Kenan Sofuoğlu’nun nihayet muradına erdiği SBK İstanbul yarışı, sporcusu, yöneticisi, yatırımcısı, satıcısı, basını, medyası, izleyicisi ve kullanıcıyla bir turnusol kağıdı gibi motosiklet dünyasının gerçeklerini gözler önüne serdi.
Yıllardır Süperbike Şampiyonası kapsamında Türkiye’de yarışmak isteyen ama bu imkanı bir türlü bulamayan dünya şampiyonumuz Kenan Sofuoğlu’nun nihayet muradına erdiği SBK İstanbul yarışı, sporcusu, yöneticisi, yatırımcısı, satıcısı, basını, medyası, izleyicisi ve kullanıcıyla bir turnusol kağıdı gibi motosiklet dünyasının gerçeklerini gözler önüne serdi.
Bir ülke düşünün ki, motosiklet için olağanüstü fırsatlara sahip. Avrupa ile kıyaslandığında bakir denilecek cazip bir pazarı var; nüfusunun büyük bir kısmı motosiklet kullanıcısı olabilecek yaş aralığında. Hem coğrafi konumu, hem de iklim şartları motosiklet kullanıcıları için bir nimet. İnternet ortamında örgütlemiş, iletişime açık, eğlenceye ve etkinliklere aç, kullanıcı gruplarına sahip. Marka bilinci tam yerleşmemiş, hangi marka iletişim yapsa rakiplerinin önüne geçiyor. İlkleri gerçekleştirme ayrıcalığına sahip genç bir federasyonu var. Gerçekten motosikleti seven, canını ve malını ortaya koymaktan çekinmeyen fedakar sporcuları var. İstanbul Park gibi her türlü etkinliğe müsaait dünyanın imrenerek baktığı çok özel bir yarış pisti var.
Ancak, bu pazarda motosikleti şeytan aleti, motosiklet kullanıcısını kural tanımaz serseri olarak gören genel bir anlayış hakim. Gençlerin büyük bir kısmı, daha bisiklete binmeden olgunluk mertebesine yükselip otomobil sahibi olmayı düşlüyor. Ebeveynler, heyecandan yoksun monoton hayat tarzlarını kendi çocuklarına empoze ediyor. Motosiklet pazarını büyütmek için elini taşın altına koymaktan imtina eden, en küçük bir riski bile almayan profesyoneller çoğunlukta. Sadece ellerindeki ürünü satmak istiyorlar. Motosiklet kullanmanın bir yaşam biçimi olduğunu kavrayamadıkları için müşterilerinin talep ve beklentilerini es geçiyorlar. Motosiklet ile motor sporları arasındaki sağlıklı ilişkinin satışlara katacağı ivmeyi ısrarla görmek istemiyorlar.
Yoğun ve çarpık kentleşme nedeniyle artan trafik sorununu çözmenin en basit yollarından biri olan motosiklet kullanımı teşvik edilmiyor, dahası vergilerle önü kesiliyor. Motosikletin trafikteki fiziki avantajı, hız sınırı gibi gerçekçi olmayan yasaklarla dezavantajlı duruma getiriliyor. Türkiye’nin dinamik yapısıyla her geçen gün büyüyen yerli ve yabancı firmalar, motosiklet kullanıcılarının aslında kendi hedef kitleleri olduğu gerçeğini görmüyor. Bu nedenle de motosiklet dünyasındaki hiçbir etkinliğe sponsor olmuyorlar. Basın da benzer bir tavır sergiliyor. Sanıyorlar ki bu ülkede sadece siyaset, futbol ve magazine konuşuluyor.
F1 ve MotoGP gibi dünyanın en önemli şampiyonaları ülkemizde yapılırken kaçırdığımız tanıtım ve sektörel büyüme fırsatını, SBK ile yakalayacağımızı iddia ediyorduk. Ancak, Türkiye’nin dünyada en çok tanınan birkaç sporcusundan biri olan Kenan Sofuoğlu’nun yarış öncesi basın toplantısına ilgi göstermediğimiz gibi, yarışta olağanüstü bir çekişme sonucu birinci gelişine de değer vermeyip gazetenin bir köşesinde birkaç satır yer veriliyor. Televizyonda da birkaç saniyelik haberle geçiştiriliyor. Ses getirmesi beklenen bu eşsiz organizasyon, medyada karşılığını bulamıyor, motosiklet sektörü ilgisiz kalıyor, kullanıcı bilet almaya değer bulmuyor, İstanbul Park işletmecisi Intercity ile motosiklet federasyonu kıyasıya kavga ediyor, İstanbul Park motosiklet yarışlarına kapatılıyor. Kısaca filler dövüşüyor, çimler eziliyor; olan motorseverlere oluyor.
Sizce, böylesi bir ortamda bir daha uluslararası bir şampiyona için talep gelir mi? Hiç sanmıyorum. Tüm bunları düşününce neden olimpiyatları alamadığımızı da daha iyi anlıyorum. Ne halkımız, ne de motosiklet dünyası, bunların hiçbirini haketmiyoruz. Bu istenmeyen manzarada sorumluluğu olan herkese sesleniyoruz: Lütfen biraz sağduyu!
Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle.