Yazar: Alişan Fidan
Trafik sigortasının aşırı artışı ile geçen sefer hazırladığımız yazı büyük ses getirmişti. Hem sürücülerden hem de sigortacılardan olumlu ve olumsuz bir çok görüş, öneri ve tepki almıştık. Bu yüksek fiyatları düzeltmek adına gelen bir takım yeni yasaların ardından ikinci bölümü yazmanın zamanı olduğuna karar verdik.
Haziran 2015’de birden tırmanışa geçen fiyatlar dur durakbilmeden yükselme trendine devam etti. İş artık öyle bir raddeye geldi kitrafik sigortası primlerinin düşürülmesi neredeyse siyasi partilerinseçmenlerine vereceği bir vaad konumuna ulaştı. Konunun bu kadar yaygın birsorun haline gelmiş olması hükümetten bir çok yetkilinin de dikkatini çekti.
Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ömer TORLAK da olayamüdahil oldu ve “Primleri takibe aldık” beyanatında bulundu. Bu sırada 33 adetsigorta şirketine baskın yapılarak belgelere el konulduktan sonra incelemeyealındı. Ankara’dan gelen haberlere göre ele geçirilen bu dosyalarda soruşturmayapılması gerekecek kadar önemli şeyler mevcut.
Bunlar olmaya devam ederken fiyatları aşağı çekmek içinfarklı fikirler de ortaya atılıyor. Kamuya ait üç sigorta firmasının havuzoluşturup ortaya çıkan zararı beraber karşılayarak fiyatları halkınulaşabileceği seviyeye indirmesi de yeni bir fikir olarak ortaya çıktı.Fiyatlar o kadar yükseldi ki, trafik sigortası olmadan trafiğe çıkma oranı %3gibi bir oranı buldu. Bu oran daha birkaç ay önce %2 idi. Haziran 2015’den buyana fiyatların aşırı yükselmiş olduğunu göz önüne alırsak, eski fiyatlardanyapılan poliçeleri biten insanların yeni fiyatları görünce sigorta“yaptıramamış” veya “yapmamış” olacak vatandaşlarımızın sayısı bir hayliartacak gibi gözüküyor.
Peki bu %3 neyi ifade ediyor? %3 demek, binlerce pimiçekilmiş el bombası demek. Trafik sigortasının asıl amacı karşı tarafınhasarını karşılamaktır. Buna sadece aracınızın değil aynı zamanda o aracıniçinde olan kişilerin bedensel hasarları da dahildir. Peki size çarpan aracınsigortası yoksa bu zararı kim karşılayacak? Hukuksal yoldan dava açıp kaza yaşadığınız kişiden taleptebulunabilirsiniz ama çıkan kararı ödeyecek durumda değilse ne olacak peki?Yükselen fiyatlardan dolayı sigorta primini yaptıramayan birisi, örneğinmahkemeden alınacak 300 bin TL’lik bedensel hasar tazminatını nasıl ödeyecek?İşte bu sebeple bu ulusal bir sorun…
Firmaların esas problemi 10 yıl geri dönüşümlü olarak davaaçarak poliçede belirtilmiş rizikodan daha yüksek oranlarda ödeme alınmasıdurumu. Fiyatları esas olarak yükselten şey aslında bu. Yiğidi öldürüp hakkınıyememek gerekirse tüm sorun ve sıkıntı şirketlerin aç gözlülüğü değil! Hattason yıllarda ciddi şekilde zararlar arttı. Şirketler 2014 yılında 639 milyonlira zarar etmişlerdi. Bu zarar 2015 yılına gelindiğinde %230 artarak 2.1milyar liraya ulaştı. Bu zararın böyle astronomik şekilde artmasınınsebeplerineden biri de 10 yıl önceki kazanıza kadar tekrardan dava açaraksigortadan ödeme alabilmeniz. Peki insanlar alınmış bir emsal karara görebirden çıldırıp davalar açmaya mı başladılar? Hayır! İşin o kısmı tam olaraköyle değil. Böyle bir emsal kararın ortaya çıktığını gören aracı avutkatlıkfirmaları hemen işe koyulup kaza sonuçlarına göre mağdurları arayarak yüksekbir avukatlık harcı karşılığında dava açarak tekrardan tazminatalabileceklerini söylüyor ve sonuç fiyatların patlaması oldu !
