Yazar: Alişan Fidan
Çok satan PCX’in başarısının ardından pastadan pay isteyen Yamaha, masaya kendi silahını koydu. Oyunun kurallarını yeniden belirlemek isteyen NMAX 125’i sizler için İstanbul’un trafik keşmekeşinde 1000KM boyunca test ettik…
Otomobil kullanıyorsunuz ve artık artan trafik, yakıt ve bakım masrafları canınıza tak ettirmiş durumda. Yanınızdan geçen motosikletliyi görüp imrendiğinizi farkediyorsunuz ve “Yahu aslında sağa sola gitmek için ufak motosiklet mi alsam?” düşüncesi kafanızın bir kenarına yerleşiyor. Şimdi böyle bir durumda hem az yakan, hem de iyi görünen ve fiyatı da nispeten uygun olan bir üçgen çizdiğinizde ortaya çıkan fazla bir motosiklet modeli yok. Birebir rakibi olan PCX 125’i yaklaşık 1000KM kadar kullanmış olduğum için bazı noktalarda elbet karşılaştıracağım fakat yazının amacı NMAX’in İstanbul performansı…
Motosikleti almak için Şirinevler’de bulunan Aydın Motor’a gidiyorum. Motosiklet beni kapıda karşılıyor. O ne güzel bir renk öyle! Kırmızı rengi, gri ve siyah ile o kadar güzel harmanlamışlar ki bir bakan bir daha bakıyor… Sağına bakıyorum soluna bakıyorum fakat işçilik ile ilgili göze çarpan bir problem görmüyorum. Burada NMAX 125 büyük bir artı puanı hanesine yazdırıyor. Ayrıca artçı peglerinin gizleniş şeklini de çok sevdim.
Motosikleti çalıştırıyorum ve tabiri caizse “fıtı fıtı” melodisi beni karşılıyor. 125cc kulağa öyle büyük gibi gelmeyebilir fakat motorun kendine has bir karakteri var. Dört valfe ve su soğutmaya sahip motorunda aynı zamanda VVT denilen valf zamanlama sistemi mevcut. Bu sistemin benzeri Honda’da VTEC olarak tanınıyor. Alt devirde torku, üst devirde ise gücü yakalamak için değişken zamanlı sübap anlamına gelen VVT teknlojisi bu motora hayat veren yegane şey olmuş. Elinizin altında her zaman kullanabileceğiniz bir güç var. Gazın dozajlaması çok güzel ve milimetrik gaz oynayışına bile anında tepki veriyor. Burada kullanılan şanzımanın katkısı çok büyük. Bu VVT teknolojisi Ducati Multistrada’da vardı ve şu anda giriş seviyesi bir scooter’da kullanılıyor. Ayrıca DiaSil kaplı silindir sayesinde yüksek devirde motora bir zarar gelmemesi amaçlanmış. PCX’te bulunan Start-Stop sistemi bu scooter’da kullanılmamış fakat ben zaten bu özelliği sinir bozucu bulduğumdan olmaması benim için bir kayıp değil.
VVT sistemi ve şanzımanın böylesine iyi çalışması şehir içindeki sürüşlerimi oldukça kolaylaştırdı. Yavaş hızlarda aradan bir anda uzamam gereken yerlerde gazı açtığımda anında karşılık veren motor ve şanzıman ikilisi yeri geldiğinde hayat kurtarıcı rol alabilir. Üst devirlerde de güç dolu olması sayesinde, örneğin; 80 sabit yol alırken bir aracı sollamanız gerektiğinde gazı birazcık açarak hemen 90-95 seviyesine gelerek sollamanızı bitiriyorsunuz. PCX’te bu biraz daha zaman alan bir süreçte tamamlanıyordu…
Motor genel olarak hızlı devirlenen, güzel dozajlanan ve limitöre yakın devirlerde bile isteksizlik yapmadan giden bir karaktere sahip. Tıpki kardeşleri MT125 ve R125 gibi… Dijital kadran ekranı gayet ufak ve sadece iki tuşla kontrol ediliyor. Anlık ve ortalama tüketimi hem lt/100km hem de 1 litre ile kaç km gittiğiniz şeklinde görebiliyorsunuz.
Ayrıca 2 adet tripmetreye sahip. Soldaki dişler benzin göstergesi iken sağdaki ise sanıyorum ekonomi göstergesiydi. Açıkçası tam olarak ne işe yaradığını pek anlayamadım. Bu arada ekran Işık vurduğunda dahi çok rahat şekilde okunabiliyor. Bir de üst kısıma saat göstergesi iliştirmişler. Bence kadran gayet okunaklı ve içerdiği bilgiler bakımından yeterli olmuş. Sürücü koltuğu bir şehir içi scooter’ı için yeterince rahat. Hatta 1.78cm boya sahip bendeniz isterse ayaklarını ileriye doğru atarak “Paşa Modu” ile yolculuk edebiliyordum. Ayaklarımızı koyabileceğimiz yerlerde kullanılan yumuşak ve kaymaz malzemeler extra bir puan. Böyle küçük ama ince detaylar kullandığınız “şey” ile bağ kurmanızı sağlıyor. Sürekli arkama alıp artçı testimi yaptırdığım arkadaşım ise bana scooter’ın belli hızlarda biraz titreşimli fakat genel olarak gayet rahat olduğunu ve başlangıç seviyesindeki bir scooter’dan daha üst sınıf bir alete bindiği hissini uyandırdığını söyledi.
