım esasen.
Özellikle yarış tipi bir araç söz konusu ise(Türkiye Motosiklet Federasyonu’nun websitesinde yarış motorlarının gereksinimlerini görebilirsiniz),
- sakal da denilen alt korumanın altının kapalı olması,(herhangi bir yağ kaçağı anında kapalı yerde birikerek asfalta dökülmemesi veya dökülmeyi azaltmak için)
- düşme devrilme vb hallerde piste saçılabilecek ve kesici parçalara ayrılabilecek unsurlardan motosikletin arındırılması (ayna far sinyal vb), zaten pist sürüşünde ayna pozisyon itibariyle son derece rahatsız edici bir şey, vizörün önüne denk gelen bir engelden ibaret (ve ayna açık sürmek de, ister istemez arkayı gözleme ihtiyacı doğurduğu için dikkat dağıtıcı)
- pistte hiçbir surette ihtiyaç olmayan plaka, sinyal, sis farı vb malzemenin motordan sökülmesi,
- motosikletin herhangi bir kaza düşme vb vuku bulması halinde uğrayacağı hasarı en aza indirmek için, motosikletin orijinal karenajlarının sökülmesi (zira genelde yurtdışından özel bir kit getirmiyorsanız, orijinal karenajlar pist karenajlarından çok daha pahalı oluyor) ve yerine değiştirmesi yahut tamiratı daha düşük maliyetle halledilebilen fiber veya plastik karenajların takılması,
- ön camın normal camlardan daha yüksek arkasına daha rahat saklanılan “double bubble” denilen versiyonla değişmesi,
- lastiklerinizin pist sürüşüne uygun olması vs. gibi pekçok şeyle uğraşmanız gerek.
Distribütörün elinde o an için istediğim karenaj mevcut olmadığı ve getirecek zaman da kalmadığı için ben bir kısmını burada yaptırıp bir kısmını da yurtdışından aftermarket bir firmadan sipariş etmiştim.
Pistte ulaştığınız yatış açıları, pekçok sokak-yol motoru için uygun olmuyor.
Nasıl olmuyor?
Belli bir süratte, dar açıda bir virajı dönerken motosikleti bazen çok yatırabiliyoruz. Bunun teknik boyutunu, iyidir-kötüdürünü burada konuşmayacağım, ama o yatış açısı pekçok değişkenin biraraya gelmesiyle oluyor. Yolda sürdüğümüz motosikletler ise, amaçları doğrultusunda, yani yol için dizayn edildikleri için, o yatış açılarında mutlu olmayabiliyorlar. Mesela 1000cc bazı SS motorların egzoslarının pistte sürttüğünü, bazı motorların peglerinin sürttüğünü sıklıkla duyuyoruz.
Benim pistte çok severek sürdüğüm KTM RC390’ımın da pegleri zamanında yeterince nasiplerini aldılar bu sürtünmeden ve pegin altındaki aparat epey traşlandı.
Diğer yandan, hep bahsettiğim üzere, ufak tefek bir sürücü olmamın getirdiği bir diğer şey de motordan uzanırken/sarkarken dıştaki ayak tabanımın pegden ayrılabilmesiydi. Şimdi bununla ilgili, bazı okuyanlar efenim orada şöyle böyle teknik vs diyebilirler. Onlara peşinen sorarım; hiç 1.55m. bir kadın oldunuz mu? Olmadıysanız orayı geçelim bi zahmet 😊 dolayısıyla peglerin de bana göre ayarlanması gerekiyordu.
Ancak motorumun stok halinde, pegler ayarlanabilir olmadığından, bunları da zaman içinde değiştirdim ve tabanımın ayrılmayacağı yüksekliğe çekebileceğim ayarlanabilir rearset alıp taktırdım.
Böylece, rearset yani peg/ayaklık takımı stok halinden daha yükseğe geldi ve çok daha kolay pozisyon alabileceğim bir şekle kavuştu. Zira hem ileri-geri, hem yukarı-aşağı ayarlanabiliyor. Ayrıca bu tür setlerde pegin sabit olduğunu da (yani stoklardaki gibi kıvrılmadığını, o nedenle park ederken bacağınızı morartabileceğini) ve her sürüşte bu modelin vida/somun vb kontrol edilmesi gerektiğini, loctite’sız olmayacağını hatırlatmakta fayda görüyorum.
Ha bir de, yan ayak mevzusu var. Rearsetler değiştikten bir zaman sonra, yine pistte sürerken, bir sürtme hissettim. “Vay be dedim, Marquez gibiyim, pegi yükseltmeme rağmen motoru nasıl yatırdıysam yine sürtmeyi başardım!” falan diyorum kendi kendime 😊 pite dönünce baktım, aa pegde bişey yookk😊 egzosu mu sürttüm acaba dedim. Yooo o da değil. Efenim sevgili yan ayağımız sürtmüş ve traşlanmış meğersem.
Halbuki o zamana kadar da hiç hatırlamıyordum yan ayağı da hallettiğimi ama. Ondan önce sürtecek peg kalmayınca o da olacakmış zaar 😊
Elbette ki yan ayağın iptal edilmesi de mümkün.
