Eski bir Vespa toplarken hemen herkesin aklına Gregory Peck ile Audrey Hepburn’ün Vespa
üzerinde Roma’yı dolaştığı Roma Tatili filmi gelir. Bizdeki hikaye bundan biraz daha farklı…
İki yakın arkadaştılar… Dostlukları Vespa ile başlamış, bir Vespa, bir BMW derken, 2 yıl öncesinin fuarından 2 BMW R1200GS almışlar, motor hayatlarına BMW ile devam ediyorlardı. Uzun süredir ilk defa Vespa’ları yoktu. Adamlardan biri; Cem, “yahu” dedi, “ikinci el alıp uğraşacağıma, sıfırı var; 3.700 euro, ondan alayım”. Demişti demesine de, aklında kalan en son euro kuru 2 liraydı. Basit bir matematiksel hesapla 3.700 Euro’yu 3 ile çarpınca, sıfır bir PX150’nin fiyatı 10 bin lirayı geçer olmuştu. Üstüne üstlük Ferco elindeki son PX’i de sattığını söylüyordu.
Motosikletler üzerine profesyonel olarak çalışan Abdullah (bu yazıda kısaca Apo olarak geçecek), çıraklığına neredeyse bu motorla başlamıştı. Cem’e dedi ki; “iki tane kullanılmış bulalım, mümkün olan en ucuz fiyata maledelim, tamiratlar benden, masrafları da ikiye bölelim”. Motorlar enteresan ve çekici bir konuya sahip olmalıydı. Asker yeşili konusu son dönemde çok işlenmişti, dolayısıyla iki motor almaya, birini donanma grisine, diğerini de açık kamuflaj yeşiline boyamaya karar verdiler.
Birinci motor, Tünel’deki Skuter Servis’i işleten Davut Abi’nin haber vermesiyle Maşukiye’de bulundu. Motorun süper durumda olduğu söylendiği için iki kafadar arabaya atlayıp Maşukiye’ye motora bakmaya gittiler. Motor pek bekledikleri gibi çıkmamıştı. Üstüne üstlük sahibi 3 bin lira diyor, 1 kuruş aşağı inmiyordu. Mecburen vazgeçip İstanbul’a döndüler. Bundan bir süre sonra, motorun sahibi PX 200’ü bir aracın arkasına yüklemiş, Apo’nun dükkanına dayandı, “al bunu sat, pazarlık payı var” dedi. 2.250 TL’ye müşteri oldular, kırmızı bir PX200 Cem’e alındı. İşte ilk nalı bulmuşlardı, sıra Apo’ya at bulmaya gelmişti.
Tam o esnada ben de araya kaynadım, “benim neyim eksik?” diyerek olaya dahil oldum. Araya kaynak yapmak süper birşey. Bütün sistem hazır, hoop diye hazıra kondum. Başladık iki motor daha aramaya. Apo Çanakkale’de bir tane bulmuş, fotoğrafında biraz hırpalanmış görünmekle birlikte temiz gibiydi. Bir sabah erkenden, İstanbul haftalardır ilk defa yağan yağmura göğsünü açmış iken, saat 6’da çıktık yola. Apo’nun kocaman bir arabası var, zaman zaman motor da taşıyabilmek için almış.
Apo’ya soruyorum, “yol üzerinde bildiğin satılık başka bir motor var mı?” diye. Gülüyor. Mola esnasında sahibinden. com’u telefon uygulaması üzerinden taciz ediyorum. Şehir bazında Tekirdağ, Çanakkale, hatta öteki tarafa geçip arkadan dolanırız diye Balıkesir, Bursa’da bakmadık motor bırakmıyorum. Yok. Eskiden bol bol bulunan PX’lerin soyu tükenmiş. İzmir ve Antalya’da çok orjinal diye 5-6 liraya satılanlar leş gibi, 2-3 liraya düşülürse bol bol evraksız motor bulunabiliyor. Aslında bu halleri ile motorların ederi 1,5- 2 bin lira arası, ama tabii herkesin malı, özellikle sahibinden.com’da, pek kıymetli. Bunun tahminen başlıca sebebi “pazarlık canavarları” denilen, aslında 2 lira olan malınıza 1 lira teklif eden adamlar grubu. Hal böyle olunca siz de 3 liraya satabilmek için 6 lira yazıyorsunuz ki, malı ederine satmak mümkün olsun.