Şu an hükümet yetkililerinin bu konunun üzerine gittiği ileilgili bir duyumumuz mevcut. Ticaret kanununda yapılacak olan bir değişiklikile bu 10 yıllık sürenin 2 yıla indirilmesi sigorta şirketlerinin hükümettenbeklentileri arasında. Bu şekilde yapılabilecek bir değişiklik, risk oranlarınıciddi şekilde düşüreceğinden fiyatlarda da büyük oynama yapabilir.
Firmaların politikaları da çok değişmiş durumda. Kimisidüşük fiyat vermeye çalışarak nakit paranın çok döndüğü trafik sigortasındanfaydalanmak isterken kimi firma isesigorta yapmamak için çok absürt fiyatlar vermekte. Bu arada bir sigortaşirketi için trafik sigortası vermenin zorunlu olduğunu da hatırlatalım.
Biz de bu farkları ortaya çıkartmak için ufak birkarşılaştırma yaptık. Bu yaptığımız karşılaştırmalarda, T.C. kimlik numarasınıkullandığımız arkadaşımız 29 yaşında bugüne kadar üzerine yaklaşık 20’ye yakınmotosikleti ve otomobili olmuş ayrıca hiç kazası hatta cezası bile olmamış yanisigorta firmalarının gözünde riski düşük ideal kullanıcılardan biri.
Şimdi piyasadasatılan bir çok motosiklet için teklif aldık ve tablo aşağıdaki gibiydi:
AK SİGORTA14.528,40 TL
ANADOLU SİGORTA1,062,42 TL
GROUPAMA SİGORTA
3.163,25 TL
HDI SİGORTA
2.802,10 TL
MAPFRE GENEL SİGORTA
2.499,84 TL
Yukarıdaki teklif tutarları peşin tutar olarak verilmiştir.
Gördüğünüz üzere arada o kadar absürt farklar olan firmalarvar ki ilk gördüğümüzde “bu gerçek olamaz” tepkisini verdik. Firmalar arasındaAK Sigorta açık ara farkla motosikletin sıfır fiyatının iki katından dahayüksek fiyat vererek rekor kırmış durumda. Aslında bu fiyat “ben bu işi yapmak istemiyorum”fiyatı olduğundan bunu gerçek bir teklif olarak algılamak zor. Diğer firmalarabaktığımızda Anadolu Sigorta’nın fiyatı diğerlerine göre ciddi oranda aşağıçektiğini söylememiz mümkün. Diğer üç firma ise aşağı yukarı aynı fiyatlarda. Ayrıca tüm motosikletlere firmalar aynıteklifi verdi. Yani motosiklet modeli ne olursa olsun, teklifler motosikletinsahibi olan kişi baz alınarak veriliyor. Çünkü buradaki olay sizinmotosikletinizin sigortası değil karşı tarafta olabilecek hasarın sigortalanmasıdolayısı ile sürücünün yarattığı risk faktörü hesaplanıyor.
Bu absürtlüğün nasıl bu boyutlara geldiğini daha iyi anlamakve işleri bir de bir sigorta acentesinin ağzından dinlemek amacıyla Şişli’de bulunanAdler Sigorta’dan Uğur bey ile sözleşip buluşuyoruz.
Motoron: Trafik sigortası fiyatları bu raddeye nasıl geldi?