Ancak birkaç danıştığım usta, yan ayağı iptal etmeye kalktığında, müşürünün ayarlanmasının marşta problem yarattığını stok halinde daha sağlıklı olduğunu salık verince ve yabancı RC Cup – Track forumlarında da pistte sürüp iptal edenlerin de bu sorunu sıklıkla yaşadığını okuyunca, şimdilik onu ellemedim. Ama yan ayağın ucu ister istemez biraz traş gördü😊
Lastikler. Bakın burası çok önemli😊
Lastik malum, yeryüzü ile temasınızı sağlayan unsur😊 Bilmemiz gereken en önemli değişkenlerden biri, pist asfaltının dışarıdaki yollardan farklı olduğu, grip yani tutunmanın çok daha yüksek olduğu, lastiğin daha hızlı ısınmasını sağlayabilen bir zemin ve sürüş ortamı sunduğu. Ancak pistte yine ulaştığınız sürüş açıları dikkate alındığında, lastiğin yanaklarının da, geri kalanının da buna uygun hamurda ve karkasta olması lazım.
Yani uzun yol için düşünülmüş uzun ömürlü turing sert bir lastik, pist sürüşü için pek de elverişli olmayabilecektir. O yüzden öyle bir lastik ile piste çıkmak zarureti hasıl oldu ise, sürüşünüzde ekstra dikkatli olmanız, agresif hareketlerden özellikle kaçınmanız lazım, risk almamanız lazım.
Bitik lastikle, fitilli lastikle ise asla çıkmamanız lazım.
Dolayısıyla, piste çıkarken, aniden ulaşılan süratler ve yatış açılarını dikkate alarak, üreticilerin salt bu amaçla ürettiği lastikleri veya buna en yakın cinste lastikleri tercih etmeniz ve bunu belirlerken satıcınızdan önce kendinizin lastiği araştırıp öğrenmeniz en doğrusu olacaktır.
Motorun hafifletilmesi de ayrı bir mevzu tabii. Daha hafif, daha süratlidir derler. Bunun geçerli olduğu durumları da iyi öğrenip, düşünüp, araştırmak ve ona göre hareket etmek lazım. Bu hafifletme girişimlerinde en sık yapılan uygulama egzos değişimleri.
Benim de motosikletimde egzosla ilgili ufak bir çalışma oldu. Ama neden oldu? Sadece hafiflesin diye mi? Yok. Sesi duyulsun diye 😊
Niye? Çünkü peşinden viraja girdiğiniz ama virajı sizden daha yavaş dönen diğer sürücüye orada olduğunuzu haber vermekte fayda var. Mesela, arkamdan benle aynı viraja gelen dev bir makinenin sesini duyduğumda, ben viraja girişimi ona göre ayarlayabiliyorum, ama duymazsam ayarlayamam. Sağolsun RC’nin yol koşullarında egzos sesi şahane olmasına karşın, orijinal sesi pist koşullarında kendini pek duyuramıyordu. Dolayısıyla, ben de nispetle viraja daha hızlı girdiğim sürücülere, “geliyorum!” diye korna çalamayacağıma göre 😊 egzosa bir müdahale oldu ister istemez.
Efenim aslında yapabileceğiniz çok şey var. Benim de yaptığım başka şeyler var. Dipsiz bir kuyu bu.
Zamanında sanayide arabalarla uğraşırken, ustalarım derdi; “Pınar hanım, bu arabalar böyle, ne kadar yüklersen o kadar alır, asla yetti demez.” Motosiklet de öyle. Ne kadar yüklemek isterseniz, o kadar yüklersiniz. Ama şunu da hesaba katmak lazım.
Ne kadarına ihtiyacınız var?
Sürüşünüz ne kadarını ayırdedecek seviyede? Motosikletiniz, o baktığınız ürüne gerçekten ihtiyaç duyuyor mu? Veya takacağınız ürünün ne kadarını yönetebilirsiniz? Efenim örneğin ecu bla bla commander aldınız, taktınız, ne kadar ayarlayabileceksiniz? Bilginiz veya ustanız ne kadarına yetecek, ya da yaptınız diyelim, geri döndürebilecek misiniz? Falanbo mükemmel fren takımlarını aldınız,300 cc motor 500km’ye çıkıyor mu ki?
Öyle ya da böyle kabul etmek lazım ki,bu işe para harcıyoruz, lastiğiniz özel olacak, kıyafetiniz özel olacak, oydu buydu derken harcadığınız paraya dikkat etmeniz gerekebilecek. Ayırdığınız belli bir bütçe var ise, dipsiz kuyu değil ise, o zaman hesap etmeniz gerekecek. Ve hesap ederken de bence en iyi yöntem; benim bunların ne kadarına ihtiyacım var, motorumun bunların ne kadarına ihtiyacı var? Sorularını iyi ve objektif biçimde cevaplamak.
Bir yarışçı seviyesinde sürmüyorsanız, size henüz gerekmeyen pekçok şey var. Onlara düşmemek lazım.
Önce motorumuzu mevcut haliyle optimum sürmeyi öğrenelim. Zamanı geldikçe gerekeni ilave edelim. Diğerlerini zamanla yükleriz zaten, hiçbiri bir yere kaçmıyor 😊
Sağlıkla ve güvenle sürün.