Kapatalım ikinci el parantezini, yoğun sis içinden geçerek Saros Körfezi’nin tepesine geldik. Apo diyor ki; “merak etme, Çanakkale’de Adalı Motor var, Piaggio servisi. Oradaki Mehmet iyi çocuktur, aradım, “bende de bir tane PX200 var” dedi. Motor temizmiş ama sökmüş, boyayacakmış, istersek satarmış”. İyi, önce Apo’nun motoruna, oradan da Mehmet’e gideriz o halde…
Gelibolu enfes, hızla geçiyoruz, Eceabat, Kilitbahir, işte karşıda Çanakkale, üzerinde bulutlar var. Kilitbahir’den bindiğimiz vapurdan Apo’nun talip olduğu motorun sahibi Ahmet’i arıyoruz. İskele’de bizi bekleyecekmiş. Yolculuk çay ve tostla hızlı geçti, Asya’dayız, Ahmet bizi bekliyor. Altında yeni bir Scarabeo 200. Dediğine göre Vespa’nın sistemde borcu çıkmış, ruhsat da motorun içindeymiş. “Motor nerde?” diyoruz, “evde” diyor. İstanbul’da değiliz iyi ki, eve gitmek bir iki saat sürebilir. Takılıyoruz Ahmet’in arkasına, Çanakkale’nin sol yanına doğru tepelere çıkıyoruz, yeni yeni apartmanlar yapmışlar, birinin önünde durduğumuzda saat 11:30’u gösteriyor. Apo’nun müstakbel motoru 93 model PX orada kapının önünde duruyor. Lastikler biraz inik, kırmızısı solmuş, koruma demirlerinde de pas var.
Apo motora başka gözle bakıyor. Torpido’nun üzerinde bir “Vespa” çıkartması var. Onu 90’larda bu motorları satan şirkette çalışırken, sıfır motorlara Apo yapıştırıyormuş. Şöyle bir gözle kontrol ediyor, “tamam” diyor, gayet güzel. Bu esnada bizimle birlikte bu seyahate katılan diğer Vespa uzmanı Ali motorun marşına basıyor. Yok. Marş motoru kaçırıyor. “300 lira daha gitti” diyor Apo. Ali motorun yanında koşup motoru vurdurarak çalıştırdı, tek teker yaparak yanımıza geldi. Motoru saniyeler içinde arabadaki aparata bağlayıp motorun sahibi Ahmet (aslında sahibi kardeşiymiş, ikisi de bu Scarabeo daha rahat diye onu alınca Vespa’ya binmez olmuşlar) ile birlikte merkeze notere iniyoruz.
İstanbul’dan sonra güzel havası ve küçük şehir merkezi ile Çanakkale insana cennet gibi geliyor. Yukarılardana aşağı merkeze 10 dakikada iniyoruz. O esnada Cem telefon ile ofisini arayıp internetten motorun borcu olan 25 tl vergiyi ödüyor. 6 aylık vergisi 8 TL. Noterde satış yapılıyor, hemen yandaki sigortacıdan poliçe düzenleniyor.
İlk işi hallettik. Şimdi bir de Adalı Motor’daki PX’e bakmaya gideceğiz. Beğenirsek onu da alıp yola koyulmamız lazım. Hep birlikte gidiyoruz, bizi kapıda karşılıyorlar. Talip olduğum PX, hemen servisin girişinde yerde 2 kutuda duruyor; şasi de üzerlerinde. Servisin işleten çocuklar 2 kardeş, babaları da yanlarında. Baba “emekli oldum” diyor ama, çocuklardan genç duruyor. Motoru almaya niyetliyiz. Apo “zaten söküp hepsini boyayacağız, sökük olması önemli değil” diyor. Kardeşler topu birbirlerine atıyor. Sahibinden.com’a 2.200 TL yazmışlar. Arayan soran olmamış. Düşündükleri fiyat 1.750 TL imiş. Motoru ilk sahibinden almışlar. Birinci sahibi motora 50 bin kilometre binmiş, muayene falan da yaptırmamış. Dolayısıyla 550 TL de birikmiş muayene borcu çıkıyor. Onların istediği fiyat ve masraf toplandığında fiyat çok büyüyor. Pazarlık etmeye çalışıyoruz ama Adalı’nın gençleri bizi bayıltıyor. Önce 1.400’e anlaşıyoruz gibi. Mehmet diyor ki; “Apo sen olmasan mümkün değil vermem”. Sonra da ekliyor, “yok bu fiyata olmaz!”
Hoppala. Anlaşmamış mıydık? Anlaşmamışız. 1.500’e el sıkışır gibi oluyoruz. Mehmet diyor ki; “Apo sen olmasan mümkün değil vermem”. Sonra da ekliyor, “yok bu fiyata olmaz, 1.750 istiyorum!” Yok yanlış yazmadım. Mehmet önce ikna olur gibi oluyor; abisi ve babası göz kırpınca hemen cayıyor. Apo’nun motorunu 1.500’e aldığımızı, onların istediği 1.750TL’nin muayene de eklenince çok olduğunu söylüyoruz, “naapalım” diyorlar. Sonra 1.600’e anlaşır gibi oluyoruz. Memedin motorunun çok hastası değilim de, buraya kadar geldik, bari iş bitsin, Apo- Cem-Sanço üçlüsünün motorları başlasın diye düşündüğümden ısrar ediyorum. Nasıl oluyorsa ikna oluyorlar gibi. Tam emin değilim. Bütün keyfimiz kaçtı. Neyse, güneş açıyor, onlar her nasıl oluyorsa ikna oluyor, bizim ekip parçalar halindeki motoru arabanın bagajına saniyeler içinde yüklüyor. Memet son kutuyu arabaya götürürken fotoğraf çekmek aklıma geliyor. Alacağın olsun Çanakkaleli Memet.