Uğur Bey: Trafik sigortalarında ilk zarar başlangıcı ve fiyat yükselmesi trendi 7-8 yıl önce, kaza tutanağının yaralanmalı ve ölümlü kaza olmadığı sürece karşılıklı beyanla tutulmaya başlamasıyla oldu. Daha önce trafik polisi gelip kendisi zabıt tutuyordu. Dolayısı ile kusur oranı, alkol olup olmadığı, trafik sigortası geçerliliği gibi şeyler tam olarak tutanaklarda belli oluyordu. O süreçte suistimaller oldukça arttı. Kişiler kendi aralarında tutanak düzenlediği için örneğin gece alkollü şekilde yapılan kazada taraflar anlaşıp gündüz tekrardan bir araya gelerek kaza gündüz yapılmış gibi fotoğraf çekip ve ardından tutanak tutup sigorta şirketine haksız yere hasar ödettiler. Primlerin artışını sağlayan birinci faktör buydu.
İkinci faktör, zaman içinde yargının bir takım olumsuz kararları oldu. Trafik sigortası aslında karşı tarafın zararlarını karşılayan bir sigorta biçimi. Kişinin kendisini ve aracını teminat altına almaz. Onunla ilgili olan teminat kaskodur. 2009 veya 2010 yılında yargı kusurlu olduğu halde hayatını kaybeden bir sürücü yakınının açtığı dava neticesinde sigorta şirketinin hasar ödemesine karar verdi.
Bunun akabinde temyize gidildi ve temyizde de yargı bunu onadı. Bu onamanın ardından bu karar emsal teşkil etti. Ddolayısı ile trafik sigortasında zaman aşımı 10 yıl olduğu için benzer bütün vakalar ile ilgili avukatlar vasıtası ile davalar açılarak ödemesi yapılmış ve kapanmış dosyalar yeniden açıldı. Tabii bu ödemeler hiç beklenmiyordu ve bir anda gelen bu dalga büyük kambur yaptı. En büyük faktör olarak bunu söyleyebiliriz.
Yargıdaki diğer bir sıkıntı ise, kişi bir trafik kazası ile vefat ettiğinde o kişinin trafik sigortasında böyle bir durumda ödenecek üst limit rakamı yazar. Örneğin o dönem için 250 bin lira ise, o 250 bin lira kişinin yaşı, geliri, ekonomik durumu, varsa bakmakla yükümlü olduğu kişiler, vs. gibi şeyler göz önüne alınarak minimum ve maksimum değer arasında bir rakam belirlenir. Vefat eden kişinin ailesine bu ücret ödenir. Bunun hesaplaması ile ilgili yargı her seferinde çok farklı kararlar alıyordu. Bir mahkeme “Sigorta şirketinin hesaplaması doğrudur.” diye karar alırken, bir diğeri ise “Maksimum rakam 250 bin lira yazılıysa sigorta şirketi o rakamı ödeyecek.” gibi yoruma dayalı kararlar alabiliyordu. Dolayısı ile hesaplamadaki standardizasyonun olmaması ve yargının farklı kararlar vermesi firmaları beklenmedik ücretler ödemeye mahkum etti. Bunu da üçüncü bir faktör olarak kabul edebiliriz.
Aslında bunlar sektörün hem hukuksal hem de insanların etik dışı davranışlarından gelen beklenmedik maliyetlerdi. Bu kişilerin kendi arasında tutanak tutması kararını devlet bir anda alıverdi ve ne olacağı hiç düşünülmedi. Tabi herkes bu karara uymak zorunda kaldı.
Sigorta şirketlerinin kendi yaptığı sorunlar da mevcut. Bazı sigorta şirketlerinin yöneticileri pazardan pay alabilmek için trafik primlerinde olması gerekenin çok çok altında fiyatlandırmalar yaparak bu tarz uygulamalara gittiler. O günden bu güne bu politika yüzünden bir çok şirket battı. Geçen yıl Ege Sigorta ve Hür Sigorta firmalarına Hazine Bakanlığı tarafından el konuldu. Ege Sigorta trafik sigortası konusunda en minimum fiyatları vererek yüksek sayıda poliçe kesmeye çalışan bir şirketti. Yani aslında sigortacıların agresif politika sergilemek adına bindikleri dalı kesmeleri yüzünden fiyatlar hep olması gerekenin altında kalmak zorundaydı. Tabii ki enflasyondan dolayı trafik sigortaları 10 yıl önceki 30-50 lira aralığından yavaş yavaş yine yükselecekti, fakat şu anki fiyatlara gelmezdik. Yavaş yavaş yükselse bir sıkıntı olmazdı, fakat hep dipte kalıp birden yükselince kıyamet koptu.
