Alan Kempster. “Hayat bitti, artık hiç bir şey yapamam!” denilebilecek bir noktada dört elle hayata tutunmuş, yani aslında tek bir elle ve tek bir ayakla! Çok ciddi bir mucize güçten bahsediyoruz.
Motosiklete yeni başladığım zamanlardı. Boyum kısa olduğu için iki ayağımı yere değdiremiyordum. Cesurdum ve isteğim vardı, ama dururken tutamadığım bir motosikleti nasıl kullanabileceğimi bilmiyordum. Motosiklet tek kişinin pilotluğunda değil midir? Psikolojik olarak bir savaş veriyordum. Her gittiğim ustaya, herkese soruyordum. Herkes “Bir arkadaşım var senin boyunda, 1000’lik makina kullanıyor.” diyordu. O arkadaşların hepsini teker teker gördüm, en az 165’ler ve bacak boyları 125 cc bir motosikleti dik tutabilecek kadar uzun! Neyse burayı fazla uzatmayacağım, çünkü ilerdeki bölümlerimde ne yaptım nasıl oldu uzun uzun paylaşacağım. Ama o dönemde gözüm benim gibi zoru başaranları ararken gördüm, tek kolu ve bacağı olmadan motosiklet kullanan bu kahramanı; Alan Kempster. “Hayat bitti, artık hiç bir şey yapamam!” denilebilecek bir noktada dört elle hayata tutunmuş, yani aslında tek bir elle ve tek bir ayakla! Çok ciddi bir mucize güçten bahsediyoruz şu anda, fotoğraflarını gördüğünüz, nasıl olur ya dediğimiz Alan Kempster’ın içindeki inanılmaz güç!
Ben dahil pek çoğumuzda bu gücün saklı olduğuna eminim. Televizyon dizileri, anlatılan kaza hikayeleri, motosikletin hayatı soldurduğunu zanneden inançlar, bilinçsiz genç kullanıcıların trajik sonları, sürekli anlatılan karamsar hikayelere inat, güzelliklerin var olduğunu iddia etmeye ve göstermeye devam ediyorum. Alan Kempster’ın sağ kolu ve bacağı yok, ama o motosiklet yarışlarına katılıyor. Pistte Avustralyalı pilot Mick Doohan ile yarışıyor, pek çok yarışta derece alıyor. Sponsor mu ? Sadece internet tanıtımları. Şimdi O’nu İtalya Mugello pistinde verdiği röportaj ile biraz tanıyalım. Tek kolu olduğu için Alan’ı bir şey yazmaya zorlamadım, konuştuk ve bana Dario Ballardini’nin haberlerini gönderdi. Çalışmalarım sonunda elde ettiğim tüm bilgileri paylaşıyorum. Kendi dilinden anlatımı ile baş başa bırakıyorum. Ben Alan Kempster, 52 yaşındayım. Avustralya’dan geliyorum. İtalya’ya Mugello’daki yarışlar için geldim. 1990 yılında motosikletle bir kaza yaptım. Sağ kol ve bacağımı kaybettim.
Kazadan sonra bir haftadan daha fazla hastanede yoğun bakımda kaldım. Dokuz litreye yakın kan verdiler. Daha sonra 12 ay rehabilitasyon merkezinde kaldım, orada yemek yemeyi ve kendi işlerimi halledebilmeyi öğrendim. Kazadan sonra yürüyebileceğimi hiç zannetmiyordum. Spor yapabilmek ise tabiî ki hayaldi. Buna rağmen Avustralya’daki su sporları yarışlarına katıldım, on sene boyunca 5 Dünya Kupası aldım. Dünya genelinde üç yarışı kazandım. Ama hayatımda hala eksik bir şeyler vardı; motosiklet. Dört beş sene önce tekrar motosiklet kullanmayı ve yarışmayı düşündüm. Piste ilk çıktığımda altı yedi turdan sonra sol dizimi yere değdirmeye başlamıştım ve kendimi harika hissediyordum. Motosikletimi teknik kontrollere götürmem gerekti. Sağ kolum ve bacağım olmadığı için gaz ve frenin olmayacağını söylemişlerdi. Ben sol tarafa fren ve gazı yerleştirmiştim. Eksik olan sadece sağ kolum ve bacağımdı. İlk piste çıktığımda, döndüğüm tur zamanından oldukça memnun kalmışlardı. Böylece yapabildiğimi de görmüşlerdi.
