Aslında çok uzun değil ama derin.Dediğime bakmayın, yazmaya kalksam sayfalar yetmez.
Paste one version of a text here.O kadar güzel anılarla dolu ki, okuyan tadından bırakmak istemez. Birbirini hiç tanımayan iki kişi. Yolları bir toplantı sonrasında kesişiyor. Bakışlar, birbirini incelemeler ve ışık hızı ile karar veriş. Hangi tarafın sevgide öncelik taşıdığı aradan geçen yedi yıla rağmen bugün bile belli değil çünkü ölçülemiyor. İki tarafı da tanıyorum. Birine sorsam farklı, diğerine sorsam çok daha farklı şeyler söylüyorlar. Nasıl gidiyor diye sorduğumda sık aralıklarla ayrılıklar yaşandığını söylüyorlar. Küçük ama her biri için derin kapışmalar sonrası çıkan tablo anlaşılır gibi değil.
Haberleşiyorlar. Sarılıyorlar, tamam deyip artık küsme yok diyorlar ama bakıyorum üç gün sonra yine aynı… Bunları diyorum, biraraya getirip tekrar adam gibi konuşayım. Yapmayın kardeşim, çocuk musunuz diye sorayım, hatta biraz da sertçe fırça atıp kendinize gelin diyeyim. Ama nafile. Zor ilişki. Aslında ikisi de birbirine vurgun. Hasta derecesinde seviyorlar. Çünkü erkek kendini kaybetmiş durumda. Son aradığımda çok yıkıldığını, bunu bir hikayeye benzettiğini, tatlı, güzel ve inanılmaz anlar yaşadığını anlattı. Her güzel film gibi bunun da biteceğini, istemese de karşı tarafın bunda kararlı olduğunu sandığını söyledi. Bir de, kısa bir sure önce kapışma sonrası buluştuklarını, sarıldıklarını bir daha ayrılmayacaklarını söylediler. Bir haberleşme trafiği yine ortalığı ayağa kaldırmış. O tarafın tepkisi anlaşılmaz biçimde sert (bence ters) olmuş.
Telefonla yanlışlıkla (!) aradığını, sonra mesaj yazdığını ama buna cevap alamadığını, ilgilenilmediği gerekçesiyle posta kutusuna kilit vurarak hikayeyi sonlandırdığını bildirmiş. Şimdi gelin bu işin içinden çıkın. Biri çok sevdiğim bir arkadaşım. Diğeri ise hiç sevmediğim. Yerinde durmayan, çalışma dışında başka bir şey düşünmeyen ve bu hikaye nedeni ile çoğu dünya keyiflerinden vaz geçen… Daha açık yazmam gerekirse, onun için herşeyini şimdiden feda etmiş birisi… Arada sorarım, bu kadar çalışmayla eline ne geçiyor? Cevap yok.. Gerçekten zor hikaye. Biri birkaç günden beri ortalıkta değil. Ne olacak şimdi? Hikaye, ya yeniden yazılacak ya da posta kutusuna kilit vurulmuş gibi orada noktalanacak derken sevmediğim arkadaşım ne yaptı biliyor musunuz?
Motoruna atladı, ortalıktan kayboldu. Motor, onun için macera dışında özgürlüğü hatırlatan bir araç. Gözü hiçbir şey görmüyor. Pasaportu, çantaları, giysileri, telefonu ve ruhu ile birlikte yola çıktı. Ama diğerinin söylediği gibi yakın komşu adalarına gitmeyecek. Karadeniz’in uzak kıyılarında süzülecek. Fırsatı olursa kamera arkasından küçük hikayeler yazacak. Ama önceki hikayenin tadına ulaşması çok zor… Çünkü, tanımsız ve tarifsiz bir hikaye onlarınki… Turun bitmesini bekleyeceğiz. Yeşiller, yollar, kuşlar ve insanlar arasından… Motosiklet başka bir dünya… Sonsuz keyif, rüzgar dostu, hızlı, tanımlaması zor anlar… Belki yeni hikayeler… Kıskandım şimdi..?