Koltuk demişken onun altındaki bagajı da anlatmamak olmaz tabi… XL boyutundaki kaskı hiçbir problem çıkmadan içine sığdırabiliyorsunuz. Sıkıntı olarak görebileceğimiz tek şey kaskı ters yerleştirdiğimiz için plastik ile sürtünmeden dolayı kaskın çizilebileceği ihtimali. Ben bunu düşünerek bagaja ince bir bez koydum ve hiçbir problem yaşamadım. Yani benim gibi ne zaman bir artçı alacağınız pek belli olmuyorsa bagajı bir kaska ayırabilir ya da gidip pazar alışverişini yapıp poşetleri bagaja koyabilirsiniz. Bagaj kullanışlı olunca ihtimaller doğru orantılı olarak çoğalıyor.
İnsanı şaşırtacak derecede çok dönen gidonu sayesinde daracık yerlerden akıl almaz manevralar yapmanız çok mümkün. Rijit şasisi ve sert süspansiyon yapısı, üzerinde gelen Dunlop Scootsmart lastikler ile birleştiğinde İstanbul’un trafiğinde bir arı gibi gitmeniz çok kolay. Yol tutuşuna gerçekten hayran olduğumu belirtmeliyim. Ortasının boş olmaması kullanışlılık açısından bir eksi olsa da Yamaha bu eksiği şasiyi daha fazla güçlendirerek kapatmış. Süspansiyonlar sert hatta parke taşlı yollarda ara sıra kendine lanet okutuyor fakat virajlı yollara geldiğinizde yüzünüzde gülücükler açıyor. 125cc bir scooter ile bu kadar eğlenebileceğimi ben de düşünmüyordum açıkçası. Küçük lastik çapı çukurlarda biraz kendini belli ediyor fakat herşeyi bir arada alamayız değil mi?
Bu arada ABS’nin standart olduğunu söylemiş miydim? Genel olarak ABS’yi pek sevmeyen bendenizin, bu scooterdaki ABS sisteminin çalışmasına hayran kaldığını belirtmek isterim. Ön ve arkanın disk olması yine bir artıyken bu kadar iyi çalışan ABS sistemi büsbütün bir satın alma sebebi. Frenlerin dosajlaması ve ısırma hissi çok güzel. İyi frenlediğinizde ABS’yi devreye sokmadan çok kısa mesafelerde durma sağlamanız mümkün. Ayrıca ABS sistemi öyle herşeye karışan üst kat komşusu gibi sürekli olur olmadık anlarda devreye girmiyor. Gerçekten kayacak artık dediğiniz yerde “cızztt” diye öterek kendisini hemen hatırlatıp size destek olmak için orada olduğunu belirtiyor. Yani önünüze sürpriz yaparak fırlayan taksi ve dolmuşlara karşı artık güvenli bir silahımız daha mevcut! Peki bunlar iyiyken yakıt ne alemde?
Depoyu ilk fulleyip yola çıktığımda bir türlü azalmayan yakıttan dolayı göstergenin bozulduğunu düşünmeye başlamıştım. Sınıfına göre oldukça iyi yürüyen NMAX ile biraz biberli kullandığımda yakıt ortalamam 2.8LT/100km gibi bir rakama çıktı. Evet çıktı diyorum çünkü sakin gittiğimde 2.2LT/100km gibi oldukça düşük bir rakamı yakalamak çok zor değil. 80- 90km/s arası bir hızda nispeten sakin giderek bu ortalamayı yakalayabilirsiniz. İnsana biraz bedavaya gidiyormuş gibi geliyor açıkçası… Tek aklıma gelen bu motorun biraz daha iyi gideni olsa nasıl olurdu düşüncesiydi. Yamaha bu konuda da adım atarak NMAX’in 155cc motor hacmine sahip versiyonunu bu yıl getirdi. Onun İstanbul trafinde daha iyi performans göstereceğini tahmin ediyor ve test yazısını yazmayı için dört gözle bekliyorum. Siz de NMAX 125’i test edip bu üstte yazdıklarımı kendi gözleriniz ile görmek istiyorsanız Aydın Motor’un Şirinevler şubesinde bir test motorları mevcut. Bir göz atmanızı kesinlikle öneririm…