Menu
in

Uşak Kampı

Yıllar yıllar önce annemle bir nikaha katılmak için gitmiştik Uşak’a.

Şeker fabrikasının misafirhanesinde kalmıştık.

Yemyeşil bahçesine uyanmıştık.

Karun’un hazinelerini görmeye Arkeoloji Müzesi’ne gitmek istemiştik. Kapalıydı girememiştik.

 

Aradan 15 yıl kadar geçti. 

Evlendim, oğlum oldu, motora binmeye başladım. Birkaç senedir, Uşak SüperMoto Pisti’ni konuşuyoruz kocamla. Ha gittik ha gideceğiz. Hadi bi gayret. Ya motoru nasıl götürelim… falan derken, 29 Ekim’e kısmetmiş. 

Sonra bir gün, Yiğit abiyle (Yiğit Top) ile konuşurken, Uşak dedik, pist dedik.  Aa dedi dur Mümtaz abiyle konuşalım. Verdi numarasını, aradım. Mümtaz abi, Mümtaz Pak. 

Yıllarca TMF’de görev yapmış, yarışmış, yarışmış ve müthiş bir evlat yetiştirmiş motosiklet dünyasına. Rodi Pak. 

 

Mümtaz abinin bir araba karşılığı aldığı renkli skutırlar ile başlamış Rodi motor sürmeye, Mümtaz abinin kucağında. Bir gün bir bakmışlar e bu çocuk zaten sürüyor. Sonra Motocross macerası başlamış. Rodi’nin motosiklet heyecanı ve yeteneğiyle, kendilerini mx yarışlarına taşınır bulmuşlar. Baba oğul. Aynı yarışta farklı klasmanlarda. Omuz omuza yarışmışlar.

Gülo çekmiş resimlerini, bitiş çizgisinde heyecanla hem eşini hem oğlunu beklemiş. Motorun parkurun acayip bir yerinde kaldığı bir yarışta, bir türlü gelmeyen Mümtaz’ı beklerken içi gitmiş aklı gitmiş. Bir gün bir yarışta rakibiyle çarpışıp, rakibinin o hengamede kendi motoru yerine Mümtaz abinin motorunu alıp yarışa devam etmesi ve babasının motorundakiyle sürücüdeki numaraların farklı olduğunu 6 yaşındaki Rodi’nin farketmesi. 

Hep keyifli anılar onlar için. Bizim için de dinlemesi tabii. 

Tüm o toztoprak yarışların içinde, defalarca şampiyon olan Rodi, müthiş bir pilot olarak yetişmiş.

İlk defa geldiğimiz Uşak Süpermoto pistinde kaçbin kez sürdüğü belirsiz. Ve orada ister bir süpermoto ile ister bir spor motor ile onu izlemek göze şölen gibi. Orada izlerken böyle bir keyif veriyorsa izlemek, İspanya’da izlemek nasıl olur, hayal dahi edemiyorum. Aynı esnada piste çıktığımızda, yanımdan müthiş bir kıvraklık ve süratle geçtiğinde sürüşümün darmaduman olması ve herşeyi bırakıp Rodi’yi izlediğim doğrudur 😊 zaten onu her izleyişimde biz de kendimizi az da olsa sürüyor sanıyoruz dedim açıkçası.

 Ve tabii ki, belki de yarışçı kimliğinin getirdiği bir formasyon olabilir, müthiş bir gözlem yeteneği var. Hangi noktada neyi yanlış yaptığınızı, neyi doğru yaptığınızı, herşeyin resmini çekip önünüze tüm açıklığıyla koyuveriyor. 

“Bak buna daha önce dikkat etmemiştim” diyorsunuz. Böyle genç bir adamın, böyle bir katkı sağlayabileceği hiç aklına gelmez insanın. Çünkü bence günlük hayatta alıştığımız genç adam formatından çok uzak, çok farklı bir yerde Rodi. Bunda, kendi özbenliğinin ve ailesinin yanısıra bence motosiklet sporunun payı da büyük olmalı. 

Motosiklet sporu, özellikle, genç küçük yaştan itibaren bünyeye kazındı mı, hele ki iyi kalpli çocuklara gençlere işledi mi, bence böyle mağrur, mütevazı ve örnek insanlar, örnek sporcular çıkıyor ortaya.

 Bence tam da Ata’mın özlediği sporcu modeli. Elde edebildiği başarılarla kendini yoğuran, daha ileri taşıyan, ama bununla şımarmayan. Hızlı düşünen, kıvrak zekalı, becerikli, kendine yeten, ülkesini, bayrağını temsil eden.

İstanbul’dan, ayılamamış bir kafayla çıktık yola Uşak’a gitmek için. 5 saat kadar sürdü gidişimiz. Neyse ki kocam kullanıyordu arabayı ve ben yolun başında bir uyku çektim açıkçası. Yolda pilot arkadaşımız Mehmet ile buluşup devam ettik. Birkaç günlük bir gezi, bir kamp yapmaktı niyetimiz. Biraz sürmek, biraz Pak ailesiyle artık şahsen tanışmak, biraz tatil, biraz uzaklaşmak.