Burada tüketici kesinlikle mağdur. Tüketici tabii ki ucuz fiyat peşinde koşacak, ama sonuç olarak ucuz fiyat ararken ucuz firmalardan poliçe yaptırttığı için bu herkesi etkiliyor. Bu ucuz fiyat veren firmalar öyle tehlikeli bir hal almıştı ki verdikleri ucuz poliçe fiyatları dolayısı ile yükümlülüklerini karşılayamayacak duruma gelmişlerdi. Sonuç olarak Hazine Bakanlığı tarafından kendilerine el konuldu. Ayrıca bir şirkete Hazine Bakanlığı el koyduğunda, ne yazık ki her şey normal devam etmiyor.
Komisyonlarını alamayan acente, müşteri ve sigorta şirketinde çalışan binlerce işçi mağdur oluyor. Müşteri, poliçesini kestirmiş ve parasını acenteye ödemiş. Acente şirkete olan ödemelerini yerine getirmiş. Yani her şey kayıtlı olmasına rağmen bu şirketlere kayyum atandığından dolayı bürokrasi yüzünden iş uzuyor ve insanlar zaman bakımından mağdur oluyorlar. Bu arada tüm ödemelerini zamanında yapan acente de mağdur durumda, çünkü şirketten komisyonlarını alamıyor ve acente tekrardan yeni bir şirketle anlaşmak için uğraşlara giriyor. Bu da yeni maliyetler demek. Yani sigorta aslında yaşayan bir organizmadır. Bir poliçe bir yıl boyunca yaşıyor. Sigorta acenteliği, depodan malı alıp satmak gibi değil. 12 ay boyunca her yeniliği ve yenilemeyi takip etmek zorundasınız.
Zamanında yargıda yoruma dayalı çifte standart yaratmayacak şekilde açık ve net şekilde genel şartlar yazılmış olsaydı, alınan bir yargı kararı durup dururken 10 yıl geçmişe yönelik ilave maliyetler getirmemiş olsaydı ve trafik polislerinin tutanak tutması zorunluluğu kaldırılmasaydı, belki bu günlere gelinmezdi.
Son 10 yılda trafik kazaları ciddi oranda azaldı. Sürücü bilinçlenmesi, daha güvenli yolların inşası, EDS gibi otomatik ceza sistemlerinin gelmesi dolayısı ile büyük oranda kaza sayısında bir azalma mevcut. Aslına bakılırsa maddi zararın çoğunluğu araç hasarından kaynaklanmıyor. Ağırlıklı olarak bedeni zararlardan ve bedeni zararlarla ilgili yargının yoruma dayalı kararlarından oluşuyor. Güncel olarak trafik sigortasında maddi zarar limiti 31 bin lira. Yani kırmızı ışıkta duran bir araca arkadan çarparsanız ve %100 kusurlu iseniz sizin sigortanız karşıdaki kişiye maksimum 31 bin lira ödüyor. Ancak bedeni zararlarda ise “kişi başı” üst limit 310 bin lira. Çünkü burada söz konusu olan, içinde 5 kişi olan bir araç da olabilirdi. 310 bin lirayı 5 ile çarpıldığında ortaya çok ciddi bir rakam çıkıyor ve bu sadece bir araç için geçerli. Sadece İstanbul’da 10 milyonun üzerinde araç olduğunu düşünürsek müthiş bir rakama ulaşılıyor. Bir de bu ihtimali, otobüse ve minibüse uyguladığınızda ortaya astronomik rakamlar çıkıyor.