Notere gidiyoruz, sistem yavaşmış, satışı yapmamız 1-2 saat alıyor. Apo bize noterin köşesindeki büfede “Bomba” ısmarlıyor. Büfenin sucuklu yumurtasına verdiği isimmiş. Noter işi bitince hemen sigorta yaptırıyoruz, diğer köşedeki Emniyet Müdürlüğüne gidip ruhsatları alıyoruz. O an hepimiz Çanakkale’de yaşamak istiyor gibiyiz.
Güneş açtı. Vespa’lar arabada. Biniyoruz feribota, hoşçakal Çanakkale.
Önümüzdeki Sayıda: Bu adamlar ne taşıyor?
Toplamak için neden PX seçtik?
Abdullah Akış
Vespa benim için bir tutku, bir aşk. Neden PX’i tercih ettik? Çünkü bu modellerde elektrik startlı versiyonlar var. Elektrikli start büyük kolaylık. PX motorunun yapısı çok basit, bir o kadar da dayanıklı. Vespa çizgisi denilince benim aklıma PX geliyor. Daha eski modellere indikçe vites sayısı 3’e düşüyor, ayrıca onlarda bizim başlıca tercih sebebimiz olan elektrikli start yok.
PX’ten daha yeni olarak vitesli Cosa modelleri de var. Ama onların görünüşü daha modern ve Almanlara özel tasarlanmış. Parçalarını bulmak ise PX’e göre daha zor. Benim gözümde tam bir klasik değil. Zaten firma da Cosa’ya o şekilde bakıyor olmalı, onun üretimi durdu, PX ise hala yeni model olarak üretilip satılmaya devam ediyor. Dünya pazarının geneli onu beğeniyor olmalı.
Kullanım olarak biraz sarsıntılı, modern bir skuter kadar konforlu değil, ama örneğin manevra kabiliyeti pek çok skuterden çok çok iyi. Sürüş özellikleri ise oldukça iyidir, örneğin frene basıldığında genelde öndeki süspansiyon kapanmak istediği için o andaki denge bozulabiliyor. Oysa Vespa bunu PX’te tam tersi biçimde uygulamış, frene basıldığında ön düzen demiri önde olduğundan bütün yükü o alır ve ön amortisör ön gidon demirinin hemen arkasında rahatça çalışmaya devam eder. Dünyanın pek çok yerinde çeşitli isimler altında üretilmiş. Ayrıca İtalya’da özellikle PX’in yan sanayi parçası çok. Bu sayede motor hurda da olsa bir şekilde yaşatılıyor.
Cem Dolunay
Bence PX çok güzel bir klasik. Sağlamlığı, başarısı, dizaynı dünyaca kabul edilmiş, 1970’lerin sonunda kullanılan tasarımı hala güncel. 2 zamanlı motorunun ömrü uzun, tamiri ise kolay , görünüş olarak da yıllara meydan okur bir hali var. Bugün yıpranmış, köşe başına veya bir ahıra atılmış-unutlmuş bir PX’i alıp, 1-2 bin lira para harcayarak onu sıfır hale getirmek mümkün. Kaportası fiber olan motosikletlerde bunu yapmak, daha doğrusu ucuza yapmak pek mümkün olmuyor. Benim fikrimce PX’e herşey yakışıyor, ister takım elbise ile bir davete gidin veya isterseniz geçen senelerde gördüğümüz üzere Paris Dakar’a katılın, bir şekilde ikisine de uyum gösteriyor. Hep takip ederim, kullanıcılar PX’leri kılıktan kılığa da sokuyorlar; kimisi kesip biçip askeri bir model yapıyor, kimisi yarışıyor, kimisi de pırıl pırıl hale getirip güzellik yarışmalarına sokuyor.
Marka olarak ilerleyen yaşı ve başarılı imajı sayesinde kullanıcılar bir yana, Vespa markası toplumun her kesiminde bir alışkanlık yaratmış durumda. Buradan yola çıkarak hangi modeli olursa olsun, Vespa sahibi olan birinin ikinci elde belki de hiç zarar etmeyeceğini söyleyebilirim. Öte yandan uzun yıllar önce Vespa’ya binmiş babaların çocuklarının da, o zamandan akıllarında kalan imajlarla yine Vespa markasına devam ettiklerini görüyorum. Motor aksamının genelinin parçaları PX modeli söz konusu olduğunda çok kolay bulunuyor ve oldukça uygun fiyatlılar. 4 zamanlı su soğutmalı bir motoru yenilemenin aksine, PX’in iki zamanlı motorunu yenilemek hem ekonomik, hem de kolay. Ayrıca Vespa’yı da seviyoruz.
Motorlar enteresan ve çekici bir konuya sahip olmalıydı. Asker yeşili konusu son dönemde çok işlenmişti. Vespalar tamamen soyuldu, bakalım aşağıdakiler gibi birşeylere dönüşebilecek mi?
Yorumlar
Loading…