Menu
in

Türkler neden motosiklete binmez?

Çin ve Hindistan’ı gördükten sonra insan, Türklerin neden motosiklete binmediğini, neyin ters gittiğini anlamaya başlıyor. Öylesine büyük bir nüfusa sahipler ki kentlerde toplu taşıma işe yaramadığından herkes, kendi başının çaresine bakmış. Ekonomik durumlarına göre önce bisiklete yönelmişler, sonra motosiklete!

Motosiklet bu ülkeler için sadece ekonomik bir ulaşım aracı! Onun için de öyle büyük cc’li ne enduro motosikletler karşınıza çıkar, ne de Cruiser’lar. Hobi, özgürlük, motosiklet kullanmanın verdiği mutluluk… filan hikaye, bu topraklarda. İnsanlar çalışmak ve işlerini kaybetmemek için işe zamanında gitmek zorundalar. Üstelik bunu da en ekonomik biçimde yapmaları gerekiyor. Benzer bir durum, ikinci dünya savaşı sonrasında ekonomik buhran yaşayan Avrupa için de geçerliydi. Dikkat çeken nokta, hızla zenginleşen Avrupa, otomobile geçerken motosikletle ilişkisini koparmamış ve geliştirmiştir. Çin ve Hindistan bugün, büyük bir değişimin arifesinde. Hızla sanayileşen ve büyük nüfuslarıyla üretim kapasitelerini artırıp maliyetleri minimize eden bu ülkeler, artan karlılıklarıyla dünyanın büyük ekonomileri arasında artık. Bu gelişmeyle birlikte kentlerde bir yandan hızlı toplu ulaşımlar devreye girerken, bir yandan da halk yavaş yavaş otomobillere yönelmeye başladı. İşte, bu süreci iyi gören Bajaj, yıllardır sattığı motosiklet ve üç tekerlekli triportörlerin yerine otomobil değilse de geçiş sürecinde çok işe yarayacak bir ulaşım aracı tasarladı. Beklenti ve talepleri yükselen sokaktaki insanı, ekonomik olduğu kadar konfor ve duygusal açıdan da tatmin edecek bir araç: Dört tekerlekli quadricycle Qute!Bizim açımızdan ilginç olan bu operasyonda Türkiye’nin Bajaj’ın bir nevi stratejik ortağı olması. Kanımca, Bajaj için Türkiye’de kaç adet Qute satılacak pek de önemli değil; Çünkü Qute’un Avrupa’da satılıyor olmasının yarattığı imaj, bundan çok çok daha değerli.   Gelelim Türklere! Motosikletin kabulünü ekonomik şartlar belirliyorsa, Türkiye’de neden motosiklet benimsenmedi? Nedeni, çekirge gibi kültürel sıçrama yeteneğine sahip olmamız! Kolay değil, öyle bir ülke ki, sözlü kültürden yazılı kültüre geçmemek için 150 yıl direnmiş. İbrahim Müteferrika sayesinde matbaayı kabul etmiş. Cumhuriyetle birlikte okur yazar oranı hızla yükselmiş. Ülke yazılı kültüre geçti geçecek; küt! televizyonla görsel kültüre sıçramış. Kitap, dergi, gazete okumak yalan olmuş. Daha dün televizyonu zaplarken dijital çağı ıskalayıp bilgisayarın başına oturmadan akıllı telefonlarla sosyal medya kültürüne zıpladık. İşte bu sıçrama yeteneği, ulaşımda da kendini göstermiş. Kırdan kente geçiş sürecini tamamlayamadan doğrudan otomobile atlamışız. Hal böyle olunca, arada motosiklet güme gitmiş. Şimdi bu boşluğu doldurmak için “Bajaj Qute” devreye giriyor. Bakalım Türkiye bu ürünü bağrına mı basacak, yoksa üstünden mi atlayacak; hep birlikte göreceğiz. Hobi ve fobi arasında sıkışan motosiklet satışları ise düşe kalka ilerlemeye devam edecek. Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…

Cevap bırakın