Son 11 yıldır trafik sigortasından firmalar bir gün bile kâr etmediler. Sermayeler artık buna dayanamıyor. Geçen seneki zarar gerçek bir rekor. Sadece trafik sigortasından 2.1 milyar lira zarar açıklandı. Çoklu branşlarda iş yapan firmalar bir şekilde o kalemden yaptıkları zararı kompanse edebiliyorlar ve hala tüketicilerine bir derece uygun fiyat vermeye çalışıyorlar. Bu gidiş böyle devam ederse bu sene de bazı firmalara Hazine Bakanlığı’nın el koyuşunu hep beraber izliyor olabiliriz.
Kasko kaleminde 2014’de karlılık 751 milyon lira iken 2015’de 430 milyon lira olmuş durumda. Kasko’da bir kârlılık durumu mevcut ancak trafik sigortasında bu durum tam tersi. 2014 yılında trafik sigortasındaki zarar 684 milyon lira iken bu seneki zarar 2 milyar 109 milyon lira. Dolayısıyla bu yükseliş çok büyük. Bu yükselişin sebebi çok kaza olması değil, eski kapanmış dosyaların aracı firmalarla tekrardan dava edilmesiydi.
Bununla ilgili sigorta firmaları Hazine Bakanlığı’ndan beş maddelik bir düzeltme istemişlerdi. Fakat bunları üçü yürürlüğe girdi. Bu üç maddede sigortacıların istediği can alıcı madde olan geçmişe yönelik ödemelerle ilgili bir sınırlama getirmesi önerisi ne yazık ki yoktu. Ancak yürürlüğe giren diğer maddeler de kuşkusuz bir rahatlamaya sebep oldular. İstenen şey 10 yıllık zaman aşımının üç yıla düşürülmesiydi, ne yazık ki olmadı. Sigorta şirketlerini şu anda rahatlatan şeyler ise; mahkemelerde bedeni zararlarda hesaplama standardizasyonunun Hazine Bakanlığı’nın belirlediği şekilde olması gerektiği ve kusurlu sürücüye hasar ödenmemesi ile ilgili maddeler oldu. Ama zaten olan oldu, yani 10 yıllık pek çok hasar ödendi.
Çok radikal bir düşüş olmasa da önümüzdeki günlerde %5 gibi bir düşüş bekleniyor. Sonbahara doğru %10-%15 arası bir indirim olacak diye tahmin ediyoruz. Bu yılki rakamlar 2015’de olduğu gibi çıkmazsa 2017’de en kötü ihtimalle sonbahardaki indirimli fiyattan kalır.
Aslında burada herkes haklı. Tüketici haklı, çünkü fiyatlar çok yükseldi. Sigorta şirketleri haklı, çünkü çok zarar ediyor. Acenteler haklı, çünkü her trafik poliçesinde acente suçluymuş gibi müşterisine dert anlatmak zorunda kalıyor. Müşteriye bunu açıklarken çok zorlanıyoruz. Özellikle hasarsız müşteri küsmüş durumda. Yıllardır aracı olan fakat hasarsız şekilde kullanan sürücü üzülmemeliydi. Geçen yıl aynı kişinin 300 lira primi varken bu sene 750 liralık prim çıkınca ve siz yıllardır hasarsız olan müşteriye diğer hasarlardan dolayı senin primin yükseldi deyince kıyamet kopuyor. Ancak geçen sene hasarlı olduğu için 1.000 lira civarı prim ödeyen kişilerin aynı hasarı devam edince 4.000 lira gibi prim ödediğini bilmediği için kişinin isyan etmesi çok normal. Sektör ne yazık ki hasarsız müşteriyi hayal kırıklığına uğrattı. En azından 3-4 yıldır hiç hasarı olmayan müşterilerin primlerinin bu kadar yükselmemesi gerekiyordu.
Uğur Bey’in tek sorumuza verdiği bu uzun ve detaylı cevaptan sonra sigorta acentelerinin de bu konudan çok şikayetçi olduğunu anlayabiliyoruz. Hasarsız müşterinin hayal kırıklığına uğratılması konusunda biz de hem fikiriz. Önümüzdeki gelişmelere göre Bölüm 3’te görüşmek üzere.?