Yazar: Çağlar Çakmak, Arzu Sarıyar
3. YoldanÇık Ağva Kampı’ndan bildiriyoruz. Aslında kamp biteli,
işlere geri dönüleli bir süre oldu. Fakat diğer iki kamp gibi yine
tadı damağımızda kalan eğlenceli bir etkinliğe katılmış olduk.
Bu sefer kampı İstanbul’a 90 km mesafede Ağva’da Seferoğulları Camping’de yaptık. Ben buraya daha önce gitmemiştim ama işletmecilerle yaptığımız sohbet esnasında öğrendiğim kadarıyla mekan zaten motorcu dostu yani bizlere yabancı olmayan bir mekan imiş. Goldwing sürücülerinden oluşan bir ekip düzenli olarak buraya geliyormuş. Biz kamp için Cuma akşamı iş çıkışından sonra dört arkadaş/üç motor buluşup yola çıktık. Arzu ve ben yol bulma konusunda pek iyi olmasak da (aslında bu yüzden yoldançık’maya daha meyilliyiz hep) dertsiz tasasız bir şekilde buluşma noktasına vardık. Hava biraz soğuktu, çaylarımızı kahvelerimizi içip içimizi ısıttıktan sonra arkadaşımızı takip ederek Şile’ye sıkıntısız vardık.
Biraz üşümenin, biraz da karanlıktaki tırların verdikleri gerginliğin etkisiyle köy yolunda küçük bir kahvede mola verdik. Bir süre sonra anladım ki mola verdiğimiz kahve; yedi sene önce motora ilk başlayıp OMM’den yol eğitimi aldığımda öğretmenin değerlendirmelerini anlatmak için durduğu ve ben çok acemi olduğumdan daha ileri gitmeme izin vermediği nokta imiş. Motoru park ettiğimde aynamı çarptığım direkteki iz hala tüm şanıyla orada durmakta idi. Yolun devamına gitmekse bugüne denk gelecekmiş meğer…
1.
2.
1.Motosikletiyle Türkiye turu yapan Gülşah Merve Yüksel de bizimleydi.
2.”Sefam olsun oh ohhh!” 🙂
Horlayan Adam ve Yedi Mağdurlar
Cuma akşamı 22:30 gibi kampa vardığımızda bizden önce gelen 20-25 kişilik bir ekip vardı. Alan koskocamandı ve henüz dolmamıştı. Gelenler çadırlarını çoktan kurmuştu. Biz de hemen uygun bir yer bulup gecekondularımızı diktik. Orası eğimli, bu kimin çadırı, horlar mı diye analiz yapmaya çalışırken yatmaya gittiğimizde anlayacaktık ki; koca kampta en yüksek sesle horlayabilen arkadaşımızın yanına çadırımızı atma şerefine erişmiştik. Yatmadan önce gecenin büyük kısmını sahilde güzel bir ateş başında geçirdik. Gökyüzü muazzam, İstanbul’a bu kadar yakın olup yıldızları bu kadar net görebilmek hepimizi çok mutlu etti. Gece 05.00 gibi sabah delicesine horlayan arkadaşımıza sevgilerimizi iletmek üzere yatışa geçtik. Biliyorduk ki yarın uzun bir gün olacaktı. Ben her türlü gürültüye rağmen kamplarda öğlenlere kadar uyuyabilen bir insan olsam da bu kampta sabah 09:30’da üstümden uyku tulumumun çekilmesi, çadırımın içine ayak sokulması ve sallanması gibi güzide yöntemlerle uyandırıldım.
*
*Leyla çadırını zula bir yere kurmuş, bize hain hain gülümsüyor.
İnsanın acımasız arkadaşları olmaya görsün! Çadırdan kafayı çıkardığımda ortalık çoktan şenlenmişti bile. ‘Sabah 09:30’da bu ne enerjisi, ne şenliği..’ diye homur homur söylenerek (yeni uyandığımda 10 huysuz Bülent Ersoy gücünde olurum) kahvaltıya doğru yollandım. Kahvem nerede? Seferoğulları sağolsun biz gelmeden hazırlıklarını yapmıştı. Bazılarımız kendi ekipmanıyla kahvaltısını hazırlarken biz tembeller menemen eşliğinde harika bir açık büfe kahvaltı ile kendimize geldik. Kahvaltı sonrası çay kahve eşliğinde sohbet ederken artık sıra alandaki kocaman hamaklarda bitiremediğim uykuma devam etmeye gelmişti. O uyku uyunacak arkadaş! Fakat bu hayal de alandaki voleybol sahasının yavaş yavaş hareketlenmeye başlaması ile az ilerideki Karadeniz’in coşku dolu sularına doğru düşüşe geçiyor. Biraz ısınma sonrası rekabeti başlatma kararı aldık. Burada da anlıyoruz ki içimizde ne yetenekler varmış! Millet voleybol diye ölüyormuş meğer… Bir ara 10’a 10 gibi coşku dolu rakamlarla yaptık maçı, bazı anlarda topun düşeceği zemin kalmıyordu.
*
*Böyle masum durduklarına bakmayın, binince YoldanÇık’artıyorlar.