 

 RC’mi önden yolladık Uşak’a. Can kardeşim Ahmet İmamoğlu geldi yükledi motorumu ve malzememi aracına. Sıkı sıkı bağladı. Önceki akşamdan aldı yanına. Ve  tabii ki bizden en az 2 saat önce piste varmıştı bile  

Yeni aracına bir de hatıra stikırı yapıştırdık😊  resmî seyrüsefer sponsorum artık😊 ama kendisi de bu yazıyla öğrenecek bunu

Biz de, tavşanlı Domaniç üstünden, o eşsiz dağ ve orman yollarından kıvrıla kıvrıla gittik. Keşke motorla geçseymişiz buralardan diye hayıflana hayıflana. Öyle şahane bir manzara, öyle keyifli kıvrak virajlar vardı ki. Ancak uzun bir müddet ne benzinci var, ne başka bir şey. Kaldınız mı kalırsınız yani. Amacınız doğrudan Uşak’a gitmek ise, ana yolları tercih etmek daha pratik. Ama amacınız, virajlı keyifli yoldan geze geze gitmekse, Domaniç Tavşanlı yolu çok güzel. 

Piste varmamıza 10 dakika kalmıştı ve heyecan gerçekten doruktaydı. Uzaktan pisti görmeye başladığımızda zaten Murat’ın da benim de ağzımız kulaklarımızdaydı. Ne zamandır gitmek istediğimiz Uşak Süper Moto Pisti’ne nihayet varmıştık. Girişte Jandarma karşıladı bizi. Bir an şaşırdık Meğer Jandarma bölgesinin başlangıcıymış orası. O yüzden karakol varmış.  Yandan  piste doğru geçtik. Dedim süper, motorlar jandarma güvencesinde 😊

Arabalardan indiğimizde üçümüz de 32 diş birbirimize baktık. Ben, kocam, Kaptan. Çok güzel bir yere gelmiştik. 

 

 

Sonra hikaye başladı. Başımın ağrımasına ve yol yorgunu olmamıza rağmen, tabii ki dayanamadık ve hemen giyinip günün geri kalanını değerlendirmeye çıktık. 13 viraj, dinlenme fırsatı olmayan, sürekli çalıştıran, teknik bir pist Uşak pisti. Yaklaşık 1500metre uzunluğunda. 8 sağ 5 sol viraj. İstanbulPark’ta hep erittiğimiz soldan sonra, bu sefer sağa da çalışıp dengeledik lastikleri şükür 😊 ve sağ virajdaki eksiklerimi Rodi’nin sayesinde farkettim ve düzeltmeye çalışıyorum artık. 

Sürekli hareket edip, yan-yön değiştirip, sürekli bakış çalışabileceğin, pozisyon çalışabileceğin,  teknik geliştirmek için ideal bir pist.  Tasarımını da Rodi’nin ablası Melodi yapmış. Ailecek vatana faydalılar yani Pak’lar 😊

Buraya gelmeden önce, belki de mesafe nedeniyle çekinceli olduklarından, orası küçücük, ışıklar var vs diye hiç olumlu konuşmayanlar oldu. Ancak, hiç de öyle küçük değil, özellikle teknik çalışacak olanlar için, kendini geliştirecekler için. Çok da keyifli. Pistin sürekli teknik oluşu zaten çıkılabilecek süratleri limitliyor. O da, düşme anında olabilecekleri zaten kendiliğinden sınırlıyor. 

Dolayısıyla sürücü şuursuzca sürat yaparak gitmiyorsa, kendine çok katkı sağlayabileceği bir yer.  Ha ama, sürücüde hiç sürat-mesafe algısı yoksa, viraj algısı yoksa, ona göre planlama yoksa, o zaten başka bir konu. Peşinen başlangıç ve hakimiyet eğitimleriyle önce kendini geliştirsin sonra pistlere çıksın derim. 

 

Öte yandan, pist, büyük hacimli motorlardan ziyade 250-400cc aralığı için ideal. Daha büyük cc’lerle zorlanabilir, ya da aynı keyfi alamayabilirsiniz gibi. Ama tabii bunlar tamamen sübjektif vargılar. Herkesin sürüşten beklentisi ve anlayışı birbirinden çok farklı neticede. Ben RC 390 ile hiç zorlanmadım, çok da keyif aldım. R25 ve muadilleri de cuk oturuyor buraya. Yakın zamanda OhvaleTR de bir etkinlik yaptı ve çok keyifli geçmiş duyduğuma göre. Öte yandan adı üstünde, bir süpermoto pisti burası. En eğlencelisi o olsa gerek 😊

Rodi ve Mümtaz abinin cross geçmişi, tabii ki asfalt pistin arkasına bir de cross parkuru yapılmasına sebep olmuş. Piste gelirken onu da görebiliyorsunuz. Oldukça farklı yükseklik ve açılarda rampalar ve parkurlar var. Bu seferki kampta cross parkuruna çıkma fırsatımız olmadı ama Ateş’le gideceğimiz kampta umarım hepberaber toz toprağa çıkarız😊   

 

Velhasıl-ı kelam, 15 yıl önce geniş geniş gezemediğim Uşak’ta, bu sefer büyük keyifle zaman geçirdim. Yağıştan süremediğim bir günde, merkeze gidip Selçuklulardan kalma mimarîyi gördüm, eski çarşıda gezdim, ve annemle gidemediğimiz Arkeoloji Müzesi’ne gidip Karun’un hazinelerini gördüm. 

Ve son akşam, Uşak’ın genç motorcuları pistte toplandı ve motorcuların evlilik teklifine şahit olduk. Lastikler yakıldı, pistte konvoy yapıldı, elmas kolye gibi dizildi motorlar akşam karanlığında. 

 

Geçirdiğim her gün dolu doluydu. Motorla, dostlukla, öğrenmekle, huzurla.

 

Misafirperverlikleri, dostlukları ve kattıkları için Pak ailesine ve Uşak’a buradan bir kez daha teşekkür ederim.  Yeniden görüşmek üzere. 

 

Cevap bırakın