Custom motosiklet için ilhamın nereden geleceği hiç belli olmaz.
Herkes eline bir çekiç, bir tornavida alıp custom motosiklet yapmaya başlayabilir. Motosikletin geometrisini az buçuk değiştirip, yeni de bir sele yaptın mı, al işte şimdi çok özel, bambaşka, custom bir motosiklet oluverdi işte… Çok tatmin edici gelmedi öyle değil mi…
Peki o halde nedir bir custom motosikleti özel yapan?
Üzerinde kullanılan parçaların ender oluşu mu, onları bulmak için harcanan zaman mı, el yapımı selesinin olması mı, uğruna verilen emek mi, üzerinde çalışırken kesilen parmaktan akan kan, ya da gece geç saatlere kadar garajın içinde minik bir ampülün altında o en az senin kadar deli arkadaş ile birlikte kasa kasa içilen bira mı?
Tüm bunlar elbette, o kutsal an gelip marşa basıldığında üzerinde oturulan motosikletin daha da anlamlı bir kişiliğe bürünmesine sebep oluyor. Çünkü artık makinenin bir ruhu ve bir hikayesi olmuş oluyor. İşte bu yüzden bir custom motosikleti custom yapan bir numaralı özelliği, bir hikayesinin olmasıdır. Yoksa en nihayetinde hepsi aynıdır; tekerlektir döner, motordur gider…
Avustralya, Morley merkezli Mean Machines’in eseri olan Bonneville “Moose”un yaratılış hikayesinde ise Eros’un da parmağı var, romantik bir hikaye.
Wesley Adams, yeni bir motosiklet projesi için kolları sıvamışken hayatına giren Hayley ismindeki kızın, bir cafe racer’e dönüştüreceği Bonneville projesinin kaderinde etki yaratacağını tahmin etmiyordu elbette.
Proje’nin ilk aşamasından şöyle bahsediyor Wesley:
“Hayley, kendisiyle tanışmamdan çok kısa bir süre önce trajik bir şekilde kaybettiği babasına çok bağlı biriymiş. Hobim olan custom motosiklet yaratmak onun ilgisini bu yüzden mi çekti bundan çok emin değilim ancak onun bana eşlik etmesinden ötürü minnet duyuyorum.
” Hayley Bonnie’nin bu denli başarılı ve oturmuş bir cafe racer olmasında şüphesiz büyük etkiye sahip. Zaten ilk bakıştan da anlaşılabileceği gibi her şey yerli yerinde, bir ahenk ve estetik bir duruş içerisinde ki motosiklete “bir kadın eli değdiğini” açıkça söyleyebiliriz. Wesley modern bir Bonneville’den gerçek bir vintage görünümünde motosiklet elde etme felsefesinden yola çıkmış. Bunu elde etmek için kalender ancak sofistike bir yaklaşım olması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Bence ne kadar az, aslında o kadar çok”.
Moose’a bakıldığında ilk göze çarpan mümkün olduğunca alçaltılan süspansiyonlar ki bu da özellikle Bonneville’ler için geçerli olan Ton-Up kültürünün ana fenomenlerinden birisi.
Eski tarz kapsüllü arka amortisörler, Amal tipi kauçuk elcikler, gövde rengindeki küçük tek ön far, ve cocktail shaker tarzındaki susturucular motosikletin vintage havasına katkıda bulunuyor. 8 cm kadar kısaltılan arka şasi üzerine fiber glass malzemeden üretilen sele kapağının yerleştirilmesiyle tek kişilik hale getirilen Moose böylece cafe racer ailesine girmeye hak kazanmış oluyor.
Wesley aynı zamanda şasi üzerinde daha ince ve akıcı bir görüntü oluşturması için deponun da pozisyonunu değiştirmiş.
Ufak boy lityum akü de dahil olmak motosikletin tüm elektrik donanımı selenin altında yer alıyor. 180’lik arka lastik ile selenin arasında yalnızca 6 cm mesafe var, yani Moose alçaktan uçmayı sevenlerden.
Yapım aşamasında sıra boyaya geldiğinde söz hakkı Hayley’nin olmuş.
Hayley bu tarz bir vintage motosiklet için gerçekten çok doğru bir renk olan açık maviyi seçmiş ve altın bordür ile kaplı bej yarış çizgileriyle gövdeyi süslemiş. Sele içinse yine bej renkli süet kumaş kullanılmış.
Dedik ya bir kadın eli değmiş, renginden yapısına her şey ne kadar da doğal ve hoş bir uyum içinde…
Motosiklet boya aşamasındayken Wesley’nin, Hayley ve ailesiyle birlikte, North Queensland ve babasının çok sevdiği bir yer olan Avustralya’nın ünlü mercan resifi Great Barrier Reef’e babasının küllerini savurmak için yaptıkları gezi sırada, Hayley’nin babasının bazen ona Moose, yani geyik diyerek hitab ettiğini söylemesiyle birlikte Wesley Bonneville’ine böylece bu ismi adamış. Güzel bir hikaye…