Akşam olmuş, başkentten gelen trenden inmiş ilerliyorum. Trafik lambaları kırmızıdan yeşile döndü ama ne olur olmaz diye biraz daha bekliyorum.
Bunu düşünürken bir kamyonet ve arkasından minibus, hızla önümden geçiyor. Devam ediyorum, döner kavşakta soldan ilerliyorum. İleride otobüs ve midibüs duraklarının olduğunu bildiğimden son derece rahatım. Önde şehir içi halk otobüsü var. Biraz yakın seyrediyorum ama o da ne? Birden sola dönüyor. Frenliyorum, kıl payı kurtuluyorum. Merak etmeyin, sandığınız kadar kısa mesafede değildim. Rahatlıkla sağa yönelip yoluma devam edebiliyorum.
Sonra sağa dönmek için geldiğim kavşağa yaklaşıyorum. Dönüşte dikkatli olun anlamında yanıp sönen ışığa bakıp sinyal verdikten sonra üç şeritli yola geçiyorum. Kısa süre sonrasında iki şeridin ortasında, önümde bir araç var. Birden duruyor ve sağdaki ara yoldan çıkan bir başka araca yol verdiğini görüyorum. Biz anayoldayız, ara yoldan çıkan araca yol verme nezaketinde bir araç kendisi!
Bunu atlattım, eğimi hafifçe artan rampaya tırmanırken şeridi dışında ilerleyen başka bir araçla karşılaşıyorum. Rahatsız etmemek için selektör yapmıyorum. Önde giderken genelde aynalarıma göz atıp arkadan gelen olup olmadığını kontrol ederim. Bu nedenle öndeki otomobilin kendi şeridine geçmesini bekliyorum. Israrla aynı şekilde devam ediyor. Nafile! Neyse ki, rampanın tepesinde yavaşlayarak sağa geçiyor.
Şimdi düzlükte yol alıyorum. Gidiş iki şerit, karşıdan gelenler için tek şeritli bir yol. Karşıdan fakat sağdan bana doğru bir araç geliyor. Sola döneceğim, gireceğim sokağın ortasında bekleyen bir otomobil. Sağa mı sola mı dönecek belli değil. Anlayacağınız sinyal yok. Karşıdan gelen minibüs geçip gidiyor ama benim gireceğim sokağın ortasında beklemeyi sürdüren araçta kımıldama yok.
Normalde sağda bekleyip ana yolu kontrol ettikten sonra hareketlenmesi gerekirken, ortalıkta herhangi yer değiştirme yok. Ne yapayım, zaten bir süredir sola dönmek için sinyal vermiş orada beklerken, onun solundan kavşağa giriyorum. Ama sürücüye göz atmaktan geri kalmıyorum. Beyefendi telefonda konuşuyor!
Sonra yeni bir rampa, solda ağaçlar, sağda evler, köşede bir okul, yanında okaliptus ağaçları, boş tarlalardan geçerek eve varış…. Şimdi sıkı durun: Bu öyküdeki ben, acaba motorumla mı gidiyorum? Anladınız değil mi? Akşam olduğu için bu kısa seyahat, tren garı ile evim arasında geçiyor. Aracı ben kullanmıyorum. Her zaman telefonla kendisini aradığımda ışık hızı ile dibimde olan taksi sürücüsü kardeşim bana hizmet ediyor. Araç kullanma tipi benimkisinin aynısı. Dolayısıyla seçilmiş bir sürücü. Ne arkadaşımı, ne eşimi ne de başka birini gecenin bir vakti rahatsız etmiyorum. Taksi esnafı da para kazansın diye bu mesafeleri onlarla geçiriyorum. Şimdi bu yazdıklarımı motor kullanırken de yaşadığımı düşünün. Evet, hepimiz bundan daha çetrefilli trafikte yol alıyoruz. Ama sinyalsiz, şerit ihlâlli, dikkatsiz sürücülerin sayısı azalmadıkça motorlu hayatta bize rahat yok sanırım.
O yüzden, araç kullanan her arkadaşımızı şerit değiştirmelerde ve dönüşlerde mutlaka sinyal vermeleri konusunda uyaralım. Motor kullanırken, kendi hızına aldanıp sinyal vermemezlik yapmayalım. Sinyal kolları ve düğmeleriyle arkadaş olalım, sinyal kardeşliği kuralım!?