Yağmurluk arıyorum. Şirinevler Hudson’a gittim. Denemedenönce sağına soluna bakayımdedim, ağına yapıştırılan bantkuruyup dökülmüş.
Ayakta dikilecek olsan süper bir yağmurluk ama motosiklette kullanılacak hali yok. Vazgeçtim. Çıkıyorum, tezgahtar gence gösterip “Abisi ağında problem var, haberin olsun” dedim. Cevap olarak “Abi, bak müdür orada, ona söyle” dedi. Çıktım gittim tabi…
Benim laci yaşlandı tabii biraz, makyaj yapmak lazım. İyice eskiyen ön camı değiştireyim dedim. BMW Borusan elinde olmadığını söyledi. Sipariş verince üç haftaya kadar gelecekmiş. Alıştırdılar beni bu tuhaf duruma… Tamam dedim “Bin TL. (1000 lira) yani iki tane 500 lira ödedim. 4 Temmuz siparişi için 22 Ekimde, yani parayı ödedikten 108 (yüzsekiz) gün sonra, camın bir haftaya kadar Almanya fabrikada olacağını ümit ettiklerini ve ondan sonra 10-15 iş günü içerisinde de bana teslim edeceklerini söyleyen bir mail aldım. Bu yıl içerisinde yetiştireceklerinden ümitliyim. Ne de olsa koskoca BMW, boru mu?
Diğer motorum Triumph 1200 XC, an itibariyle 54 gündür Korlas’ta. İlk ay, sorunun ne olduğunu tespit ettiler. Bu ay, parça siparişi vermişler. Sanırım gelecek ay parçalar gelecek, sonraki ay da takacaklar. Ben de sezonda bineceğim. Ne bileyim, kronolojik sıralama böyle gidiyor. Tüm işlemler bitip motoru aldıktan sonra, İngiltere’ye durumu anlatan bir yazı yazıp bir açıklama yapmalarını isteyeceğim. Çünkü bu süre içerisinde Korlas’tan ne arayan oldu, ne soran… Yazıyı yazmadan önce arayınca yukarıdaki bilgiye erişebildim.
Yahu bu arada ister misin benim motoru satmış olsun bunlar… Çünkü bir arkadaşım aracılığıyla bıraktığım için, açılan bir servis formu bile yok ortada. Hani yarın birinin kafası bozulup “Lan git, yok motor filan burada, tövbe tövbe” dese kalacağım öyle kapının önünde… E abartıyorum tabi ama, deliliğe vurmayıp ne yapayım?
Şirinevler Dainese’den oğluma mont alıyorum. Beğendiğimiz eldivenden yok, başka rengi var. “Abi ayıp ettin, ver adresi akşam her ikisinden de göndereyim, deneyin hangisini alırsanız diğeri geri gelir” teklifiyle “İşte bu be!” dedim. Parayı ödeyip çıktık haliyle… Akşam kutudan elbette tek renk çıktı. Şaşırdım mı, hayır! “Buz pistinde hisset” sloganıyla ortaya çıktığını sandığım Metzeller’i GT’de bin kilometre bile kullanamadım. Kardeşim asfaltta gidiyorum ben, slogan da yanlış, ürün de… Sonuçta gittim, Buz Motor’dan Michelin aldım. Bu gıcık Fransızlar işi biliyor yeminle. Eski lastikler haliyle yepyeni. “Saklayın, bir arkadaşım gelip alacak” dedim. Bildiğimiz yer neticede, 15 gün sonra bulamadılar. Hay Allah, kim almış, nereye gitmiş, dün buradaydı filan… Biri paten yapmaya gitmiş belli ki…
Aktif gazetecilik yıllarımdan ve şu anda yaptığım profesyonel iş nedeniyle kurummedya ilişkisinden anlarım. Gazeteci dedin mi, e biraz daha toparlanır insan. Boynumda MotorOn tabelasıyla girmiyorum mağazaya ama sektör küçücük ve herkes birbirini tanıyor. Neticede, Türkiye’nin en büyük, hatta tek motosiklet dergisinin yazarı olarak bu sezon başıma gelenler bunlar…
Ulan gazeteciliğin de forsu kalmadı be!
Yorumlar
Loading…