Lisansı almak ve yeniden motosiklet kullanmak istediğime inanmıyorlardı. Bana lisans vermeselerdi engelli olarak kullanamayacağıma inanmış ve inandırmış olacaklardı, bunlar benim karşılaştığım problemlerdi. Bana sordukları soru ‘Peki ya düşersen ?’ olmuştu, benim cevabım ise ‘Diğerlerine göre yüzde elli daha şanslıyım kollarımı ve bacaklarımı kırma ihtimalim yarı yarıya daha az’ oldu. Hiç düşmedim, kırmızı bayrak benim için bir kazadan dolayı hiç sallanmadı. Asfalt dışındaki ufak düşmeler dışında hiç düşmedim pistte. Avustralya’da çok fazla engelli kullanıcı yok, biri bana 400 km, diğeri 3.000 km uzaklıkta. Piste çıktığım ilk zamanlarda bana güvenmiyorlardı. Tehlikeli olabileceğini düşünüyorlardı ve benimle aralarına çok fazla boşluk bırakıyorlardı. Ben pistte daha iyi bir hale geldikçe onlarda alıştılar, tabii ki engelli birine çarpmak da istemiyorlardı. Ama şu anda artık onların içinde onlarla birlikte dönüyorum. Avustralya’da önce bir Kawasaki ZXR 400 kullandım. Sonra Suzuki GSXR 600 aldım. Dört farklı yarışta, dört farklı pistte çıktım evime kupa ile döndüm.
Çok heyecanlı ve güzeldi. Geçen sene Eylül’de Moto GP için davet edildim. Pistte Mick ile birlikte dönme tecrübesine sahip oldum, hayatımdaki en güzel anılardan biriydi. Benim ülkemde çok fazla sponsor yok. Motosiklet sporlarında sponsor bulmak gerçekten zor. Şu anda pek çok sponsor, engelli motosiklet kullanıcılarının var olduğunu görüyor. Bulabileceğimizi umut ediyorum. Ben sol elimde beş farklı işlev yapıyorum, gaz, fren, debriyaj sol elimde ve aynı şekilde sol ayağımda arka fren ve vites var. Pistte mekanikerler motosikleti piste götürmeye yardım ediyorlar ve beni bırakıyorlar. Dururken dikkat etmem gerekiyor. İnsanlar benim fotoğraflarımı gördüklerinde şok oluyor ve bu onlara güç veriyor. Pistte diğer engellilerle beraber motosiklet kullanıyorum ve pek çoğu protez kullanıyor. Ama ben protez kullanmayıp piste çıkan tek kişiyim. Protez ile beraber kendimi yeterince rahat hissetmiyorum. Dengemi protezsiz daha iyi sağlıyorum. Pistler de bulduğum ruhu bırakmam, çünkü ben bırakırsam veya vazgeçersem diğerleri de vazgeçer.
Herkesin hayallerinin ve rüyalarının izinde gitmeleri gerektiğine inanıyorum. Beni görünce imkansız bir şeyin olmadığını gören pek çok insan var. Sponsorlarımı Facebook ve diğer sosyal ağlar üzerinden buluyorum; kimi zaman 5 dolar gönderenler kimi zaman 500 dolar gönderenler oluyor. 5 dolar gönderen, gerçekten yarışmam için elinden geleni yapmak isteyenler oluyor. Bu inanılmaz değil mi? Ben motosiklete tekrar döndüğümde bir örnek olmak için değil, rüyalarımı gerçekleştirmek için döndüm. Çünkü kanımda vardı bunu yapmak. Beni görenler bunu nasıl yaptığıma şaşırıyor ve onlara güç veriyor, o bu halde bunu yapıyorken ben nasıl daha yavaş olabiliyorum diye düşünüyorlar. Kendi mucizesini gerçekleştiren Alan Kempster’ın hayata tutunuşu gerçekten ayakta alkışlanacak bir tablo, değil mi? Ayrıca belirtmek isterim ki araştırmalarım sonucunda iki motosiklet kullanıcısı İtalyan pilotun yaşadıkları kazadan sonra Di.Di. Diversamente Disabili adında kaza sonrası engelli hale gelmiş olan motosiklet pilotları için kuruluş oluşturduklarını öğrendim.
Bu sayede bazı pistlerde engellilere yönelik yarışlar düzenleniyor. Hayattaki engelin kendi zihnimiz olduğunu bir kere daha görmüş oluyoruz. Ben de motosikletimi ilk aldığımda ayaklarım yere sağlam basmadığı için sekiz ay garajda yatırmıştım. Çözüm arıyordum, nasıl olurda giderim, çukuru var, yokuşu var, kaldırımı var, yayası var diye düşünüyordum. Çözümü selemi kaldırıp yerine bir yoga minderi parçası koyarak bulmuştum. Ve özellikle sabahları saat 05.00 civarında çıkıp, kimsecikler yokken denge çalışıyordum. Alan ile kıyaslanamaz belki ama bu da bir istek ve azim sonucudur. Dilerim ki yazımı okuyup, istediği bir şeye nasıl ulaşacağını bilmeyen kişiler kendi içlerindeki devi uyandırmak için biraz olsun güç bulurlar. Hayat kendine inanmakla başlar, çaba ve azimle birleşir. Bu keyifli yazıda bana eşlik ettiğiniz için özel insanlar olduğunuzu biliyorum. Bizler güçsüz rolü oynayamayız. Yeniden buluşmak dileğiyle, sevgi ve saygılarımla.?