Sürekli takım değiştirerek çeşitli sabotaj girişimlerinde bulunan arkadaşlarımıza, benim gibi voleybol oynayamayanlarımıza rağmen alnımızın akıyla kaybederek 1,5 saat süren spor seansımızı da sonlandırdık. Saat daha öğlen 12.30. Kamp alanı gelenlerle dolmaya devam ediyordu. Benim uyku yalan olmuştu. Kampın sponsorlarından biri olan KTM’nin gönderdiği motorları test etmeye sıra gelmişti. Bizim Arzu Başgan ve Leylak Reis kıçın kıçın EXC500’e yanaşırken, ben motorumu değiştirme macerasında almaya karar verdiğim Triumph Tiger800’e sulanmaya gidiyordum. Sahibi olan Can’a kısaca ‘Bi tur motorunu verir misin?’ deyişimin ardından, kendimi yine motor kıyafetleri içinde ama bu sefer Tiger’ın üstünde buluyordum. Bizim kızlar o sırada EXC’yle yeni serüvenler için kumsala doğru açılmışlardı bile. Ben göremedim ama ikisi de ağızları kulaklarında varmıştı testten.
Benim de Tiger’la Ağva’ya doğru yaptığım kısa yolculuğum platonik bir aşkla sonlanıyordu elbette. Üç silindirin verdiği hisle ve ‘Benim olacaksıııın!’ naralarım eşliğinde Tiger’ı ağlayarak sahibine geri veriyordum. Böyle tek bir marka ya da türe ait olmayan kampların böyle bir güzelliği de oluyor işte… Çeşit çeşit motorla gelen olduğu için aklınızdaki bir motoru sahibinden rica ederek deneyebiliyorsunuz. Bizim kamp; scooter’ından yarış motoruna, goldwing’inden cross’una her türde motora ev sahipliği yapacak kadar şanslıydı. Bu motor test sürecinden sonra YoldanÇık girişte hepimize verdiği numaralarla dağıtacakları hediyelerin çekilişine başladı. Hediyelerin sahiplerini bulmasının ardından tüm bu oyunlarla akşamı ettik, hatta zaman nasıl geçti anlamadık bile. Kamp ateşi başında pişirdiklerimize ek olarak evden getirdiklerimiz ile birlikte hoş sohbet eşliğinde güzel bir akşam yemeği yedik.
*
*Gezgin Çekirge Alper gündüzden akşamın sinyallerini veriyor.
Akşam YoldanÇık’ın bize bir sürprizi daha vardı. Kamp alanındaki kocaman ateş yakılabilen yere bir ses sistemi kuruldu ve Alper (gezgin çekirge) burada şarkılarıyla harika bir gece yaşattı. Ben bu kısım hakkında çok gözlemde bulunamıyordum, çünkü sonunda tüm gün hasretini çektiğim sevgili uykumu Seferoğulları’nın odun sobalı kocaman kafesinin kanepesinde gidermekle meşguldüm. Ben uyurken millet dışarda coşmuş, YoldanÇık festivali olmuş! Bir saatlik kestirmenin sonunda uyandığımda bir ara yanlarına gittim. Dans edenler, şarkılara eşlik edenlerle birlikte gerçekten şenlikli bir ortam vardı, fakat çapaklarım ve ben bu enerjiye çok fazla dayanamayıp daha sakin bir ortama doğru yelken açtık.
Kısa bir yürüyüşten sonra ulaştığımız Karadeniz’in muazzam manzarası.
Kampa cumartesi gecesi saat 02:00’de bile hala gelen vardı. Bu hepimizi çok sevindirdi, yeni gelenleri karşıladık, çadırları kurmalarına yardım ettik. Bir yandan sohbet muhabbet derken ikinci günümüzü de bitirmiş olduk. Ertesi gün hava biraz kapalı idi. Her YoldanÇık kampının geleneği olduğu üzere biraz yağmur da yedik, ama yüzler her zaman gülüyordu.Yağmurdan rahatsız olacak olsak YoldanÇık’mazdık değil mi? Bu sefer daha sade bir kahvaltı eşliğinde yavaş yavaş toplanmaya başladık. Sabahın çok erken saatinde kalkma yeteneği olan arkadaşlarımızdan bazıları gitmişti bile.Yine bir kampın boşalışına tanık olmanın değişik üzüntüsü vardı. Bu üzüntüyü hemen kızlarla sahile giderek kumlara salmalıyız dedik ve mataralarımıza kahvelerimizi koyarak kamp alanına on dakika yürüyüş mesafesindeki kocaman sahile yollandık.
1.
2.
1.Gece için ufak ufak toplaşıyoruz.
2.En çok da bu minnaklar eğlendi.
Orada da biraz oturup dedikodumuzu yaptıktan sonra artık dönüş yoluna geçme zamanı gelmişti. Çadırlar toplanıyor, etraftaki çöpler temizleniyordu ve mekanı bulduğumuz gibi temiz bırakmaya çalışarak oradan ayrılıyorduk. Her YoldanÇık kampı bir öncekinden farklı oluyor. İlk Poyrazlar Gölü Kampı benim için yeni tanışılan insanlarla, Ovacık Kampı bol yağmur eşliğinde ve maceralı, Ağva kampı da şenlikli bir ortamda geçti. Yine güzel insanlarla tanışıldı, bir süredir görüşülemeyen arkadaşlarla hasret giderildi, gelemeyen arkadaşlar için nispet fotoları çekildi ve bir kamp daha burada son buldu. Kampımıza katılan 200’den fazla kişiye çok teşekkürler. Bir teşekkür de gelenleri hediyeye boğan markalara tabi i: KTM Spormoto Türkiye, Motoplus-Abus Kilitleri, Alpinist Doğa Sporları Malzemeleri, Motor- In, Bay-Pey Süt Ürünleri, Transanatolia, Castrol ve Seferoğulları Camping. Bir sonraki YoldanÇık Kampında görüşmek üzere. Ayrıntılar yoldancik.com’da
*
*İşte mahşerin üç atlısı
*
*Filenin sultanları ata sporumuz voleybolu icra ederken Özkan’ın muazzam manşeti